- Kamuoyuna Duyuru…! - 30 Nisan 2023
- 1915 Olayları ve Konuşulmayanlar - 25 Nisan 2023
- Neden Ak Partiliyim? - 24 Nisan 2023
Almanya ve Merkel için artık ışık göründü. 1,5 milyon avroya malolan mektupla oylama sonuçlandı.
Katılım oranının %78,39 olduğu oylamada ‘evet’ oyu kullananların sayısı 239 bin 604, “hayır” oyu kullananların sayısı ise 123 bin 329.
%66,02’lik ‘evet’ oranıyla, Merkel bir kez daha Şansölye sıfatını alarak dördünce kez hükümetin başına geçecek.
Bu durumu partiler nasıl karşıladı.
CDU/CSU (Birlik Partileri) açısından durum olumlu, hükümet olmaya devam edecekler ve istedikleri politikaları da böylece devam ettirecekler.
SPD (Sosyal Demokratlar) açısından da olumlu, ama….
Almanya’da çok meşhur olan bir cümle kurma şeklidir ve Sosyal Demokratlar da aynı konumdalar. (Ja ok, aber…)
Evet onay verdik, ama…
Aması şu: Hristiyan Demokratların ve Merkel’in koltuk değneği olmaktan bıkmış olmak. Sosyal demokrat politikaların istendiği gibi gerçekleştirilememesi (Sağlık sigortasındaki eşitsizlikler, emekli ücretlerinin azlığı gibi). Bu konuda çok haklılar çünkü partinin erimesinin sebebi de, var olmalarının gereği olan politikadan uzak olmaları. Partinin geleceği olan gençlerin büyük oranda ‘hayır’ demeleri ve onlara kulak verilmemesi.
Burada bir parantez açmak gerekir. Türkiye’deki sol partilerin de çıkmazı aynı değil mi?
Alternatif teklifler, ezilen halk için politikalar üretmek yerine, hükümet olan partinin söylemleri ve gündemlerine cevap vermekle zaman geçirmeleri. Ülkemizde sol düşünce deyince akıllara gelen dinden uzak partilerdir. Aslında bilakis sol düşünce; ezilen halkın, işçi sınıfının, kapitalist sistemle haksızlığa uğrayanların hareketidir. Ama böyle olmamakta, sonuç ortada. Varolma sebebinizden uzaklaştıkça inanılırlığınızı kaybeder ve yok olursunuz.
Yeşiller açıkça fikir beyan etmeden, sonucu ve koalisyon partilerini kutladılar.
Sol Parti ise ‘hayır’ oyu verenleri kendi tarafına çekme derdinde. Groko’nun (Büyük Koalisyon) karşısında olanları yeni bir enerji oluşturmaya davet etmekte. Başarılı olurlar mı derseniz, biraz zor gibi görünüyor.
AfD (Aşırı Sağcılar)’ye gelirsek.
AfD, bence sonuçtan memnun. Her ne kadar memnun değilmiş gibi gözükse de, aslında istediği oldu. Çünkü artık ana muhalefet partisi konumunda. Hükümetin olumsuz bütün icraatleri onlara yarayacak durumda. Zaten malumunuz ‘milliyetçi’ akımlar sürekli yükselmekte.
Suriye’deki savaşla ön plana çıkan liderler ve politikaları da öyle değil mi zaten.
Milliyetçilik ve popülizmi kullanarak yerlerini garanti etme derdindeler. Bunları gören Avrupalı politikacılar da prim yapan değerlerin peşine düşmekteler. Bakarsınız İtalya’da da aynısı olur ve sağcılar seçimde oylarını arttırırlar.
Almanya’da aşırı sağcıların seslerinin yükselmesinin sebebi de Suriyeli göçmenler. Ha onlar olmasaydı gene sesleri yükselmez miydi? Yükselirdi tabii, onlar olmasa, buradaki Türkiyelileri öne sürerlerdi.
Sosyal Demokratların ‘evet’leriyle kurulacak koalisyon için SPD 6 bakanlık elde edecek ve partiden yapılan açıklamada bunlardan en az üçünde kadınların görevlendirileceği ifade edildi.
Öngörülen tarih de 14 Mart. Yani ‘Dünya Kadınlar Günü’nden 6 gün sonrası. Kadınların bakan olarak göreve gelecek olmaları sevindirici.
Neden mi?
Savaş seviciliği ve milliyetçilik gibi testesteron şovunun bu kadar meşhur olduğu bir zamanda kadınların güçlenmesi ve desteklenmesi çok önemli.
AB de çıkan sonuçtan memnun. Daha güçlü bir Almanya AB için çok önemli.
AB karşıtı politik söylemlerin bu kadar ayyuka çıktığı bir zamanda Almanya’nın büyük koalisyonu güçlü bir duruş sergileme adına önemli.
ABD’de Trump, Rusya’da Putin gibi burnunun dikine giden ve kural tanımaz liderler yeterince delilik yapıyorlar. Uzak Doğu’da başka bir kendini bilmez var. Ortadoğu zaten bir muamma. Kimin eli kimin cebinde demek bile hafif kalır bu duruma. Cepteki eller-kollar birbirine dolanmış halde. Bu yüzden de cebin yırtılması gerekiyor ve bunu da ustalıkla yapıyorlar. Bu cebi yırtarken hem ‘güç savaşı’ gerçekleşiyor, hem de ülke siyesetine olumlu yönde etkisi oluyor.
Politika dediğimiz şey de ‘en güzel ve ustalıkla yalan söyleme sanatı’ değil mi zaten.
Merkel de bu ustalığı dördünce kez şansölye olarak sergilemekte.
Zikzak çizen politik söylemler, milliyetçilik kandırmacası, dini değerlerin içinin boşaltılıp politikaya alet edilmesi derken olan insanlara oluyor.
‘Ne zaman dönen dolapların farkına varacaklar’ demeden edemiyorum. Ya da ‘acaba farkına varacaklar mı’ demek gerek.
Belki de dünya hep böyle yönetildi.
Bir tarafta en iyi yalan söyleyenler ve insanları kandıranlar, diğer tarafta da kandırılmaktan mutlu olan insanlar.
Dünya dediğimiz şey nedir ki zaten: Ya üç gün, ya beş gün…
Sevgi ve Bilgiyle kalın.