Niyet Okuma, Maske ve Mecazlar 

2
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

İnsanlarla hem geçinememek hem de onlarsız yapamamak çağın yeni vebasıdır. 

Selam veriyorsun; aklına gelen ilk soru: ‘Bu insan bana niye selam verdi’ oluyor. 

Selam vermiyorsun, bu seferde aklına gelen ilk soru: ‘Bu insan bana niye selam vermedi’ oluyor. 

Az ilgili davranıyorsun, neden az ilgili olduğunu sorguluyor, çok ilgili davranıyorsun, neden çok ilgili davrandığını sorguluyor, hasılı sen ne yaparsan yap, o yaptığın şeyin altında bir niyet arıyor ve kötü arıyor. İyi olmasını istediğini, iyilik dileyebileceğini aklına bile getirmiyor, çünkü iyiliğinde bir hesaba mahsup olduğunu düşünüyor. 

Ama diğer yandan o da herkes gibi iyilik, ilgi ve alakaya aç, yalnızlığını unutmak için her yerde hoş bir tebessüm, güler bir yüz arıyor. 

Geçimsizlik aslında çağın hastalığı değildir, tüm zamanların hastalığıdır, yani geçimsizlik eskiden de vardı, şimdi de var ve yarın da olacak ve her dönem kendi kültürel veya ruhsal algısı içinde var olacaktır. 

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, siz ne yaparsanız yapın birini memnun edemezsiniz; hatta siz çoğu zaman onu memnun ettiğinizi düşündüğünüzde bile onun o esnada düşündüğü şey sizin tüm bunları yaparken ondan ne beklediğiniz, ondan hangi niyeti gizlediğiniz ve kendisini size karşı korumak için daha ne yapması gerektiğini düşünmesi oluyor. 

İlgi görmek hem insanın en çok istediği şeydir hem de istemediği; çünkü insan bir tek ilgi gösterene karşı savunma kalkanını bırakıyor veya bırakmak zorunda kalıyor. İnsan yalnızca birinden ilgi görürken savunma mekanizmasını bırakmakta, kendisini -bir anlıkta olsa- o kişinin merhametine terk etmektedir.  

Biliyor musunuz, dosttan yenilmiş kazığın onca acı gelmesinin nedeni de bir an boş bulunup o güvene yaslanmaktan kaynaklanıyor, çünkü insan ancak güvendiğine karşı savunma kalkanını bırakıyor, kendisini onun merhamet, şefkat veya ilgisine terke ederek gardını o kadar düşürüyor. 

Şu soru belki de sorulmalıdır: ‘İnsan neden bu kadar savunma halinde duruyor ya da kendisini neden bu kadar fazla savunma ihtiyacı duyuyor? ‘ 

Veyahut kendisini bu kadar çok savunma ihtiyacı duyan insan neden ilgi ve alakaya bu kadar çok ihtiyaç duyuyor? 

Kuşkusuz her savaşçının bir mola verme ve dinlenme zamanı var, ömrünü mütemadiyen savaşmakla geçirse de o savaşı aynı güçle sürdürmesi için dinlenmesi gerekiyor.  

Evet, insan savaşma gücünü ilgi ve şefkatte buluyor, dahası, savaşma sebebini ilgi ve şefkatle tamamlıyor ve bu da ancak o savaşçı gardını düşürmesiyle mümkün oluyor, çünkü gardını düşürmediğinde o ilgi ve şefkati veren de ona istediğini veremiyor.   

Hamleyi indirmek için iyilik ve şefkatin bir savaşçının gardını düşürmesi için iyi bir stratejik araç olduğu görüşü eskiden beri kabul gören bir taktiktir.  

İyilik ve şefkat gösterilerek savaşçının gardını düşürmesi sonrası savaşçının yediği darbeye gösterdiği tepki de bir o kadar kabul görmektedir. Çünkü güvenin ihanetle buluştuğu tek nokta orasıdır. İnsanlık tarihinde bir tek bu nokta ihanetle özdeşleştirilmiş, en zor ölümler unutulsa da ihanet unutulmamıştır. 

İnsanın dost bildiğinden darbe yemesini ihanet olarak almasının nedeni de tam olarak bu noktada güvenin suistimal edilmesinden gelmektedir, çünkü o esnada o darbeyi beklemiyordur ve ihanete uğrayan bu şekilde zayıflığından yararlanıp kendisine ihanet edene kızsa da, aynı şekilde kendisine de kızmakta, dostluk gösterilerine kanıp gardını bu kadar düşürdüğüne yanmaktadır. 

Evet, insanın ihanete bu kadar kızmasının altında karşı tarafın niyetini okuyamadığı ve okuyamadığı içinde bu kadar açık vermesi münasebetiyle biraz da kendisinedir. 

Her insanın hayatında bu şekilde ihanet ettiği veya ihanete uğradığı sayısız vaka, cellat ve kurban vardır ve onca ihanete uğramasına rağmen yine her seferinde kendisi de bir dosta ihanet etmekte, bir cellada kurban vermektedir. Çünkü bu arenada istese de dostu ve düşmanı seçmesi o kadar olay değildir. Deyim yerindeyse bu arena; “at izinin it izine karıştığı…” yerdir; çünkü bu arenada herkesin yüzünde bir maske var ve niyet ne ise, o maskelerin arkasında gizli tutulmaktadır. Bu sebeple isteseniz de her zaman doğru olanı seçemezsiniz veya seçseniz de her zaman doğru olanı denk getiremezsiniz. 

Maske hepimizin kullandığı bir şeydir, zira bir amacımız var ve bizi elimizdeki tek araç olarak amacımıza götürecek olan şey odur. O maskenin gerisinde ise; üzülerek söylemeliyim ki seçili davranışların dışında başka hiçbir şey yoktur. 

Evet, aslında hepimiz kişilik diye yücelttiği bir maskenin gerisinde saklanan birer zavallıdan ibaretiz; olduğumuz veya olmaya çalıştığımız, arkasını doldurduğumuz veya doldurmaya çalıştığımız, ama umumiyetle olmaya çalıştığımız bir maskeyiz. Birine “kendin ol” dediğimizde bile, aslında o esnada gördüğümüz maske ile o anki davranışlarını özdeşleştiremediğimiz için o sözü kullanıyoruz. 

Amaca ulaşabilmek için o maskeyi yer yer değiştirebiliyor olmak gerekir ve aslında çok yüzlü olma nedenimizde tam olarak bu amaca ulaşma çabasından gelmektedir, çünkü tek yüzle amacımızı gerçekleştirmenin koşulu yoktur. İllaki yer zaman ve zemine göre taktik gerek, illaki strateji ve maske. 

Bize bu meskenin suretini ise tam kalıp olarak mecazlar vermektedir, yani bildiğimiz anlamda kendimizce anlam yüklediğimiz kelimeler. 

Evet, her kelime bir mecazdır ve ona yüklenen amaca göre farklılıklar göstermektedir.  

Saklamaya çalıştığımız, amacımızın zırhı da o mecazlardır ve karşı tarafın bize karşı tetikte durmasının nedeni de odur, çünkü o da niyetimizi sorgularken aslında o kelimelere yüklü mecazlar içinde olası davranışımızı seçmeye veya hesap etmeye çalışmaktadır. 

Burada iyi biri olmak yalnızca daha yalın mecazlar kullanmakla ilgilidir ve bu yalınlık ise davranışlarınızın olası kestirilmesi veya öngörülmesinden başka bir şey değildir. 

Bu sizi iyi bir karakterin sahibi yapar ama aynı zamanda öngörülebilir davranışlara sahip olduğunuz içinde kolay bir av. 

Kötülerinde işi zordur, ya olmadığın bir maskeye sarılmış, onu ısrarla suratında tutmaya çalışıyorsun, ya da olmadığın biri olma yorgunu olarak maskeyi bırakmış, herkesin maskesiyle dalga geçiyorsun.  

Tabi iyilerin işi hep daha zor olmuştur, çünkü onlar kullandıkları maske ile kedisini o kadar özdeşleştirmişler ki, farklı olsa da kendilerini o maskeyi taşımak zorunda görmektedirler.  

Sanırım insanın olmadığı bir olma çabası dediğimiz şeyde tam olarak budur. 

Ama hangimiz o’yuz ya da buyuz bunu hiçbirimiz bilmiyoruz. 

2 YORUMLAR

  1. O insanlar belki de büyüklerinden “herkes iyidir evladım, kötü insan yoktur” sözünü duymamışlardır. Herkes ne yaparsa iyi olacağı umuduyla yapar. Sırf kötülük olsun diye kötülük yapanlar bile bunun kendilerini daha güçlü ve daha iyi hissettirdiğini düşündükleri için yaparlar.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz