Önce sıfırı attılar, sonra da geriye kalanı sıfırladılar; sıfırlama bunların işidir..

0

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Meclis Grup Toplantısında konuştu. Şuan cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere 1605 hasta mahpus olduğunu dile getiren Buldan, şunları söyledi:

“Birçoğu cezaevinde tek başına yaşamını idame ettiremeyecek durumdadır. Ki, Aysel Tuğluk arkadaşımız bunlardan biridir. Başta Adalet Bakanlığı olmak üzere yetkili tüm kurumları derhal göreve çağırıyoruz. Seçim öncesi Federal Kürdistan’da, Kuzey Doğu Suriye’de çatışmayı tırmandırıyorlar. Rojava’daki saldırılarda siviller, çocuklar hayatını kaybediyor. Bu, Sarayın bir varlık yokluk savaşıdır. Ne yaparsanız yapın, iktidarınıza karşı sıfırlanan güveni diriltemeyeceksiniz.

Buradan muhalefete de sesleniyorum. İktidarın savaş politikaları karşısında sessiz kalarak, yolsuzluk ve rant değirmenine su taşımayın. Cesur olun, net olun! Barış politikasına sahip çıkmak ülkeye sahip çıkmaktır, yaşama ve halklar arası diyaloğa sahip çıkmaktır.

Yolsuzluklar bitmeden enflasyon düşmez! Bu kadar net! Bunlar enflasyonla değil, halkla, emekçilerle, kadınlarla, gençlerle, muhalif medyayla mücadele eden bir AKP-MHP zihniyeti var. Liradan sıfırı attık diye sık sık övünüyor ekonomist genel başkanları olan Recep Tayip Erdoğan. Doğrudur, önce sıfırı attılar, sonra da geriye kalanı sıfırladılar! Nasıl olsa sıfırlama bunların işidir.

Hep beraber üretecek, eşit bir şekilde adil paylaşımı sağlayacak ekonomik yaşamı kuracağız. Açlık ve yoksulluk sınırı olmayacak, servet sınırı olacak. Çokluk içinde yokluğu yaşatan bu harami düzeni sona erdirmekte kesinlikle kararlıyız. Emek ve Özgürlük İttifakı, iki ittifak arasında sıkıştırılmak istenen halkımıza üçüncü bir yol açmıştır. İttifakımız özgürlük, demokrasi, adalet, barış, birlikte yaşam iddialarımızı “birlikte kazanacağız” diyerek hayata geçirmeyi başarmıştır.

Bu ülkede 13 milyon genç var ve sizin varlığınızın kendisi zaten büyük bir güçtür. Toplumun umudu sizsiniz, sizlersiniz. Sizin itirazınız, mücadeleniz bizim mücadele dinamiğimiz, bizim umudumuz ve bizim rehberimizdir. Kadınlar olarak 2023’ü kesinlikle bizler belirleyeceğiz. Bizim onay vermediğimiz hiçbir düzen bu ülkede asla başaramayacaktır. Biz kadınlar başaracağız. Jin Jiyan Azadî sloganını tüm dünyada dalgalandıracağız.

Değerli emekçiler, alınterinizle, emeğinizle dünyayı var eden sizlersiniz. Bu sömürü çarkını kırmak sizin elinizdedir. Sizin gücünüz, değişimin, demokratik eşit bir geleceğin gücü ve anahtarıdır. Emeğin yönettiği bir ülkeyi birlikte başaracağız. Değerli halkımız, bin bir fedakârlıkla, ağır bedeller ödeyerek bu onurlu mücadeleyi bugünlere getirdiniz. Baş eğmediniz! Biat etmeniz! Diz çökmediniz! İradenizi asla teslim etmediniz. Bir milim geri adım atmadınız. Halkımın önünde saygıyla eğiliyorum.”

Pervin Buldan’ın konuşması şöyle:

Sizleri ve sesimizin ulaştığı herkesi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Yeni yasama yılının toplantısında sizleri görmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Konuşmama başlarken, hepimizi derinden üzen müzisyen Onur Şener’in katledilmesini, katledenleri ve bu kışkırtılmış cehalet iklimini sürekli besleyenleri kınıyor ve şiddetle lanetliyorum. Sevgili Şener’e Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum. Onur Şener’i katledenlerin en ağır cezayı alması için yargı sürecinin takipçisi olacağız. Biraz önce aldığımız bir bilgi ile Jineoloji Araştırma Merkezi Üyesi Nagihan Akarsel’i silahlı bir saldırı sonucu katledildiğini öğrendik. Tam da sansür yasası öncesi bir kadın gazeteciyi katledenleri şiddetle ve nefretle kınıyorum. Akarsel’in ailesine ve çalışma arkadaşlarına başsağlığı diliyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. 

Sokakları faşizme terk etmedik, Meclis’i de siyaseti de bu iktidara bırakmayacağız

Bu yasama yılında da ülke sorunlarını en etkili şekilde Meclis’e taşımaya ve halkımızın, ezilenlerin Meclis’teki en güçlü sesi olmaya devam edeceğiz. Sokakları, meydanları nasıl ki faşizme bırakmadık, Meclis’te de siyasette de meydanı iktidara bırakmayacağız. HDP’nin sözünü her yerde yükselteceğiz. Sorunların çözüm yeri Meclis, çözümü demokratik siyasettir. Demokratik siyasetin gücü de cesareti de tabii ki HDP’dir, sizlersiniz, halkımızdır, emekçilerdir!

Adalet nöbeti tutan anneler yalnız değildir

Bugün aramızda cezaevlerindeki işkence ve hukuksuzluklara karşı adalet nöbeti tutan anneler var. Tekrar hoş geldiniz diyor, haklı ve onurlu mücadelenizi buradan bir kez daha selamlıyorum. Yalnız değilsiniz, asla yalnız olmayacaksınız, yalnız yürümeyeceksiniz. Bu mücadeleyi hep birlikte omuzlamaya devam edeceğiz. Çünkü bu bizim varlık gerekçemizdir, sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir. Annelerin neden aylardır sıcak, soğuk demeden tüm kötü muamele, darp ve gözaltılara rağmen adalet nöbetinde olduklarını bizim dışımızda soran kimse olmadı. Şüpheli ölümler, keyfi infaz yakmalar, hasta tutsaklara uygulanan düşmanlık hukuku AKP-MHP zihniyetinin cezaevi karnesidir. 

Adaletsizlik cezaevlerinde öldürüyor, annelerin mücadelesi yaşam mücadelesidir

Son 9 ayda en az 63 mahpus cezaevlerinde yaşamını yitirdi. 63 yaşamı, 63 hikâyeyi bizden kopardılar. Hepsini bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyorum. Aralarında ağır hastalıklara rağmen tedavi ve tahliye edilmeyen de vardı, işkenceyle öldürüldüğü iddia edilen de, işkencelere dayanamayıp şüpheli şekilde intihar ettiği iddia edilen de… Garibe Gezer, Ferhan Yılmaz, Bazo Yılmaz, Abdulrezzak Şuyur, Halil Güneş, Vedat Erkmen, Bangin Muhammetve diğerleri eğer bu ülkede gerçek bir adalet olsaydı şu an yaşıyor olacaklardı. İşte bu yüzden adalet hava kadar, su kadar önemlidir. Ve bu yüzden annelerin mücadelesi yaşam mücadelesidir.

Siyaset ve parlamento cezaevlerindeki ölümlere kayıtsız kalmamalıdır

Şu an cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere 1605 hasta mahpus bulunmaktadır.  Birçoğu cezaevinde tek başına yaşamını idame ettiremeyecek durumdadır. Aysel Tuğluk arkadaşımız bunlardan sadece biridir. Durumu acil olan hasta tutsakların tahliyeleri ATK’nin hukuk dışı raporları ile her gün engellenmektedir. İktidara ve kurumlarına yaşatma yükümlülüğünü buradan bir kez daha yüksek sesle hatırlatıyoruz. Her defasında da hatırlatmaya devam edeceğiz. İnsani ve hukuki acil çözümler bulunması için başta Adalet Bakanlığı olmak üzere yetkili tüm kurumları derhal göreve çağırıyoruz. Cezaevlerinde ölümler yaşanırken siyaset başka neyi konuşabilir, siyaset başka neyi tartışabilir anlamakta zorluk çekiyoruz. Parlamento ve siyaset, bu annelerin adalet feryadına kesinlikle kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır. 

İktidar ve muhalefete sesleniyorum: Gelin cezaevleri için bir araştırma komisyonu kuralım

Cezaevleri sürekli gündemimizdedir. Dün de grubumuz Adalet Bakanlığı’na yürüdü, bu acil konuya kamuoyunun dikkatlerini çekti.  Yakın zamanda Adalet Bakanıyla yeniden bir görüşme gerçekleştireceğiz. Meclis Grubumuz yeniden araştırma önergesi vererek bir araştırma komisyonu kurulmasını talep edecek. Buradan hem parlamentoya sesleniyorum hem muhalefete hem de iktidar partisine: Gelin, bu komisyonu derhal kuralım ve çalışmalarına başlasın. Cezaevlerinde olup bitenlere Meclis olarak müdahale edelim ve hem ölümleri hem de hukuksuzlukları acil olarak durduralım. Bu görev hepimizin görevidir. HDP olarak, sonuç alıncaya kadar ailelerle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Cezaevi hakikatinin unutulmasına ve unutturulmasına asla izin vermeyeceğiz. Buradan cezaevlerindeki bütün arkadaşlarımıza selamlarımızı ve saygılarımızı gönderiyoruz. 

Ülke, toplum, adalet, hukuk, insan hakları, özgürlükler topyekûn tecrit altındadır

Cezaevleri başta olmak üzere ülkeyi kuşatan tüm bu karanlığın merkezinde tabii ki tecrit sistemi var. İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit, Türkiye’nin demokratikleşmesini ve Kürt sorununun müzakereye dayalı çözümünü engellemeye yönelik bir AKP-MHP politikası olarak devam etmektedir. Sadece İmralı’yla sınırlı bir tecritten bahsetmiyoruz. Ülke, toplum, adalet, hukuk, insan hakları, özgürlükler topyekûn tecrit altındadır. Bir yönetim sistemi haline getirdikleri tecritle sadece hukuksuzluğu ve adaletsizliği değil, herkesin canını yakan savaş-çatışma-şiddet sarmalını da büyüttüler.  

Yaşananlar Saray’ın varlık yokluk savaşıdır

Bakın yaklaşan seçimler öncesi iktidarlarını ayakta tutmak için Federal Kürdistan’da, Kuzey Doğu Suriye’de çatışmayı tırmandırıyorlar. Rojava’daki saldırılarda siviller ve çocuklar hayatını kaybetmektedir. Bunun altını çizmek istiyorum; Rojava’daki saldırılarda çocuklar ve siviller yaşamını yitirmektedir, insanlık suçu işlenmektedir. Nerede bir barış imkânı varsa, orayı bozmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Çünkü çöken Saray’ın savaşa ihtiyacı var. Bu yaşadıklarımız Saray’ın bir varlık yokluk savaşıdır. Buradan söylüyorum; ne yaparsanız yapın, hangi yalanlara, kumpaslara başvurursanız vurun durumunuzu kurtaramayacaksınız. İktidarınıza karşı sıfırlanan güveni savaş siyasetiyle asla diriltemeyeceksiniz. Halklarımız buna asla izin vermeyecek. 

İktidarın kriz ve kaos planlarına prim vermeyin, tuzaklarına düşmeyin

Buradan kamuoyuna da sesleniyorum. Kriz ve kaostan beslenen iktidarın seçim kampanyası olarak yürüttüğü gerilim ve çatışma siyasetine kesinlikle itibar etmeyin, pirim vermeyin. Ekonomik çöküşün ve yolsuzluk çukurunun üzerini kapatmak için envai çeşit kumpaslara başvuracaklar. Hiç kimse iktidarın tuzaklarına düşmemelidir. Bırakın kendileri çalsın, kendileri oynasın. Oyunları tutmayacak! 

Şimdi barışı, cesareti ve mücadeleyi yükseltme zamanıdır

Biz önümüze, kendi işimize, çalışmalarımıza bakacağız. Biz kazanmaya çalışacağız. İktidarı göndereceğiz, barışı kazanacağız. Şimdi savaş naraları karşısında barışın sesini daha fazla yükseltme zamanıdır. Yasaklarla, tehditle, kutuplaştırmayla korku iklimine sarılan iktidar karşısında cesareti daha fazla yükseltme zamanıdır. Tecride karşı her zamankinden daha fazla karşı çıkma ve mücadele etme zamanıdır.

Muhalefete çağrımız: İktidarın değirmenine su taşımayın, net olun

Buradan muhalefete de sesleniyorum. İktidarın savaş politikaları karşısında sessiz kalarak, yolsuzluk ve rant değirmenine su taşımayın. Cesur olun, net olun diyoruz, net olun! Barış politikasına sahip çıkmak ülkeye sahip çıkmaktır, yaşama ve halklar arası diyaloğa sahip çıkmaktır. Demokrasiye, hukuka, adalete sahip çıkmaktır. Savaş politikalarına karşı çıkmak yolsuzluk, rant ve soygun düzenine giden yolları kapatmaktadır. AKP-MHP iktidarının sürdürdüğü savaş siyasetinin yarattığı ağır sonuçları görmeden, bunlara karşı tavır almadan Türkiye’de gerçek demokrasi ve özgürlük mücadelesini yürütmek mümkün değildir. 

Müzakereye ve barışa dayalı demokratik siyasetimizi en güçlü şekilde sürdüreceğiz

İktidarın savaş siyaseti ülkeyi cehenneme çevirmişken, Kürt halkının çektiği acıları anlamadan, bu kirli siyasetin sonucu olarak ortaya çıkan detaylar üzerinde spekülasyon yapmak ve AKP-MHP iktidarının tuzağına düşmek, savaş siyasetini büyütmekten başka bir işe yaramayacaktır. Partimiz, toplumsal sorunların inkârına dayanan ve çözümsüzlükten beslenen tüm siyasetlerin karşısındadır. O nedenle Türkiye’de gerçek demokrasinin ve özgürlüklerin ancak ve ancak Kürt sorununun demokratik, toplumsal ve barışçıl çözümünden geçtiğini savunuyoruz. Bizler, müzakereye ve barışa dayalı demokratik siyasetimizi en güçlü şekilde sürdüreceğiz. Çünkü bizim için barış, dünyadaki tüm makamlardan daha değerlidir. İnanın “Barış hükümlerin en güzelidir.”

Bu ülkeyi yasaklar cehennemine dönüştürerek ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz? 

Demokrasinin, hukukun çökertildiği bir ülkede ekonomi de çöker. Bir yıldır Türkiye halklarına masal anlatıyorlar. İktidar partisi seçimlere yakın bir dönemde bu masalı anlatmaya, bu hikayeyi uzatmaya devam ediyor. Enflasyonu düşüreceklermiş, yok alım gücünü artıracaklarmış! AKP Genel Başkanı “Ocak-Şubat’ı bekleyin” diye yeni bir masal anlatmaya başladı. Enflasyonu düşürmek için TÜİK zaten her ay uğraşıyor! Dün eylül ayı enflasyonunu açıkladılar. TÜİK’in çarpıtılmış rakamı yüzde 83. ENAG’ın rakamı yüzde 186. Türkiye yüksek enflasyonda dünyada 6’ıncı sırada. Savaştaki Ukrayna’da bile enflasyon yüzde 23, Rusya’da yüzde 14. Demokraside, hukukta, insan haklarında, yargıda ve adalette bırakalım adım atmayı her gün yeni kumpaslar kurarak, bu ülkeyi yasaklar cehennemine dönüştürerek ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz? Bu soruyu iktidar partisine soruyoruz.  

Yolsuzluklar bitmeden enflasyon düşmez! 

Enflasyonun düşmeyeceğinin en açık kanıtı Sayıştay’ın tespit ettiği seri yolsuzluk ve usulsüzlüklerdir. Kurumlardaki yolsuzluk ve çürüme diz boyu. Kaynakların nereye harcandığı belli değil. Çünkü ortada hukuk bırakmadılar. Hukukun, denetimin olmadığı yerde de çürüme olur, suç düzeni olur. İşte bizim yaşadığımız budur. Yolsuzluklar bitmeden enflasyon düşmez! Bu kadar net. Enflasyonla değil halkla, emekçilerle, kadınlarla, gençlerle, muhalif medyayla mücadele eden bir AKP-MHP zihniyeti var. 

Kalkmışlar bir de hiç utanmadan biz çözeriz diyorlar, hadi oradan!

Bugün biliyorsunuz sosyal medyaya sansür yasasını Meclis’te görüşmeye açacaklar. Meclis açılır açılmaz ilk işleri yasakçılık oldu! İşte bunların çözümü budur; yasaklardır, sansürdür, engellemedir, inkardır. Ekonomik kriz tweetlerini yasaklayınca enflasyonu da düşürmüş olacaklarını sanıyorlar. Kafaları böyle çalışıyor. Halkın yaşadığı zulmü halktan gizleyeceklerini sanıyorlar! Esnaf bitmiş tükenmiş, emekli, asgari ücretli aç yatıyor. Çocuklar okula aç gidiyor ve çocuklar yatağa aç giriyor. Çiftçi traktörüne kadar hacizli. Milyonlarca insan borç batağında. Ülkenin üçte ikisi yoksulluk,  dörtte biri açlık sınırının altında. Kiralar, faturalar ödenemez durumda. Her gece ansızın getirilen zamlarla vatandaşın ümüğüne çökmeye devam ediyorlar. Saray’ın günlük 10 milyon lira olan israfını 85 milyona ödetmeye devam ediyorlar. Kalkmışlar bir de hiç utanmadan, sıkılmadan biz çözeriz diyorlar. Hadi oradan! Siz bu masalı ancak kendi çevrenize anlatabilirsiniz, kendi yandaşlarınıza yutturabilirsiniz. Türkiye halkları artık sizin yalanlarınıza kanmıyor, seçimleri ve sandıkları bekliyor. Sandıklarda AKP-MHP blokuna iyi bir ders verilecek. 

Dibi görme sırası artık iktidardadır, AKP’dedir

Liradan sıfırı attık diye sık sık övünüyor ekonomist genel başkanları olan Recep Tayip Erdoğan. Ortada TL diye bir şey kalmamış. Eriyen ve bitmiş bir TL ile karşı karşıyayız. Sıfır atmaktan bahsediyor. Doğrudur, önce sıfırı attılar, sonra da geriye kalanı sıfırladılar! Nasıl olsa sıfırlama bunların işidir. Her şeyi sıfırlayarak çözeceklerini sanıyorlar. Ben buradan vicdanı ve adalet duygusu olan herkese seslenmek istiyorum. Size yoksulluğun, sefaletin dibini yaşatan bu iktidara sizin de sandıkta dibi yaşatmanız gereken yeni bir sürece giriyoruz. Bu artık kaçınılmazdır. Dibi görme sırası artık iktidardadır! Enflasyonu da kuru da düşürmenin yolu, önce bunları seçimde iktidardan göndermek, sonra da kalıcı bir demokrasi, hukuk ve sosyal adalet düzenini hep birlikte inşa etmektir. 

Emek ve Özgürlük İttifakını bir kez daha selamlıyoruz

Bugün borç batağındaki milyonlar asla unutmasın; sizler borçlu değil, alacaklısınız. Bu iktidar düzeninden alacaklısınız. Zamlar karşısında her gün eriyen ücretleriniz için alacaklısınız. Emeğinizin verilmeyen karşılığı için alacaklısınız. Yok edilen geleceğiniz, çalınan umutlarınız için alacaklısınız. Aç yattığınız geceler, işsiz umutsuz geçirdiğiniz günler için alacaklısınız. Şimdi bütün bunları söke söke hem de misliyle bu iktidardan almak için daha çok mücadele etme zamanıdır. Kesinlikle bu düzen böyle gitmeyecek, böyle sürmeyecek. HDP ve kurduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı bunun en büyük güvencesidir. Bir kez daha ittifakımızı buradan selamlıyorum. 

Gece yatağa aç giren bir yurttaşın olmadığı bir Türkiye olacak

Bu suç, rant ve servet şebekesine karşı halkın hakkı olanı halka teslim etmekte kesinlikle kararlıyız. Hep beraber üretecek, hep beraber eşit bir şekilde adil paylaşımı sağlayacak ekonomik yaşamı kuracağız. Açlık ve yoksulluk sınırı olmayacak, servet sınırı olacak. Gece yatağa aç ve üşümüş bir şekilde girecek hiçbir yurttaşımızın olmadığı bir Türkiye olacak. Çokluk içinde yokluğu yaşatan bu harami düzeni sona erdirmekte kesinlikle kararlıyız. Tarihe ve halkımıza olan sözümüzdür, bunu da başaracağız. 

Yaz boyunca Edirne’den Kars’a her yerdeydik, her yerde olmaya devam edeceğiz

Yaz boyunca halkımızın yanında, alanlarda, sokaklarda, fabrikalarda, tarlada, iş sahalarında, köylerde yaşam mücadelesi verilen her yerde her bir yurttaşımızın yanındaydık. Kobanî Kumpas Davasında hakikati savunmak için mahkeme salonlarındaydık. İnanın ki arkadaşlarımız savunmalarıyla hukuk, adalet, demokrasi ve barış mücadelesinin tarihini yazdılar, yazmaya devam ediyorlar. Edirne’den Hakkâri’ye, Adana’dan Artvin’e, İzmir’den Manisa’dan Kars’a her yerdeydik, her yerde olmaya devam edeceğiz. Yoksullukla boğuşan, emeğinin hakkını arayan, ekoloji mücadelesi veren, zulme uğrayan, hakları gasp edilen, onur mücadelesi veren herkesle yan yana geldik yaz boyunca. 

HDP ‘artık yeter’ haykırışlarının ortak gücü olmaya kararlıdır

Diyarbakır ve İstanbul’da yüz binlerle beraber iki büyük miting gerçekleştirdik. Gittiğimiz köylerden, misafiri olduğumuz evlerden, tarladaki çiftçilerden, emekçilerden sanayilerde çalışan işçilere, pazarlardaki yurttaşlara kadar halkımızdan aldığımız ve buraya taşıdığımız söz; “adil, eşit ve demokratik bir ülke için değişim” sözüdür. Biz bu sözü yaz boyunca her bir yurttaşımıza gittiğimiz her yerde verdik, buradan da veriyoruz. Çünkü  HDP, ülkenin dört bir yanından dalga dalga yükselen itirazların, “artık yeter” haykırışlarının, değişim taleplerinin ortak gücü olmaya kararlıdır. İşte bu nedenle Emek ve Özgürlük İttifakını oluşturduk. 24 Eylül’de İstanbul’da düzenlediğimiz etkinlikle deklarasyonumuzu kamuoyuyla paylaştık. 

İttifakımız hepimizin geleceğiyle ilgili ileri bir hamledir, mücadele birliğidir

Emek ve Özgürlük İttifakı, iki ittifak arasında sıkıştırılmak istenen halkımıza üçüncü bir yol açmıştır. Bu yol ülkenin demokratik geleceğine doğru açılan umut yoludur. İttifakımız özgürlük, demokrasi, adalet, barış ve birlikte yaşam iddialarımızı “birlikte kazanacağız” diyerek hayata geçirmeyi başarmıştır. İttifakımız bunun için; özgürlüklerden, Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümünden, adaletten, emekçilerin hak ve kazanımlarından, doğa ve ekoloji haklarından, kadınların eşitlik taleplerinden, gençlerin gelecek rüyalarından, Alevilerin inanç özgürlüğünden yana bir seçeneğin oluşturulması için kollarını sıvamış durumdadır. Yola çıkmıştır. Bu, hepimizin geleceğiyle ilgili ileri bir hamledir. İttifakımız seçimlerle sınırlı olmayıp, asıl olarak meydanlarda verilen mücadelenin ortaklaştırılmasını hedefleyen bir mücadele birliğidir. Büyük demokrasi yürüyüşüdür aynı zamanda. 

Kürdistanî ittifakı en yakın zamanda kamuoyuna müjdeleyeceğiz 

HDP’nin bir diğer ittifakı ise, Kürdistanî partilerle olan ittifaktır. En geniş Kürdistanî ittifakı oluşturmak için çalışıyoruz. Bunu da yakın zamanda kamuoyuna müjdeleyeceğiz. Umutlu ve mutlu bir ülke yaratacağımıza, karşımızdaki baskıcı ve faşizan rejimden kurtulacağımıza yürekten inanıyoruz. Bunun için mahalle mahalle, sokak sokak çalışacağız; itirazı ve sözü olan herkesle ortak seste buluşacağız. Şunun özellikle bilinmesini isterim. İttifakımız, sürekli genişleme ve büyüme hedefini önüne koymuştur. O yüzden her yeni katılımla kendisini sürekli büyütecektir. Değişim isteyen tüm kesimlerin, kurumların, partilerin ve bireylerin kapısını çalmaya, davetimizi büyütmeye devam edeceğiz. 8 Martların, Newrozların, 1 Mayısların mücadele birliğini daha da büyüteceğimize bir kez daha söz veriyoruz. Çözüm de biziz, çözüm gücü de biziz, bizleriz. Meydanları faşizme bırakmadık, demokrasi ve barış umutlarını dimdik ayakta tuttuk, tutmaya devam edeceğiz. Yeni bir dönemin başlatılmasında ve demokratik bir ülkenin inşasında da gerçek güç, anahtar güç yine bizler olacağız. Değişim isteyen herkesi HDP’de ve mücadele ittifakımızda buluşmaya, demokrasi yürüyüşümüzü büyütmeye çağırıyorum. 

Kilitleri kıracak anahtar güç gençlerdir 

Sevgili gençler, size özellikle seslenmek istiyorum: Kilitleri kıracak anahtar güç sizlersiniz, sizin özgür iradenizdir. Evet, bu ülkede 13 milyon genç var ve sizin varlığınızın kendisi zaten büyük bir güçtür. Toplumun umudu sizsiniz, sizlersiniz. Sizin itirazınız, mücadeleniz bizim mücadele dinamiğimiz, bizim umudumuz ve bizim rehberimizdir. Sizlerle başaracağız. Sizlerle değiştireceğiz ve yeniyi sizlerle birlikte mutlaka kuracağız. Sizlerin yanındayız.  

Tek adamlar değil biz kadınlar kazanacağız, 2023’ü biz belirleyeceğiz 

Saçının teliyle dünyayı titreten sevgili kadınlar; en büyük güç bizleriz. Tek adamlar değil, biz kadınlar kazanacağız! Hak ettiğimiz özgürlüğü de eşit yaşamı da birlikte kuracağız. Jina Amini için büyüyen kadın direnişleri değişimin ayak sesleridir. Bu direniş tüm kadın mücadeleleri için bir ilham kaynağı olmuştur. Buradan direnişteki bütün kadınları selamlıyorum, onlara özel selamlarımı gönderiyorum. Kadınlar olarak 2023’ü kesinlikle bizler belirleyeceğiz. Onay vermediğimiz hiçbir düzen bu ülkede asla başaramayacaktır. Biz kadınlar başaracağız. Jin Jîyan Azadî sloganını tüm dünyada dalgalandıracağız. 

Tekçiliği ve tekleştirmeyi bu topraklardan mutlaka silip atacağız

Değerli emekçiler, alın terinizle, emeğinizle dünyayı var eden sizlersiniz. Bu sömürü çarkını kırmak sizin elinizdedir. Sizin gücünüz, değişimin ve demokratik eşit bir geleceğin gücü ve anahtarıdır. Emeğin yönettiği bir ülkeyi birlikte başaracağız. Her dilden, inançtan, kimlikten halklarımız, farklılıklarımız ve çokluğumuz büyük bir birlikteliği ve gücü oluşturmaktadır. Bu gücümüzle tekçiliği ve tekleştirmeyi bu topraklardan mutlaka silip atacağız. Eşit yurttaşlığı özgür yaşamın teminatı yapacağız. 

Şimdi büyük kazanma zamanıdır; Haziranlar yakındır, zafer yakındır!

Değerli halkımız, binbir fedakârlıkla ağır bedeller ödeyerek bu onurlu mücadeleyi bugünlere getirdiniz. Baş eğmediniz, biat etmeniz, diz çökmediniz. İradenizi asla teslim etmediniz. Bir milim geri adım atmadınız. Halkımın önünde saygıyla eğiliyorum. Şimdi artık büyük kazanma zamanıdır. Kürt halkının güçlü iradesiyle bu topraklarda güçlü demokrasinin de onurlu barışın da gerçek adaletin de dönemini başlatacağımız günler yakındır. Haziranlar yakındır! Zafer yakındır! Yolunuz ve yolumuz açık olsun! Hızır hepimizin yardımcısı olsun!

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz