Tarih tartışması, gene tartışma.. hep devam edecek…

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

Tarih tartışması, gene tartışma.. %50 + 1 olduğu sürece devam edecek…

Tarihle ilgili tartışmalar hep olmuştu.

Resmi tarih-gayri resmi tarih.

Eskiden bu tartışmalarda gayri-resmi tarih alıntısı yapanlar azınlıktaydı. Artık güç ve iktidarın sahibi durumunda olduklarından, bu tartışmaların tarzı da değişti.

Ama tartışma hala var.

Sadece tarih tartışması mı. Hayır.

Her konuda tartışma var ve artarak devam ediyor.

Tartışabilmek güzel bir şeydir.

Bilimsel dayanakları, sebep-sonuç ilişkisi, alternatif çözüm önerileri ve taraflar arasında saygı olduğunda.

Tartışmalar; ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla, ‘eskiden gücümüz yoktu, şimdi güçlüyüz, o halde bizim dediğimiz olur’ yaklaşımı ile olursa, buna tartışmadan ziyade başka bir isim verilir.

İnsan dediğimiz varlık; aklı ile yanlışı-doğruyu ayırır, ruhu ve duyguları ile sanatı, ahlakı, değerleri doğruların etrafına yerleştirir. Cennet için yaratılmış olması sebebiyle de, kurmuş olduğu bu yapının zevkle tadına varmak ister.

Peki neden bu tartışmaları sürekli yaşıyoruz?

Cumhuriyet kurulurken yaşanan olaylar resmi tarihe ve gayri-resmi tarihe farklı yansıdı. İmparatorluklardan ulus devletlere geçişin sıkıntıları vardı ve müslümanların yada alışılagelmiş İslami terminolojinin değişmesi, devletin dönüşüm geçirmesi ve İslami kuralların çağa uyum sağlayamamış olması ve buna ilaveten güçsüzleşme, bu sonucu doğurmuştu.

Bugün yapılmak istenen de; ‘güçleniyoruz, bu yüzden de, o zaman bunları yapanlardan da öcümüzü alacağız’ düşüncesi ile hareket edilmesi.

Bugüne bakınca, bugün de ülke dönüşüm geçirmekte.

Sistem değişti, cumhurbaşkanı olan kişinin yaşadığı Çankaya köşkü artık devletin en tepe noktası değil.

Külliyeler, camiler, köprüler, yollar yapılmakta.

Tartışma da işte tam bu noktadan çıkıyor: Eskiden yapılan durum, aynı tarzda tekrar yaşanıyor.

O zaman inkılaplarla yapılanlar, bugün KHK’larla, OHAL’le ve bir bakıma ZOR kullanılarak yapılıyor.

İnandığınız değerler (dinin uygulanması da olabilir); zorla, güçle, baskıyla yaşanan hayatın içine, sisteme ve yönetime gelmez. Gelse de, kısa süre durur ve sonra geçerliliğini yitirir.

‘Siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir, sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz 14 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var.‘ 

Esas amaç: İlla iktidar olmak mı?

Sosyal ve kültürel iktidar olmak için yukarıda ifade ettiğim alternatif çözümler, bilimsel dayanaklar, saygı ortamı, doğallık gerekir.

Sosyal ve kültürel iktidar olmak zorla olmaz. Seçimlerle, oy vermeyle olmaz.

İlla iktidar olmalıyız mantığıyla olmaz.

Bunun olması için yaklaşımlarınız, kültürel altyapınızın sağlamlığı, düşünce yapınız, kültürel hinterlant,entellektüel fikir çevresi ve çalışmaları, fikir ve yaklaşımlarınızın toplumda etkileyici olması gibi özellikler gereklidir.

‘Dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirir mi?’ sorusuna %70 gerektirmez diyenlerin de, düşünce mekaniği aynı şekilde çalışmakta: Din bunu ister, bu yapılmalıdır. Ahlak çok da önemli değildir.

Bu düşünce şekli tepeden inme, baskıcı, zorla, yaptırımcı bir tarzdır.

Eğer bu soruya cevap verenler dindarlarsa, İslam böyle bir din değildir ve bu şekilde Medine şehri oluşmamıştır.

Eğer bu soruya cevap verenler, dindar olmayıp dindarları görerek cevap veren kişiler ise, aynı şekilde yanlış yapıp yanlış örnek olmuşlardır ve toplumda bu algıyı oluşturmuşlardır.

Benim anlayamadığım, kavrayamadığım konu da; ısrarla bu yanlış uygulamalara devam edilmesi. 

Neden bu durum var?

Çünkü müslümanlar, dindarlar şu an çıkmaz içindeler.

İçlerinde ‘eskiden bize yaşatılanların acısını çıkarmamız’ hissi, dışarıda ‘artan dindarlıkla aynı oranda gelişmeyen ahlak, sosyal ve kültürel çözümlerin oluşamaması’.

İslami kesimin çıkmazı da burada.

İdeallerini ve tezlerini, İslam’ın temel prensipleriyle ters olarak yaymaya çalışmaları.

Bugünün deyimiyle Fetö grubu da aynı hatayı yaptı,

’14 yıldır iktidarız ve sosyal ve kültürel iktidar olmak başka’ diyenler de…

İslam’ın kendi dinamikleri ile çalışırsanız başarılı olursunuz.

İslam’ı, dünyada gördüğünüz başka dinamiklerle yaymaya çalışırsanız başarı olmaz.

‘Allah rızası için çalışmak’ diyerek sosyal-kültürel çalışma içindeki Fetö grubu, kalktı siyasi iktidar olmak istedi.

‘Çok hukuklu sistem, faizsiz ekenomi, adil düzen, çoğunluğun azınlığı yönetmesini engellemek’ söylemleriyle yönetim talebinde bulunan müslümanlar da, bunları bırakıp %50+1 sistemini getirdiler.

İki kesim de çıkış noktalarına, tezlerinin temel fikirlerine ters hareket ettikleri için bu çıkmazı yaşıyoruz.

İslami kesim yada dindarlar; cumhuriyetin kurulma aşamasında, yada 28 Şubat sürecinde yanlışlar yapılarak, baskıyla, hakir görülerek dışlandıkları için, karşı tarafa aynı tarzda davranmak zorunda değiller.

Bu öç alma, kısasa kısas davranış şekli öncelikle İslam’ın ve dindarlığın dinamiklerine ters.

Bunlar yapılırken ‘neden başarılı olunmuyor’ diye hayıflanmak bana göre safdilliktir.

Bu zihniyetle bir yere varmak mümkün görünmüyor.

Bugün tarih tartışması, belki yarın harf devrimi tartışması, öbürüsü gün kıyafet devrimi tartışması, öbürüsü gün başka tartışma.

Olaylara biraz tepeden bakılabilmeli.

İnsan dindar olur, dinini yaşar. Karşılığında cennette yaşayacağı zevkler ve hayat vardır.

İnsan dindar değildir, dinin kısıtlamalarını yapmak istemez. Zevki, alkolü, eğlenceyi bu dünyada yaşar.

Esas konu: insanın cennet için yaratılmış olması.

Kimisi bu dünyada dine uyup, cennette bu zevkleri yaşamak istiyor.

Kimisi de sabretmek istemiyor ve bu dünyada yaşamak istiyor.

Baskı, dayatma ve zulümle hangi kesim diğerine ‘benim gibi yaşa’  zorlamasını yapıyorsa, en büyük insanlık suçunu işliyordur.

Müslümanların, İslami kesimin bugünkü çıkmazı: Dinde olmayan baskıyı, zorlamayı yaparak, kendilerini İLAH konumuna sokarak hareket etmeleri.

Hz. Peygamber ifade etmiş: “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11)

Yaratıcı Rab, insanı İMTİHAN için yaratmış ve bu hayatı da bu imtihan için kurmuştur.

İslami kesim ve müslümanlar yaratıcı Rab’ın imtihan sistemine müdahale etmeye çalışıyorlar.

Bu noktadan bakınca insanın da aklına gelmiyor değil: Siz kimsiniz ki, Rab’ın sistemine karışıyorsunuz!

Rab, insanlara dine uyun, emirlerime riayet edin diyor.

Başka insanların hayatına, giyimine, hayat tarzına, bakışaçılarına, oruç tutup-tutmamasına, namaz kılıp-kılmamasına yada diğer aktivitelerine karışabilirsiniz demiyor.

Rab, çoğunluğu elde edip, insanları müslümanlaştırın, dindarlaştırın demiyor.

Peygamberlerine bile dediği :

‘Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor.

(Ey Resûlüm!) Yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğden ibarettir’. (Nahl, 81-82)

Bilin ki Resulümüzün görevi apaçık duyurmak ve bildirmektir’. (Maide 92)

‘Resule düşen vazife, ancak duyurmadır’. (Maide 99)

‘Biz, onlara vâdettiğimizin (azabın) bir kısmını sana göstersek de veya (ondan önce) seni öldürürsek de sana ancak (Allah’ın emirlerini) tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bize aittir’ (Rad 40)

Sadece anlatma ve tebliğ görevinin ilerisine gidilirse, bu haddi aşmaktır.

Yaratıcı Rab, haddi aşanları sevmez.

Sevgi ve bilgiyle kalın…

Önceki İçerikErdoğan: Müslümanlar olarak yaşadığımız zilletten kurtuluşumuz, dinimiz İslam’la aramızdaki rabıtayı güçlendirmemizden geçiyor
Sonraki İçerikStandart dışı plaka kullanımı hakkında yeni düzenleme..
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz