Veysi Dündar Papaz Dostunun Davetine İcabet Etti.. İşte Kilise İzlenimleri..

1

Hemşehrim Papaz (Kaşişo) Remzi Diril’in daveti üzerine bugün Galatasaray Meydanından Ömer Hayyam’a giden yolda İngiltere Konsolosluğunun tam karşısına denk gelen kilisedeki ayine iştirak ettim, ilk defa. Edindiğim izlenimleri paylaşmak istedim.

Vaazın sonlarına doğru sepet gezdirilmesi ve yardım talep edilmesi, her cuma iştirakimizde karşılaştığımız aşina bir sahne. Çok tanıdık geldi. Din hizmetleri parasız yapılmıyor her inanışta, aynı ironi, komik…

Gelenler girişte munların yakıldığı kumlu bölmeyi el sürerek ve haç çıkararak selamlıyor. Ardından isteyen mum yakıyor. İçeri geçip vaazı bekliyor. 

Türkçe vaaz ve telaffuzların haricindeki hiç bir ritüeli anlamadım. Ayinin sonlarına doğru ekmek ve şarap tadılıyor. Duvarlardaki resimlerle neler ifade edildiğini anlamakla beraber, resim ve renk sanatının tüm hünerleri olabildiğince sergilenmiş kilisede. 

Vaazın ortalarında herkesin etrafındakilerle selamlaşması, bizim cuma ya da bayram günlerindeki selamlaşmalarımızı çağrıştırdı.

Kokuya hassas olduğumdan bir ara yakılan tütsülerle içerisi duman altı oldu. Kilitlendim. Pencereler imdadıma yetişti. 

Duaların Türkçe kısmında koltuklardaki broşürlerden istifade etmek mümkün. Cemaat de onları okuyarak duaya eşlik ediyor. Oradaki bir kaç ayeti paylaşmak istiyorum. Dini inanıştaki Allah inancı ve Tanrı/Mesih/İsa/ inanılındaki farklılık; sözlerin doğruluğundan bir şey eksiltmiyor.

“Ya Rab! Kim senin meskenine oturabilir? Kim senin kutsal dağına konabilir? Rabbimiz beni temiz düşüncelerle sunağın önüne yaklaştır. 

O ki kusursuz yaşam süren, adil davranan yürekten doğruyu söyleyen, dili ile yalan söylemeyen,

Yanındakine zarar vermeyen ve komşusunu kötülemeyen,

Yanındaki söz verip yalan söylemeyen ve faizle para vermeyen

Bunları yapan adildir ve sonsuza kadar sarsılmaz.” 

Bir tek Allah’a inanıyorum. Yerin ve göğün görünen ve görünmeyen, tüm varlıkların Yaradanı kısmına katılıyorum. Sonraki hitabet bizi dinen ayırıyor. 

“Allah’ın biricik oğlu, Bir tek Rab olan, Mesih İsa’ya inanıyorum” diyorlar. 

Kendi adıma değişik bir tecrübe edindim. “Leküm dinüküm veliyeddin” kelamı kerimince herkesin dini inanışı kendinedir. Küçümsemek haddim değildir. Ama ben dinimden razıyım. Allah’ım ve dinim benden razı olsun. Tek gayem budur. 

İbadetlerinizin ve dualarınızın kabule kârin olmasını dilerim. 

 

Keldaniler

Efes Konsili’nden sonra bağımsız bir diofizit kilise kuran Nasturiler, Ortadoğu ve Hindistan’da yayılırlar. 1553 yılı itibarı ile Nasturi hiristiyanların bir kısmı Katolikliği benimser ve Papa’nın otoritesini kabul ederler. 

Milattan önce 2000 yıllarında Arabistan civarlarından gelen ve Arami kökenli oldukları varsayılan ve ilkçağdaki kavimler arası mücadelede yok olan Keldanilerin nüfusu azdır. 

Keldanilik ismi, Nasturilikten ayrılıp Katolikliği kabul eden Nasturilere, Papalığın 1553 yılından itibaren taktığı isimdir. Nasturiler ile Keldaniler aynı ırktan gelen, fakat farklı mezheplere inanan topluluklardır. Keldaniliğin asıl gelişimi 17. yüzyılın sonu ile 18. yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. 1854 yılına geldiğinde Keldanilerin patriklik makamı, Babil şehrinde bulunmaktaydı. 19. yüzyılın boyunca Keldaniler kendi aralarında ve Roma ile olan ilişkilerinde bir takım sıkıntılar yaşamıştır.

Ülkemiz topraklarındaki Keldaniler Mardin-İdil, Silopi, Hakkâri-Beytüşşebab, Siirt-Pervari, Uludere, Şırnak başta olmak üzere çoğunlukla Güneydoğu Anadolu’da meskundurlar. Ancak 1980’lerden itibaren ilk önce İstanbul’a ardından da Avrupa’ya göç etmektediler. Türkiye’de 1989 yılında nüfusları 4.000-5.000 civarında bulunurken bu sayı Avrupa’ya artan göçle birlikte hızla azalmaktadır.

Mardin’deki hemen hemen her inanışta insanın bir ve bir arada yaşabildiği sevgi ve inanç farklılığındaki saygı çemberi ülke geneline hatta dünya sathına yayılabilse…

Ah minel insan! Allah alayımızı insan eyleye…

1 Yorum

  1. Tebrik ediyorum azizim,yazılarını takip ediyorum.Hıristiyan mezhepleri için söylenecek çok söz var.Ortak kitap İncil’de geçen bilgiler için “Ayet”denilmesi uygun olmaz ; “Söz” denirse daha iyi olur,çünkü “İltibas” olmamasına,yani Alah’ın (cc) sözü Kur’an ayetleriyle karıştırılması muhtemeldir.Başarılar.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz