Yazarımız Adelina Sfishta Kosova’dan yazıyor: Arnavutlar ve din.. (2)

1

Balkanlar: Bir beraberlik hikayesi mi? Bir hegomonya öyküsü mü? (4) Arnavutlar ve din..(Devam)

Yeniden merhaba.

Bir önceki bölümde, 1 inci Dünya Savaşı sonrasına kadar Arnavutların dini hayatını ana başlıkları ile ele almaya çalıştım.

Savaş sonrası ise Osmanlı’dan tamamen kopan Arnavutlar; 500 yıl sonra, adeta ortada kalmalarının da etkisi ile, çareyi milliyetçi duygularını maksimize etmede buldular. Artık “Arnavut’un Arnavut’tan başka dostu yoktu”.

Osmanlının çekip gitmesi, Arnavutları yüzüstü bırakması, Arnavutlar tarafından hala konuşulur. 1 inci Balkan Savaşı ile Edirne’yi bile kaybetmiş Osmanlıların kendisine bile hayrı kalmamıştı, ama Arnavutlar Osmanlıya küsmüş de olsalar yine de ondan yardım beklediler. Osmanlı ise Arnavutların kendi dertleriyle meşgul olmasına içerledi.

Kendisi de Arnavut olan Akif’in dizelerinde Arnavutlara oldukça içerlenmiştir. Ama nafile; belki de perde kapanmıştı.

Arnavutların tek çaresi ise milliyetçiliği geliştirmekti. Milliyetçiliği geliştirecek herşey yapıldı. Tarih yeniden yazıldı. Bir milletin oluşmasında ne gerekiyorsa, milli gururu artıracak şekilde, olaylar ve şahsiyetler adeta yeniden dizayn edildi. Arnavutların güçlü geleceği milliyetçi düşünceye dayandırıldı.

Artık Arnavut olmak önemliydi. “Din” Arnavutların milli birliğini parçalamamalıydı. Gerçi Arnavutların %90’ı müslüman idi, ama olsun, geri kalan %10’un hatırına müslümanlık da çok önemsenmemeli idi.

1 inci Dünya savaşı sürecinde, Osmanlının etkisi ile, müslüman Arnavutların, “milliyetçi mücadeleden uzaklaştırabilir ve mücadeleyi güçsüzleştirebilir” endişesi bir ölçüde anlaşılabilir. Lakin artık 120 seneyi aşkın bir zaman geçti ve hayat oldukça normalleşti. Kosova’nın bağımsızlığını kazanmasında bölgeye gelen kuvvetler içinde Türk askeri ve uçakları da vardı ve bunlar da diğerleri gibi, Kosova’nın bağımsızlığını kazanması için savaştı.

Üstelik Türkiye’nin de bir Arnavut politikası ve derdi yoktu, tehdit mehdit olamazdı. Ama Arnavutlar’daki müslümanlığa karşı olan hassasiyet bitmedi. Türkiye’ye karşı çok sıcak olunamadı.

Yugoslavya döneminde, bağımsız devlet olan Arnavutluk Devleti, dinsiz devlet ideolojisi ile özellikle müslüman Arnavutların çok zarar gördüğü, eğitim alamadığı bir süreç oldu. Herkes geleneksel anlamda kendi dinini korudu. Ama bilgisiz ve “camiye de giderim, içkimi de içerim” modeli lighth müslümanlık moda oldu.

Ayrıca 700-750 bin nüfusa sahip ve Türkiye tarafından terkedilmiş Arnavut Bektaşileri, temelli eğitimden uzak, bir başka dine dönüştürülme çalışmalarına maruz kalmışlardır.

Ali Çankaya beyin şahsi gayretleri ile Dünya Bektaşileri lideri Reşat Bardi Dede Türkiye ile irtibatlandırıldı, Türk Dünyası kurultaylarına dahil edildi. Rahmetli Özal’ın yaptığı okullarının bitirilmesi ve eğitime başlaması Bardi Dede’nin en büyük arzusu idi. “Ne öğretilecek Reşat Dede?” diye sorduğumuzda, “Tabii ki Kur’an, peygamberimiz ve Hacı Bektaş” dediği kulaklarımda çınlıyor.

Meselenin önemi anlatıldı zamanın Dışişleri Bakanına, ama hiç bir destek sağlanmadan garipler ellere terk edildi. Bardi Dede de vefat edince arzu edenler tarafından İslam dışı bir inanış haline dönüştürüldüler maalesef.

Kosova Arnavutları ise tam olarak Sırpların kontrolunda, zulmün pençesinde geçirdi bu yıllarını. Üstelik Ortodoks Sırplar aşırı dindar uygulamaları ile oldukça agresiftiler. Arnavutlar dini yönden yeniden kaybeden ve eğitimsizleşen toplum oldular.

İşte bu karanlık ve zor dönemde, “Vatikan” devreye girdi ve Sırp polisi ve istihbarat birimlerine yakalanmadan, Kosovalı Katolik Arnavutların öncülüğünde, dağlarda, bodrumlarda “alternatif eğitim kurumlarını” kurdu ve Kosovalı Arnavut toplumunun dini ve milli konularda eğitimsiz kalmamasını sağladı. Bu dönemde tarih yeniden yazıldı. Eğitim için gerekli olan her türlü kitap ve kırtasiye katolik icmasınca sağlandı ve Arnavut toplumunun bu dönemde milli kimliğinin gelişmesinde hayati ve belirleyici rol oynadı.

Yugoslavyanın dağılmasına bağlı olarak, Kosova Arnavutları da 1998 yılında bağımsızlık yolunda ayaklandılar ve mütevazi imkanlarla kurdukları UÇK savaşçı grupları ile Sırplara karşı savaştılar. Savaş döneminin de en büyük maddi manevi destekçilerinden birisi de, yine Vatikan oldu.

Türkiye ise Bahçeli’nin erken seçim kararı ile siyasi kaosa düşmüş ve ne Balkanlardan ne de Kosova’dan haberi vardı.

Kanlı savaşlar zamanında İHH dışında Türkiye’den hiç bir yardım kuruluşu Kosova Arnavutlarını desteklemeye gelmemiştir.

Sadece etnik Türk topluluklarının korunması, haklarının sağlanması ve güvenliklerinin temini parametrelerine dayalı zamanın Türkiye dış politikasında maalesef Arnavutlar yoktu.

Çatışmalar Kosova Arnavutlarının baş edemeyeceği boyutlara ulaşınca, 1999 yılında, NATO Kosova’ya müdahale etti. Türk askeri birliği de geldi ve Arnavutlara destek verdi.

Savaş yılları, Arnavut milliyetçiliğini daha da geliştirdi. Din daha da geri plana düştü.

Makedonya’da da 2000 yıllarından itibaren Makedon ve Arnavut toplulukları bir iç savaşın içine girdi, burada da Arnavut milliyetçiliği zirve yaptı.

Efendim şimdilik burada keselim. Bundan sonraki bölümlerde devletleşme ve normalleşme sürecinde dini ve İŞİD’e verilen desteğin nedenlerini anlamaya çalışalım.

Saygılarımla

Adelina Sfishta Gazeteci-Kosova

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz