Yazarımız Adelina Sfishta Kosova’lıların Türkiye’deki referanduma bakışını anlatıyor..

3

Balkanlar referandumdan ne bekliyor “Evet”mi “Hayır”mı?

Herşeyin yeniden tanımlanması gereken zamana geldik. Globalizm, milliyetçilik, dini inançlar, yerelcilik… Bir sürü kavram eskisi gibi tanımlanamıyor. Tanımlansa yerine oturmuyor. Eski tanımlara göre insanlar kolay kategorize edilemiyor. Kalıba sığmıyor düşünceler, davranışlar, hayaller.

Kötü değil ama, estetiğin bütün kadınları Çinli haline getirdiği gibi, çok birbirimize benzeyeceğiz. Hani meşhur bir söz var “sözlerimiz karakterimizi şekillendirecek”

Erdoğan kazanacak mı, Merkel ne olacak, Trump nasıl bir dünya tasarlıyor, Putin Erdoğan’ı destekleyecek mi? Sosyal medya orduları, global protestolar akraba toplulukları gibi.

Kosova olarak Azerbaycan C.B. İlham Aliyev’i tartışıyoruz diyeyim de siz anlayın ne vaziyetteyiz.

Global gündem, oldu yerel gündem.

Türkiye’deki referandum nasıl neticelenecek, Balkanlar da merak ediyor.

Tartışmalar var, tahminler var elbette. Tercihler de var, taraf tutanlar da…

Küçük ülkelerde büyüklerin yerel temsilcileri de olur. Kimileri gerçek sempati ile amatör duygularla yapar bunu, kimileri uyanıktır, euroya tahvil eder kolaylıkla.

Samimi insanlar inandıkları ne ise ona göre safça “haberlerde ne var” diye bakar. Erdoğan’ı seven dindar bir Arnavut “o ne dese doğru olmalı” diye düşünür.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” Balkanlı Türkler tarafından anlaşılsa da, Arnavutlarca hala tam anlaşılamamıştır. Acaba bu ordu Sırpları yener mi diye alıcı gözle bakanlar var gerçi.

Profesyonel meslek alanı haline getirilmiş yerel şakşakçılık ciddi bir meslek alanı ve gelir kapısıdır. Epey insan istihdam eder.

Bunlar desteklediklerinin hoşuna gidecek şeyleri söylerler. Destekledikleri için güzel atraksiyonlar da yaparlar. İki taraf mutlu olur. Bir taraf manevi haz duyar veya politik tabanını genişletmekte kullanır gelen destek mesajlarını, foto ve videolarını, diğer taraf da geçimini temin eder.

Türkiye’de Balkanları analiz edenlerin, yazan çizenlerin, bu profesyonellere aldanmaması gerekir. Bunlara bakarak sağlam neticeler çıkmaz. Arzu edilen noktalara da asla ulaşılamaz, yazık olur zamana ve imkanlara.

Gelelim meşhur referanduma. “Evet” ve “Hayır” durumu ne alemde.

Esasen durum tam “Tayyip Erdoğan’ı sevenler ve sevmeyenler” diye ikiye bölünmüş durumda.

Tayyip Erdoğan’a dost gibi özel sempati duyanlar, ona karşı bağlılık hissedenler fanatik gibi desteklerini eksik etmiyorlar.

Türkiye’yi ve Tayyip Erdoğan’ı sevmeyenler “Türkiye diktatörlük oluyor” diye karalıyor, fırsat bu fırsat.

Profesyonel destekleyiciler, rızıkları kesilmesin diye “Evet Cephesi”nin en görünür elemanları. Ama abartılı görünür olma gayretleri neticesiz.

Netice olarak hayli “Evet diyen” var. “Hayır olsun” diyenler de var. Ama esas konu, referandum gerekçe gösterilip, “Türkiye diktatörlüğe gidiyor” menfi propagandalarının çok yapılması. Türkiye karşıtları yaygın medya çalışmaları ile geniş halk kitlelerini negatif etkiliyor.

Burada problem, Türkiye’nin etkili bilgilendirme çalışmalarının olmaması. Türkiye’nin kamusal kuruluşlarının bölge uzantılarının bu meseleye doğrudan girememeleri de işi zorlaştırıyor.

Sevgili okurlar benim yüreğimden geçenler, benim merak ettiklerim ise tamamiyle farklı.

Referandumda ne çıkar çok merak etmiyorum.

Ben; Türkiye’nin % kaçının yeni bir medeniyet kurabilecek cevhere sahip olduğunu merak ediyorum.

Ben; Türkiye’nin % kaçının yeni bir medeniyet için donanıma sahip olduğunu merak ediyorum.

Ben; Türkiye’nin % kaçının diğerine saygı duyduğunu merak ediyorum.

Ben; Türkiye’nin % kaçının diğerine düşmanlık beslemediğini merak ediyorum.

Ben; Türkiye’nin % kaçının “insanlık ne vaziyette” bunu düşündüğünü merak ediyorum.

Ben; Türkiye’nin % kaçının İslamın ve de müslümanın görevinin ne olduğunun farkında olduğunu merak ediyorum.

Ben; Türkiye’nin % kaçının yüreği büyük insanlardan oluştuğunu merak ediyorum.

Ben; Türkiye’nin % kaçının bütün insanlığı sevdiğini merak ediyorum.

Bana ne sizin bir mana teşkil etmeyen işlerinizden.

Görmüyor musunuz ne haldeyiz.

Saygılarımla.

Adelina Sfishta Gazeteci-Kosova

3 YORUMLAR

  1. Cok yerinde sorular. Siz de biliyorsunuz Turkiye’deki “cakma” Osmanlicilik/Islamcilik. Cogunlugun bundan anladigi nargile salonunda zaman gecirmek ve kendince yanlis/ahlaksiz buldugu guncel durumlara mudahale etmek, mesela “Konstantiniye” eserini protesto etmek.

  2. Tebrikler güzel düşünce ve sorularınız için. Bizim ne kadar güçlü olduğumuz veya muktedir olduğumuz yada olacağımızın insanlığa umut verebilmesi içim doğru tarafta olmamız şart. Güçlü ama zalim olmamalıyız.

  3. Bu sorular hüzün, mahcubiyet ve umit karışımı duyguları kıvama çağırıyor. Osmanlı bitti, ama bizi biz yapan değerleri hala muhafaza ediyor olsaydık belki osmanlıdan devraldığımız bayrağı daha ilerilere taşıyor olurduk, şimdilerde sadece milli bayramlarda dalgalandırmayla yetiniyoruz. Dinimiz İslam ama son günlerde sık kullanıan bir tabir var, “kabuk müslümanlığı” cuk diye oturuyor bize. İnşallah kendimize geliriz bir gün…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz