Yine yalan söylüyorlar

0
Latest posts by İbrahim Yersiz (see all)

Çıkmaz bir sokağa saplanmışız belli, çünkü gitmedikleri kapı kalmadı, en son iş adamlarından dövizlerini bozdurmalarını istiyorlar.

Niye bozsunlar, onu da anlamış değilim.

Efendim bu vatanın ekmeğini yiyorlar!

Şimdi bu kafaya bu derdi anlat!

Hükümet ilk başta bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından Çin ekonomik modeline geçtiğini söyledi. 

Ucuz iş gücü, çok üretim, çok ihracat vs. vs.

Ne oldu?

Çevrenizde öyle bir hareketlilik görüyor musunuz?

Görmüyorsunuz, çünkü yok öyle bir şey arkadaş, hep söyledikleri gibi yine yalan söylüyorlar. 

Keşke söyledikleri bu sefer doğru olsa.  

Siz çevrenizde böyle yoğun bir üretim ve istihdam artışı görüyorsanız size diyeceğim bir şey yok, ben kendi adına öyle bir şey görmüyorum.

Belki de kör olan benim, zira onca palavraya rağmen ortada hiçbir şey görmüyorum. 

Ak Parti‘nin geldiği nokta 20 yılda sağladığı bütün kazanımlarını bir-iki ay içinde yok etmek oldu. 

Artık bırakın topluma kendilerinin verdiklerini, eski, kendilerinden önceki hükümetlerin süper enflasyon dönemlerinde halka verdiklerini bile eritmeye başladılar, çünkü ortada müthiş bir fiyat artışı, müthiş bir belirsizlik ve aynı şekilde müthiş bir güvensizlik var.

Kimse artık ne olduğunu ne yapacağını ve ülkenin nereye gittiğini bilmiyor; bugün artık marketten, bakkaldan aldığını ertesi gün aynı şeyi iki kat fiyatına alıyorsun.

Ve en kötüsü hiçbir çözüm projeleri yok, ufku görmemiz için hiçbir şey söyleyemiyorlar.

Artık herhalde tek çare IMF ile bir stand by anlaşması yapacaklar. 

Erdoğan İMF ile antlaşma “yapmam” diyordu, ister misiniz bu seferde İMF “Ben Erdoğan’la antlaşma yapmam!” desin.

Öyle ya, ya bu sefer İMF Erdoğan’la bir anlaşma yapmaya yanaşmazsa ne olacak?

Sonuçta Türkiye’de bir kilitlenme var ve bu kilitlenme bir sistem kilitlenmesidir ve bu kilitlenmenin temel nedeni de artık Erdoğan’ın bizzat kendisi ve getirdiği başkanlık sistemidir. 

Artık dış güçlerin Erdoğan ile çalışmak istemediği ortadadır; o yüzden dış ülkelerle, özellikle AB ve ABD ile yapılan işlemler azaldı, Batılı yatırımcılar Türkiye’den çekilmeye başladı. 

Yani anlayacağınız olaylar sadece ekonomik nedenlerle sınırlı değildir, ortada aynı zamanda politik nedenler var.

Aklı evveller Batılı diplomatların Osman Kavala olayında attığı Twitler sonrası Erdoğan’ın dış temsilciliklere çektiği “Non Persona” yapabileceği restiyle racon kestiğini ve Batılıların antlaşmaya yanaşmasıyla mücadeleyi Erdoğan’ın kazandığını sanıyordu.

Bunlar uluslararası ilişkilerde ciddi olaylardır, birileriyle bu duruma geldiğinizde size bir daha güvenmelerini bekleyemezsiniz.

Kaldı ki Erdoğan ABD İngiltere ve Fransa gibi ülkeler başta olmak üzere 10 Batı ülkesinin büyükelçisine böylesi bir ayar vermeye kalkıştı.

Erdoğan eskiden de krizlerden besleniyordu, belli ki bunu da onlardan saydı, ama artık o günler geride kaldı, çünkü o günün şartları ile günün şartlarla aynı değil.

Sorun yalnızca bu mu?

Elbette değil, Batı dünyasıyla sürekli hal almış sorunlu bir ilişkimiz var, neredeyse her gün Avrupa Konseyi ve AİHM’den aleyhimize kararlar çıkıyor. Osman Kavala ve Salahattin Demirtaş davaları bunlardan yalnızca bir-iki tanesidir. O yüzden Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye yaptırım uygulaması her an söz konusu olabilir. 

Siz uluslararası hukuku teminat altına almadığınız sürece hiç kimseye güvence veremez, hiç kimseyi ülkenizin iyi bir yatırım alanı olduğuna ikna edemezsiniz, istediğiniz kadar kur politikalarıyla oynayın, bu sonucu değiştirmeyecektir.

Ve siz bu güvenceyi yaratamadığınız için tüm sorunlarınız -şimdilik en çok görünür olanı kur politikasıdır- daha da derinleşecek, içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.

Artık mantığa davet edilecek birileri var mı bu ülkede bilmiyorum, ama siz istikrarı sağlayamadığınız sürece başkaları ülkenize neden gelip yatırım yapsın ki?

Artık bu ülkede pek çok sorunun cevabı yok veya cevabı olsa da muhatabı yok; örneğin Batı Ülkeleri, başta ABD olmak üzere Fransa ve Almanya ile neden geriliyorsunuz?

Buradaki gerilme hangi amaca hizmet ediyor bunu kimse bilmiyor, ya da biliyor söylemeye korkuyor.

Hadi diyelim ki Yunanistan ile gerilme sebeplerinizde bir anlaşıla bilirlik var, peki Batı ülkeleri ile olan gerilimlerinizi ne ile ifade ediyorsunuz? 

Sadece Batı olsa!

Başta Mısır ve Sudi Arabistan olmak üzere diğer Arap ülkeleri ile de sorunlusunuz. İran‘la da aranız iyi değil, Irak‘la aranız iyi değil, Suriye ile zaten iyi değil. Acaba geriye kim kaldı?

Dur sayayım!

Rusya ile de iyi değiliz, öyle ya nerdeyse bölgedeki her cephede Rusya ile karşı karşıyayız, aramız nasıl iyi olsun ki, imkân olsa bizi bir kaçık suda boğacaklar. Ama bunu yapamıyorlar, çünkü Batı dünyası da buna kendi sebepleri üzerinden karşı duruyor.

Bakalım Batının bu sebebini daha ne kadar suiistimal edecek, onun üzerinden Rusya’ya racon keseceğiz?

Halen Suriye ve Libya’da Rusya’nın direkt karşısında yer alıyoruz, Rusya’ya rağmen Ukrayna‘ya SİHA’ları satıyoruz ve Karabağ’da ise Rusya’nın bize herhangi bir fırsat vermeyeceğini bile bile orada at oynatmaya çalışıyoruz ki, sonuç ortada, güvendiğimiz Azerbaycan kazanımlarını sahada silahla kazandı, masada kaybetti, şimdi oraları Ruslar kontrol ediyor.

Ne bekliyorduk ki, Rusya’nın Orta Asya’daki Türki cumhuriyetlerine bir geçiş kapsı vermesini mi?

Acaba geriye sorunlu olmadığımız hangi ülke kaldı ki?

Ta Avusturalya ve Yeni Zelanda’yla bile iyi değiliz. Çin ile neredeyse her konuda Rusya gibi farklı cephelere düşüyoruz. O yüzden Şangay Beşlisine İran’ı alırken Türkiye’yi almadılar. İsrail ile ilişkilerimizin yakın bir zamanda düzeleceği öngörülmüyor…

Yani kısacası Türkiye’nin iç politikadaki tıkanıklığının bir benzeri de dışarda yaşanıyor ve çevresinde ciddi bir ittifak kuracağı tek ülke bile şimdilik bulunmuyor.

Hani varsa öyle bir ülke söyleyin, gidip o ülkeyle de aramızı bozalım!

Herhalde sorunsuz olduğumuz ülkeler AK Parti İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’ın salgın sürecinde yardım yaptığımızı söylediği o 300 ülkenin 160’ hariç, çünkü Birleşmiş Milletlerin verilerine göre dünya üzerinde 140 ülke var.

Bunlar normal gelişmeler değil.

Türkiye’deki yatırımcılar paralarını çekiyor. Türkiye’den son birkaç yılda 350 milyar dolardan fazla para çıktığı söyleniyor. Örneğin geçen Dünya gazetesinden Kerim Ülker “650 milyar dolarlık iki ABD’li fon Türkiye’den çekiliyor” başlıklı yazısında, Türkiye’den çekilme kararı alan bu iki ABD’li fonun Ermeni Diasporasının baskıları sonucu çekildiğini yazıyordu.

Yani buna “şükür” diyeceğiz, en azından onları kaçırtan hükümetin bu yanlış politikaları değil!

Evet sorunun bir yanı görünürde “dış güçler” ama bu kesinlikle içerdeki gelişmelerin bir yansımasıdır, bunun suçunu dışarıya atmak kendimizi aklama çabasıdır, çünkü onlar bizden, bizim yanlış politikalarımızdan dolayı daha güvenli alanlara çekiliyorlar.

Ama birileri şu sorulara da cevap vermelidir: Örneğin Erdoğan durup dururken neden faize sardı ve 20 yıldan sonra yeni bir şey keşfetmiş gibi faizi tüm kötülüklerin anası ilan ederek indirmeye gitti? 

Oysa her şey bu hamleyle birlikte daha da belirsiz bir hal aldı; kaldı ki Kasım ayında %18’leri seyreden faiz zaten yüksek değildi. Evet 8,5 lira civarında olan dolar kuru düşük değildi, ama sonuçta bugüne göre daha reel bir neticeydi.

Hükümet belli ki bu faiz indirimlerinden çok şey bekliyor; yani herhalde içerideki yatırımcıların düşük faizlerden dolayı yatırımlara yöneleceğini ve böylece piyasaya gelen hareketlikle her şeyin tekrar eski hale döneceğini düşünüyor.  

Peki siz öyle bir hareketlilik görüyor musunuz?

Ben kendi adıma görmüyorum, çünkü yatırım yapmak yalnızca ucuz kredinin temin edilmesiyle olmuyor, bunun için siyasi, hukuki, ekonomik ve uluslararası istikrar gerekiyor.

Peki bunların hangisi var bizde?

Bize göre hiçbiri, AK Partililere göre ise tümü.

Sanırım onlara göre gelinen nokta onları değil bizi yalanlıyor.

Hadi öyle olsun!

Önceki İçerikFed, faiz kararını açıkladı..
Sonraki İçerikHaydi git…
İbrahim Yersiz 1967 yılında Mardin’in Mazıdağı ilçesinde doğdu. Eğitimine aynı yerde başladı. Gazeteciliğe ilk Yeni Ülke ile başladı, sonra Özgür Gündem ile sürdürdü. Daha sonra bağımsız olarak muhtelif gazete ve dergilere bilgelik üzerine yazılar gönderdi. Olasılık Prensibi Okulu ve Kaçıklar Gezegeni adında iki kitabı var. Halen bilgelik üzerine çalışmaları sürüyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz