Zihinlerin uyuşukluğu ile Din’e bakmak

0
Latest posts by Sinan Eskicioğlu (see all)

‘İslam’ın güncellenmesi konusu’nun siyasi bir manevra için yapıldığını yazmamdan saatler sonra bu fikrimin tescillenmiş olduğunu duymak beni sevindirdi.

İlahiyatla ilgili konuların ele alındığı tartışma programlarını daha bir dikkatli dinliyor ve takip ediyorum.

Dün gece de aynısını yaptım.

Bir TV kanalındaki tartışma programı aynı minvalde başladı.

İktidara yakın olan grupta yer alan bir konuşmacının şu cümlesi iddiamın tescillenmesiydi benim için:

‘Sözde ilahiyatçıların abuk sabuk fetvaları aslında siyasi iktidarı yıpratmak için yapılmakta. Bu fetvaların geçtiği videolar özellikle iktidarı yıpratmak için belli kesimler tarafından internette yayılmaktadır. Dinle ilgili bu abuk sabuk fetvalar, dine önem veren bir yapıyı hedef alıyor’.

‘Bu videoları belli kesimler iktidarı zayıflatmak için yaymakta’ cümlesini sarfeden akademik kariyeri olan katılımcı, aynı taktikle ‘islamın güncellenmesi’ konusuyla Saadet partisine yönelik siyasi manevrayı da düşünüp, tasarlamış ve teklif etmiş olabilir, çünkü ondan başka kimse bu yaklaşımı sunmadı.

Devletin ve devleti yönetenlerin DİN diye bir derdi yok aslında. Bütün çaba ve gayret ‘seçim kazanma’ üzerine kurulu. Bu kişi de zaten amacın seçimler olduğunu ifade etti.

Kendisine teşekkür ederim.

Dini hafifletmek ve böylece siyasi iktidarı zayıflatmaya çalışmaksa konu; fetö olayı peydahlandığından beri bizzat yapılan bütün suçlamalar ve yaşananlar da dini zayıflatmadır. Fetö olayıyla ve bu olayın beka sorunu haline getirilmesi ile zaten toplum dine karşı tavır aldı ve soğukluğu çok önce yaşadı.

Daha önce ‘ne istediler de vermedik’ deyip, daha sonra da beka sorunu oluşturan terör örgütü kabul edilmesi, zaten insanlarda toplumsal aptallaşmanın oluşmasıydı.

Din, gösterilmeye çalışıldığı kadar önemli olsaydı, fetö olayında (başlangıcında, ortasında ve sonrasında) kendini gösterir ve daha İslami-hukuki tavır alınırdı.

Öyle olmadığı açıkça gösteriyor ki; esas konu DİN değil.

Bunları neden yazıyorum.

Yazmamın sebebi; zihinlerin uyuşması gerçeği sebebiyledir.

Evet, zihinler uyuşmuş durumda. Bundan dolayı bu konular konuşulmuyor, tartışılmıyor ve sonuca ulaşmıyor.

Bir örnekle açayım: Dini bir çevrede doğup-yetişip, sonrasında farklı çevrelere girdiğinizde şunu düşünür ve hissedersiniz: ‘Hiç bu açıdan bakmamıştım. Bu konu hakkında farklı düşünmek aklımın ucuna bile gelmemişti’ gibi benzeri cümleler.

Bunun nedeni şudur: Kapalı olan dini toplum içinde, normal olarak diğer bütün insanlar gibi düşünür ve hissedersiniz. Farklı açılardan bakmayı düşünmezsiniz ve gerek de yoktur.

Ülkedeki insanlarımızın durumu da bu şekildedir.

Dışarıdan biri olarak ülkedeki tartışmalara, tartışma üslubuna, tartışanların argümanlarına, tartışanların hal-hareket ve davranışlarına bakınca görünen manzara açık bir zihin uyuşması. Ve siyasi iktidara yakın olanların aşırı rahat ve saygısız tavırları da insanı yaralayan başka bir nokta.

Peki neden zihin uyuşması var:

Dinden kaynaklanan zihin uyuşukluğu,

15 Temmuz sonrası patlayan kavga yüzünden zihin uyuşukluğu,

OHAL yüzünden zihin uyuşukluğu,

Aşırı dini ve milli duyguların körüklenmesi sebebiyle oluşan zihin uyuşukluğu,

Futbola dönen siyaset yüzünden zihin uyuşukluğu,

TV Dizileri, İnternet ve sosyal medya bağımlılığı yüzünden oluşan zihin uyuşukluğu,

Sürekli gelişen dünyaya uyum sağlayamama ve bunun çaresizliği sebebiyle oluşan zihin uyuşukluğu,

Ekonomik gelişmelerin sindirilememesi sebebiyle oluşan zihin uyuşukluğu

Bu ve benzeri birçok sebeple zihinler uyuşmuş durumda, bu sebeple de insanlarımız tartışma programlarında nelerin konuşulduğunu gözlemleme, anlama ve yorumlama zorluğu çekmekteler.

Aynı fikirde olduklarını dinlerken duyduğu haz sebebiyle ne dediğini ve nasıl dediğini önemsemiyor. Neden mi? Çünkü görüp-dinleyip hemen sosyal medyada paylaşması gerekiyor. Futbol maçındaki taraftar edasıyla hemen sosyal medyada gövde gösterisi yapma gayretinde.

Bu yüzden de şu cümlelere ve tavırlara hiç dikkat etmiyor:

‘Ben işin uzmanı değilim (İlahiyat alanında) ama…’ diyerek İslam hakkında ahkam kesenlerin konuştuklarına,

‘Ya bu işler olur, eskiden de oldu, şimdi de oluyor, bunlar normal’ diyen bakan ve milletvekillerinin lakayt tavırlarına ve saygıdan yoksun cümlelerine,

‘İslam’ı doğru anlamak için Türk-İslam tabanında sorunlara yaklaşmalıyız’ cümlesine,

‘28 Şubat gibi bir ortam oluşturulmaya çalışılmakta’ diyen 16 yıldır iktidarda olan partinin sözcülerinin demeçlerine, (Bu cümleyi muhalefette olsalar normal görürsünüz ama 16 yıldır düzeltmesi gereken makamda olan kişilerden söz ediyoruz).

Zihinlerin bu uyuşmasını görmek, insanı çok üzüyor ve düşündürüyor.

Dinle ilgili zihin uyuşması da önemli. Birkaç sebebini paylaşayım.

  1. Korku imparatorluğuna dönüştürülen bir din. (Herşey günah ve yasak ve sürekli ateş)
  2. Kapalı toplumdan kaynaklanan bastırılmış duygular.
  3. 1000 yıl öncesine ait tarım toplumu eserleri ile 2018 yılını yaşamanın verdiği zorluk.
  4. Bir yanda dine önem veren iktidar, diğer yanda terör örgütü olan ve dinden beslenen fetö, diğer tarafta sürekli dinden dem vuran kadın düşmanları ve sapkın fikir sahipleri,
  5. Müslüman ülkelerin içinde bulunduğu fakirlik, çaresizlik, geri kalmışlık ve aynı zamanda zihinlerde olan ‘İslam en mükemmel Din’dir önkabulü.

Din kaynaklı zihin uyuşmasını da eklersek, zihinlerin uyuşukluğunun derecesini daha iyi anlamış oluruz.

Böyle zihin uyuşmasını yaşarken Din’i doğru anlamak nasıl mümkün olabilir acaba….

Bu gidişatın hiç iyi olmadığını sürekli vurgulamaya, yazmaya devam edeceğiz. Devleti yönetmenin birinci şartı toplumun faydasına olacak işlerdir.

Siyaset insan için yapılır. Din de insan için vardır.

Siyaset ve din sadece bir kesimin tekelinde olmadığı gibi sadece bir kesimin mutluluğu için de değildir.

Toplumun bütün kesimlerinin mutluluğu siyasi iktidarın görevidir.

Görülen bu açık yanlışlıkların kaleme alınmasını anlamayan kişiler için bir hatırlatma yapmak isterim.

Kolay olanı şudur:

Toplumdaki birçok yazar-çizer gibi herşeyi güzel görmek ve göstermek, sürekli olumlu konuşup birilerinin alkışçısı olmak ve böylece menfaatlenmek kolay olanıdır.

Zor olan ise, toplumda ve yapılanlarda görülen yanlışlıkların ifade edilmesi ve yazılmasıdır.

Bugün anlayan ve farkına varan olmazsa yıllar sonra okuyanların ‘objektif olmaya çalışanlar varmış’ demeleri yeterlidir.

Sevgi ve Bilgiyle kalın. 

Önceki İçerik2018 Yılının En İyi Kuş Fotoğrafçısı Yarışması’nın finaline kalanlar belli oldu..
Sonraki İçerikPentagon: Türkiye’yle Afrin sorununu diplomatik yollarla çözmeye çalışıyoruz
Sinan Eskicioğlu kimdir? 1974 İzmir’de dünyaya geldi. Agah Efendi İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. İzmir İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra ÖSYM sınavlarında Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Kelam dalında ‘Allah’ın iradesi ve Nedensellik Problemi’ isimli bitirme teziyle, gecikmeli olarak 2000 yılında üniversiteden mezun oldu. 28 Şubat sürecinin etkisiyle İlahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen yapılmaması yüzünden 2002 yılına kadar ticaretle ilgilendi. 2002 yılında D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde Din Felsefesi dalında yüksek lisansa başladı. Aynı yıl yüksek lisans programını yarıda bırakıp Almanya’ya gitti. Almanya’da Diyanet’e bağlı çeşitli camilerde eğitmenlik ve öğretmenlik yaptı. Duisburg-Essen Üniversitesi Sosyal işler ve yöneticilik bölümünde eğitim aldı. 2007-2011 yılları arasında IGMG (Avrupa Milli Görüş)’de Düsseldorf Bölgesi Eğitim Merkezi müdürlüğü ve bölge eğitmeni olarak çalıştı. 2011-2013 yılları arasında Osnabrück Üniversitesi Protestan Mezhebi bölümünde eğitimine devam etti. 2016 yılından itibaren Ocak Medya gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2020 yılında gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenen yazar Almanca, İngilizce bilmektedir. şimdiye kadar yayınlanmış olan yedi kitabı vardır. Yok Edin İnsanın İnsana Kulluğunu- Kişiselleştirilmiş İslam, Zeytin Ağacı (Roman), Katar istanbul, Müslüman Kardeşlerden Ak Parti’ye İslamcılık., Tarihteki Dindar Zalimler. İbn Sina, İbn Haldun

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz