30 Ağustos Barışı

0

Kopenhag Yozgat’a kaç km çeker? Uçakla 4 saat en fazla. Fehmi Koru yıllara yayılmış derin bilgi birikimi ve deneyimi ile artık pek de eski Hürriyet olmayan gazeteden gelen coşkuyu sorguladı önceki günkü yazısında. Uçakla 4 saatlik yolun siyaseten saat değil, bir kaç on yıl çektiği bilgisi ile…

Yozgat metafor tabii. AKP’yi sağ şeridin en sağına iten siyasi tercihlerin metaforu. MHP’nin kalesi. Yozgat, Anadolu’nun merkez-kaç kuvvetinin kesafet katmanı. MHP’nin söylemediklerini söyleyen BBP’yi partiden ziyade bizim de Avrupa aşırı sağından ne eksik yanımız var telafisi olarak görmek doğru bir analiz olacak.

Her ne kadar Avrupa aşırı sağı ile BBP arasındaki ilişki henüz eski kasa Doğan vs Ferrari kıvamında ama olsun, neticede ultra mı ultra. MHP’den farklı bir tavır beklemek şimdilik hayal. Bu tavrı gösteren MHP’lilere, İYİ Partili dendi zaten. Ama burada asıl mesuliyet tabii ki, hiç tereddütsüz AK Partinin.

Sn. Koru’nun da net biçimde ifade ettiği üzere 2010’dan itibaren siyaseten Avrupa ile yollarını ayırmaya başlayan, Gezi’den sonra iktisadi olarak da sadece oy tabanını muhafaza edecek konuları önceliklendiren iktidarın, bu tercihlere giderek daha da saplandığı görülüyor. Adeta bataklıkta debelenen biri gibi her hamle balçığı iyice giriftleştiriyor.

Gazeteci, akademisyen, siyasetçi fark etmiyor. AKP’yi MHP ile koalisyonda tutan, her muhalifi bastırma, Avrupa ile arayı açıyor. Avrupa tarihinde yeri örneği olmayan bir siyasi ötekileştirme derinleşiyor.

Avrupa ABD’nin anlamsız tehditlerine de AK Partinin totaliterliğe yönelen uygulamalarına da aynı mesafede duruyor. Ne Almanya kıskanıyor, ne Hollanda tiksiniyor, ne İtalya kuyu kazıyor. Sadece o çocuk tekerlemesinin girdabında kalanlar, bu manasız çekişmeye taraf oluyor. “1 2 3 ler, yaşasın Türkler” blablabla…

Türkiye insanı artık çocukluktan çıkmalı. Tekerleme siyaseti sona ermeli. 30 Ağustos 1922’de başlayan taarruz, bizi tam 96 yıldır barış içinde tuttu ise; bu kurucu aklın başarısıdır.

“Birçok zaferler kazandım. Fakat, bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum” demiş Cumhuriyetin banisi.

Her ülke kendi iç dengesini korusa, korumaya gayret etse, ülke onuruna dokunulmadıkça agresyon yaratıp başkasının özel alanına burnunu sokmasa vb. dünya kendi dengesini zaten bulur… Doğal olan sulh üstüne kuruludur zaten, gerisi sunidir.

Atatürk ünlü vecizesi ile; yurtta barışı dünyada barıştan önce zikretmiştir. Bu sözü barışa verdiği önemi vurgulamaktadır. Diğer yandan da “önce kendi ülkende barışı sağla, sonra dünya barışı için birşeyler yapmaya çalış” gibi bir anlamı da vardır o sözün. Benim yurdumda barış varsa, dünyada da barış olur.

Kurucu akıl; “yurtta sulh dünyada sulh” diyen akıldır. Sulh aklıdır. Aklımızı ilelebet muhafaza dileğiyle.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz