- Zorunlu Bir Veda - 23 Nisan 2020
- Yunanistan’ın Korona Başarısındaki Sırrı Nedir? - 22 Nisan 2020
- AKP Eski Türkiye’den Şikayetinde Ne Derece Haklı? - 21 Nisan 2020
21 Şubat 2017’de başlayan Ocak Medya yolculuğum 23 Nisan 2020 itibariyle sona eriyor. 1300’ü aşan yazı maratonunda bugün son durağa varmış bulunuyorum.
1300 yazıyı haftada bir yazsa idim, neredeyse 30 yıl edecekti. Haftada 2 bile olsa, bu 15 yıl demekti.
3 yılda bu kadar içeriğe ulaşmak her gün 1’den de fazla yazmayı gerektirdi. Gerçekten de röportajlar, portreler ve aylar süren Ocakbaşı kolajları ile mümkün oldu bu yüklü külliyat.
Gazete almak için evden çıkılıp sadece gazete satan büfelere gidilen günlere bir nazireye dönüştü giderek benim için bu macera.
Gazetenin rakip tanımaz şampiyon olduğu günlerin efsane köşe yazarlarını anmanın bir yolu idi bir taraftan.
Her şeyin sabun köpüğü gibi yok olduğu günlerde kalıcı ve dikkat çekici cümleler kurmanın zorluğuna rağmen bunu denemenin keyfini yaşadığımı itiraf etmeliyim.
Her gün yazdım fakat hiç sıkılmadım.
Hiç ne yazayım diye düşünmedim.
Bu ülkede ve zamanın bu kesitinde yaşamanın şansızlığı ya da şansı denebilir buna.
8 Mart 2020’de sitemizin kurucusu Sn. Fehmi Koru’nun bir gün önceki biraz pesimist tını içeren yazısının ilhamı ile şu satırları yazmıştım:
“Her şeyden önce her gün yeni bir gün. Tıpatıp aynı cümleleri dahi etsek, değişen günün ortamında farklı manalara gelecektir meramımız. Aynı suda iki defa yıkanılmayacağı nasıl bir gerçek ise, nehrin suyu gibi zamanın akışı da bizi, kelimelerimizi yeniliyor her daim.”
Fehmi beyin yazılarına ara verdiğini ifade etmesine karşılık ben kendimi şu cümlelerle devama ikna etmiştim:
“Tek bir deniz yıldızının bile değerli olduğunu unutmamak ve akılda tutmak.
Her gün yazarak adeta kendine has bir toplumsal/siyasi harita çizmek.
Çok umutlu olarak değil, umudu kaybetmemek adına yazmak.
Tane tane anlatmak.
Kızmadan ve sükûnetle.
En olmadık yerlerde yazıların yankılandığını görmek.”
Sn. Koru’nun açtığı Ocakta bana yer verme nezaketinin aslında hiçbir hukuka ve rabıtaya dayanmayan ve zaman içinde pekişen bir karşılıklı güvenden ötesi olmadığını o yazıda bir kez daha şu cümlelerle ifade etmiştim:
“Bakmayın Türk Basınının duayeni Fehmi Koru’ya, ‘Fehmi Abi’ diye seslenmeme, Ocak Medya kurulana kadar kendisi ile selamlaşmış bile değildim.
Ocak Medya’nın açıldığını duyan arkadaşım, bana yazma enerjim için bu plarformu işaret ettiğinde tanıştım Sn. Koru ile…”
Hilafsız bir hakikat olan bu samimi yazınsal biyografide yazmanın bir şeyleri (en azından 2020 Türkiye’sinde) değiştirip değiştirmeyeceği dışında hangi konularda Sn. Koru ile ters düştüm hiç bilmiyorum.
Kendisine ilettiğim 1300’ü aşkın içeriğin %99,99’una dair bir virgüle dahi müdahale edilmediğini ifade etmeliyim.
Yine de her fani varlık gibi bu maceranın da bir sonu olacaktı.
Bu son bugüne tekabül etti.
Bu vefa ve saygı çerçevesinde devam eden Ocak Medya serüvenimde ta ki iki gün öncesinde ‘Korona Söyleşileri’ çerçevesinde yaptığım röportajlardan birinde adı bende saklı olan bir ilim insanı ile yaptığım söyleşinin, genel yayın yönetmenimden, sitede yayınlanamayacağını öğrenmem ile birlikte bir yolun sonuna geldiğimin buruk gerçekliğiyle karşılaştım.
Hemen hemen hiçbir yazıma müdahale edilmemişti bugüne kadar. Doğru olduğunu düşünmediğim bu yaklaşımı ne Ocak Medya’ya yakıştırabildim ne de kendime kabul ettirebildim.
Sonuç olarak Ocak Medya yolculuğumu bu satırlarımla sonlandırmış olacağım.
Yine de bitirmeden başlayamazsınız, başlamadan bitiremeyeceğiniz gibi.
Veda bazen gecikir bazen erkendir. Oysa veda tam zamanında olandır.
Üstelik bazen giden değil kalan terk eder. Giden de bu yüzden gider.
Yine de ‘Baki Kalan Bu Kubbede Hoş Sada’ için geçen 3 yıl ve 2 ay ve 2 gün için başta Fehmi Koru olmak üzere Ocak Medya’ya emek veren herkese ve okurlara teşekkürü borç biliyorum.
Bu son yazıyı bir vedanın karamsarlığı ile değil ortak umudun nişanesi olan bir dize ile bitirmek isterim:
“Yarın farklıdır bugünden,
Adı değişir hiç olmazsa.
Kara bir suyu
Geçiyoruz şimdilerde
Basarak yosunlu taşlara.
Sen bugünden yarına
Birazcık umut sakla.”
Yayıncının notu:
Ocak Medya’nın neredeyse ilk günlerinden beri yazılarını ve başka alanlardaki katkılarını okuduğunuz Veysi Dündar’ın ‘Korona Söyleşileri’ başlığı altında çıkan röportajlarının sonuncusu Cemil Kılıç’la yapılmıştı. Röportajı ‘Korona Söyleşileri’ kapsamı dışında ve içeriğini de yayın çizgimizle bağdaşmaz bulduğumuz için yayınlamadık.
Veysi Dündar’ın bu kararımız sonrası yazılarına son vermesi bizler açısından elbette üzücü; ancak kendisinin bu tercihine de saygı duyuyoruz.
Veysi Bey’e bugüne kadar hiç kesmeden sürdürdüğü değerli katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
Sayın Veysi bey,
Bir yazar için okurlarının desteği moral ve motivasyon için mutlaka önemlidir.
Ocak medyayı tanıdığım günden beri yazılarınızı begenerek okudum. Yazacak çok şey geliyor aklıma ama sizin yazınızı ve yayıncının notunu okuyunca yaşadığımız ülke ve ortamı hatırladım.
Sadace çok üzgünüm.
Bi adına bak bi soyadına; ne kadar üzülseniz azdır yani mülayim arkadaş..:)
Veysi bey, yazılarınız takip eden birisi olarak üzüldüm bu gelişmeye, ropörtajın içeriği neydi bilmiyorum ama deizmin sürekli kaşındığı günümüzde aykırı ilahiyatçılardan uzak durmak lazım diye düşünüyorum.
Veysi bey hayırlı olsun. Sizi sevmiştik. Her mecrada sizi okuyan ve takip eden büyük bir kitle olacaktır. Bu yeni yolculukta başarılar dilerim.
Yolunuz açık olsun… Severek okuyordum… hayırlı Ramazanlar…
Hayırlısı olsun Veysi bey. Bir yazınız yayınlanmadı diye istifa etmek olur mu? Yaptığınız işten %99,99 verim almışsınız. Fena mı yahu! Sizinkisi biraz fazlaca duygusallık! Bir metalin elektrik akımını geçirmesi için illa %100,00 saf mı olması gerekir? Yorumların da % 100 hepsi yayınlanmıyor. Misal, bendeniz bizde bu virüs işinin başladığının ilk iki haftasında ciddiyet kazanmasıyla “ordu göreve” diye teklifte bulundum. Virüsü kontrol etmenin insanımızı kontrol etmekten bir farkı yok. Bunun için vatandaşların ihtiyaçlarının evlere teslim hizmetine saygı ve disiplin sembolü askerimizin iştiraki faydalı olur deyip durduk. Öyle yazdık yok (Molla Kasım!), böyle yazdık yok. N’edersin yanlış anlayan çok. Neden sonra araya bir şeyler sıkıştırdık! (https://fehmikoru.com/dort-yildir-durmadan-yaziyorum-galiba-biraz-dinlensem-iyi-olacak/ ). İş işten geçti mi bilmiyorum… Ancak, süratle ve doğru kararlar alınsaydı, iddia ediyorum, kayıplarımız bu kadar olmazdı ve Dünya’da bu konuda parmakla gösterilen ülkelerden olabilirdik. Eh n’edelim, buna da şükür….
Sayın h.k. jandarmamız fellik fellik erzak kolisi dağıtıyor, siz hala “ordu göreve” diye sayıklıyorsunuz buralarda..?
Hakliymissiniz, korona ile ilgili değil ve sizin yayın cizginize de çok ters imiş.
Veysi Bey, bence siz ayrılmak için bahane arıyormuşsunuz… Cemil Kılıç, özgün şeyler söyleyecek bir birikime sahip birisi değildir.. O sadece aykırı şeyler söyler.. Buna da kamuoyu zaten doymuş durumda..
Biz sizleri bu site ile tanıdık, okuduk; belki de bu site sizi yazar yaptı; bizi yorumcu yaptığı gibi..
yorumcu güven’ınde yorumuna katıldıldığımı söyleyerek,
yazarında kararını saygıyla karşılıyorum. belkide ”onurlu duruş” sergilemiştir. kararını değerlendirmesini sonraki nesiller yapacaktır.
yeni ufuklar açtığı, bizleri başka pencerelerden bakmaya sevk ettiği için tüm yazarları seviyorum;
patronunun işaret ettiği şeyi yazan,
sahibinin sesi vazifesini yapan,
aslında halka değil kendine çalışan,
halka ayar vermeye kalkan,
kişiler hariç..
Bazı fikirlerine katılmasak da Veysi Dündar’ın kendine spesifik bir uslubu ve edebi bir tarzı var idi, nerdeyse her konuda hükümeti eleştirecek bir şey bulurdu, teşbihleri hatalıydı bana göre, verdiği misallerin konu ile örtüşmediğini düşünürdüm lakin yine de okur o bazen kızsa da yorum yazardık. Devam etseydi istifade ederdik.
Şimdi bu gitmesi ile alakalı yine eleştirecez:) Diyalog yoluyla çözülmeyecek sorunlar pek azdır, uygun uslubla konuşulduğunda, netice de bu sitenin bir yöneticisi ve bir çizgisi var, demekki bu yazıda yanlış anlaşılabilecek, yanlış değerlendirmeye yol açabilecek kısımlar vardı, bugüne kadar bütün yazılar yayınlandığına göre bazı yorumcuların patron nitelemesi bu sitede geçerli olamaz, kaldı ki Sayın Korunun ifade özgürlüğüne atıfta bulunduğu onlarca yazısı vardır bu sitede. En tehlikeli düşman en son bakacağımız yere saklanır mış, yani kendi içimize, fikirlerini bizim fikirlerimiz gibi gösterir, biz düşündük karar verdik sanırmışız, bazen bizden daha zekiymiş o düşman, hiç uyumaz 7/24 vazife yaparmış, belki de onun katkısı olmuştur kimbilir. Hayırlısı olsun. Bir gün döner inşallah, Adelina hanımda, Fehmi Koru da.
cemil kılıç mı? yayınlansaydı da ben kızardım veysi bey.
güzel yazılarınız oldu başarılar dilerim.
İsabet olmuş, Tebrikler Ocak Medya.