30 Ağustos Mustafa Kemal ve Putperestlik Üzerine…

5
Latest posts by Cafer Gezek (see all)

Merhaba değerli Ocak Medya okurları. Bugün tam yüzüncü yılı, ülkenin düşman işgalinden kurtuluşunun. 26 Ağustos 1922’de Afyon Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz asla aşılamaz denilen Yunan cephelerinin dört günde yıkılması sonucu Kütahya Dumlupınar’da, Dumlupınar Meydan Muharebesi (Başkomutanlık Meydan Muhaberebesi) zaferiyle taçlandırıldı. Ve sonrasında 9 Eylül’e kadar süren Düşmanın yurttan kovulması süreci başladı. 

Tüm bunlar olduktan yüz yıl sonra bizim içimizdeki Atatürk sevgisi ve o mücadeleye olan hayranlığımız sorgulanıyor ve sanki gizli bir güç tarafından bilinçli ve sistematik olarak bunun bir putperestlik olduğu kanısı topluma yerleştirilmeye çalışılıyor gibi.

Bundan birkaç yıl önce bir yolculuk sırasında yolum düşmüş ve oğlumu Dumlupınar Meydan Muharebesinin yapıldığı ve bugün yüzlerce insanın ziyaret ettiği o görkemli Dumlupınar Şehitlik Anıtına götürmüştüm. Sonrasında, İzmir’de annesi kendisini beklerken o, düşmandan temizlerken şehit düştüğü tren istasyonunda yatan Şehit Üsteğmen Yıldırım Kemal’in mezarını ziyaret etmiştik. Bundan yüz yıl önce kan dökülen ama bugün üzerinde çocuklarımızın gülüşlerinin yankılandığı o topraklarda oğlum da gülüp eğlenirken aklımdan geçenleri kaleme almıştım. Kurtuluşun yüzüncü yılında o yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.

Oysa bakın bizim içimizdeki Put Mustafa Kemal’e…  

Mustafa Kemal bir et, bir ten ve sadece mavi gözlerden ibaret bir cisim midir? Henüz kendini inancını bile tanıyamamış bir takım cehaletin sandığı üzere…

Mustafa Kemal aslında kendisinden bir 100 yıl sonra bir kişi bile değildir oysa…

O, erinden komuta kademesine kadar mücadele etmiş toprağa düşmüş, umutlanmış, umudunu yitirmiş, emperyalizme henüz emperyalizmin ne olduğunu dahi bilmeden kafa tutmuş ve hatta birçok mazlum halka bu konuda cesaret vermiş bir halk aslında…

Mustafa Kemal kim mi? 

O bir çift öküz ki ayın altında Afyona doğru kağnıları çeken mermi mermi…

O ki Şerife bacı…kış gecelerinde mermiye saran battaniyesini bebesi yerine

O ki mavi gözlü bir kağnı katar katar umut götüren cepheye

O Çiğil Tepe, Conk Bayırı, o ki nice Er nice Mirliva…

O Üsteğmen Yıldırım Kemal…

O Kuvva-i Milliye, Antep, Urfa, Kara yılan, Kara Fatma ve Sütçü İmam… Daha ne çok sizin sandığınızdan ve bildiğinizden

Ama 100 yıl sonra benim için Mustafa Kemal her şeyden ziyade…onun emir verdiği şafak vakti toplarla dövdüğü kan döktüğü topraklarda oğlumun alabildiğine özgür koşabilmesi gülebilmesİ…

Mustafa Kemal kim mi?

Henüz 3 yaşında bir çocuğun onun arkasına Anadolu’yu alıp barut, kan, kurşun kokusu ve insan çığlığına feryadına boğduğu bir tepede katıla katıla gülebilmesi…

Mustafa Kemal,

Kanla ıslattığı Zafer Tepe de 100 yıl sonra oğlumla benim suyla ıslanabilmemiz, koşabilmemiz, sevinebilmemiz yeşil yere basıp mavi göğe bakabilmemizdir.

Mustafa Kemal, hala biraz Yörük biraz Türkmen yanımızın kalabilmesidir. 

İzmir’de bir ananın süvariler arasında oğlunu ararken, oysa çoktan şehit olmuş oğlu Yıldırım Kemal’in mezarı başında yıllar sonra bir başka oğulun gülüşü aslında Mustafa Kemal…

Mustafa Kemal kim mi? O BENİM, SİZİN ÇOCUKLARIMIZ GELECEĞİMİZ.

30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu olsun. Başkomutan Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyorum.

NOT: Türk Dil Kurumuna göre Put: Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne, tapıncak.

Yine Türk Dil Kurumuna göre Putperest ise, puta tapan demektir.

Mustafa Kemal ise dinsel, inançsal anlamda hiçbir anlam ifade etmediği gibi kendisine ilahi manada bir misyon, güç yüklenen medet umulan herhangi bir tarikat şeyhi ya da ölmüş bir zat gibi de görülmemektedir. 

5 YORUMLAR

  1. ah be Cafer Gezek arkadaş… ne desem sana bilemedim ki. benim yıllar önceki ruh halimle yazmışsın bu samimi yazıyı. yanlış değil ama eksik çok… bakış açısı farklı… zaten bu böyle olur, kimsenin yoğurdu kara değil ki. birçoğu iman edip inandığına şüpheyle veya başka bir gözle bakıyor değil ki zaten. putperest de kötü biri olmak zorunda mı ayrıca… hem putperest olup hem de dünyanın en masum, en dürüst, en kalender, yardımsever, çalışkan, ahlaklı, hakkına razı, vicdanlı-insaflı, örnek insanı olan da yok mudur ayrıca?
    hakikat çok yönlüdür ayrıca. yok o hakikati en saf şekliyle bulup tespit edip tarif etmek, yerli yerine her derde deva bir reçete olarak koyuvermek; kolay olsa herkes tez zamanda uzlaşıverir zaten. oysa en makul fikirler taban tabana zıt inadına dünyada.
    bu sebeple HANGİ ATATÜRK adıyla 16 dizilik bir yazı yazdım Ocak Medya’da. ilgini çekerse bi göz atmanı dilerim.
    kal sağlıcakla

  2. Hatalı ama samimi eleştiriniz icin teşekkür ederim. Ancak konu kimin iyi kimin kötü olduğu değil bu yazıda.Yani putperest veya dini bütün bir müslüman, hiristiyan olup olmamak değil mesele. İnsanlığın karanlık çağına ışık tutan hiristiyan bir Edison olmak emin olun barbar karanlık bir müslüman(!) olmaktan çok ama çok daha iyidir. Mesele o ki, yazının girişinde de belirttiğim gibi bilinçli ve sistematik olarak bu karalama , itibar suikastı kampanyasinin yapılması ve her devirde görüldüğü üzere içimizdeki malum bir kesimin de buna alet olması,hem de kavramları bile karıştırarak. Tıpkı aynı sebepten gerçek inançlarından vazgeçip sahte bir Emevi İslamı yolundan gidip kendilerini inançlı sanmaları gibi.Elbette hakikati saf haliyle bulup ortaya koymak kolay değil aksine imkansız gibi bir şeydir. Ancak burada anlatılmak istenen sadece dillere pelesenk olmuş yanlış bir kavramı işlerine gelmemesine rağmen gözlerine sokmak ve güneşin balçıkla sivanamayacagini göstermek.Cehalet üzerine gidilmedikce büyüyen bir karanlık, gereğinden fazla hoşgörü ise onun kustahlasmasi demektir. Hiç kimsenin penceresi illaki tek doğru pencere değildir.Saygilarimla

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz