Fabrikasyon Din!

0

İnsanoğlu ile Tanrısı arasındaki bağı sağlayan kurumların, kişilerin (hoca/ imam/ molla/ rahip/ papa x y z); kendi varoluşlarının sebebi olan dini inanışı korumak için, yapamayacakları hiçbir şey yoktur.

Üzerinde bu kadar çok konuşulup ilgili-ilgisiz, doğru-yanlış argümanlarla desteklenen savlar ileri sürülmesinden dolayı, hakkında herkes bir sürü acaba ile dolaşır oldu. Bu durum bir psiko-sosyal gerçekliktir.

Sinik biri olan Steven Weinberg “Din, insan onuruna yapılan bir hakarettir. Din olsa da olmasa da iyi insanlar iyi, kötü insanlar kötü şeyler yapacaktır. Ama iyi insanların kötü şeyler yapması için, din gerekir” bile demiştir.

Doğru yaşanmayan ve anlatıl(a)mayan din, daima nefretin ve hoşgörüsüzlüğün tetikleyicisidir. 

Din, doğru yaşandığı zaman, dünyayı kurtaracak güçtür aslında. Aslında arifin kurallara ihtiyacı da yoktur.

Din; bunca zamandır insanın birini benimsemeden duramadığı, herkesin kendine göre olanını bulduğudur.

Şarlatanların sırtını dayadığı en sağlam kapıdır din. Durkheim; “sağlam temellendirilmiş illüzyon” olarak tanımlar dini.

Bu ters cümlelere karşılık, “Yüzme bilmeyen ve boğulmak üzere olan insan için o an can simidi ne ise, hayatta var olmaya çalışan insan için de vahiy odur.  İnsan yüzme bilmediği için boğulsa sadece bu dünyasından olur. Hayatı boyunca vahye sarılmadan yaşayan biri ise manevi anlamda defalarca ölüp dirilir, depresyon, mutsuzluk, tatminsizlik yaşar ve sonunda belki de ahiretinden olur” der mütefekkirler özetle.

“Dünyanın her yerinde insanlar bir şey öğrenmek için okurlar. Müslümanlar ise Kur’an’ı sadece okumak için öğrenirler” der Muhammed Gazali.

Hergün düzenli olarak gazete ve dergisini okuyan biri neden aynı düzen ve özenle okumaz Yaratıcı’nın sözlerini?

Allah’ın vahyini duvarına asan biri, aslında aklını ve gönlünü işleteceği hayat rehberini duvara astığını bilmeli. Allah’ın kitabı, çok işe yaramadığı için depoya kaldırılan eşyalar gibi kaldırılıp bir kenara konulur. Oysa Allah Zümer 27’de; “Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.” diye buyurur. 

Nasıl bir çelişki ki; gönderiliş amacı problemlerimizi çözmek olan din, özünden uzaklaştırılmış ve yüzlerce yıldır en büyük problemimiz haline getirilmiştir. Allah’tan, ayetlerinden ve Resulünün o ayetlere uygun şekilde yaşamış olduğu gerçek dinden yüz çevirerek fabrikasyon bir dine tabi olmuş inananlar haline gelmişiz.

Kişisel tercihler ve toplumlarının kültürleri ile alakalı olan bir çok detay nebiden sonra nebi üzerinden açıklanmaya ve dinselleştirilmeye çalışılmıştır.

Evrensel kuralları olan İslâm, uydurulan rivayetler sebebiyle yöresel örf ve adetlere boğularak evrenselliğinden saptırılmıştır.

İnsanları eğiterek doğruya götürmek yerine, pek çok yerde, masallarla uyutup katı kurallarla korkutma biçimine sokulmuş, bir nevi uyuşturucu halini almıştır İslâm dini.

Allah’ın dini Allah’ın dediğidir. Herkes din adına Kur’an’dan konuştuğu kadar doğru, Kur’an’a uyduğu kadar Müslüman’dır. 

İnsanlığın kurtuluşu Kuran’dadır. Çünkü; Kuran, hakla batılı ayırandır. Kuran’da din adına ne bir eksik var, ne de bir fazla. Bugün din adına Kur’an’ın yeterli olduğunu anlatmakta en fazla güçlük çekilen insanların neredeyse tamamı Müslüman…

Din bir kısıtlama, korkutma aracı gibi gözükmektedir. Çünkü insanlar kendi çıkarları, yararları için en güzel sömürülecek olan şeyi -yani dini- kullanmışlardır. İnsanların gözlerini kapatmak, onları koyun gibi yönlendirebilmek için. Bu Avrupa’da da yaşanmıştır, ama onlar doğru olanı bulmuşlardı sonuçta.

Ve onlar doğruyu bulurken bizde ve Doğu’da bu sefer bozulmalar oldu.  Şu anda hala Avrupa gibi uyanabilmiş değiliz. Zira din gerek siyasette gerekse başka bir sürü şeyde kullanılıyor. Öyleki din deyince yolsuzluk, kan gibi şeyler akla gelir olmuştur.

Bu aynı şekilde bir çalgı aletimiz olan sazın sol taraflı siyasi bir alet haline getirilmiş olması gibidir.

Dine inanmayarak sorumluluk alma duygusundan kurtulunmuş olunur sadece.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz