Bakan Kör Gözler

0

Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezinirken yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulur ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa ”Buraların yabancısıyım. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler” der.

Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra ”ben de buraya ilk defa geliyorum, ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde” diye karşılık verir.

Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını merak eder ve ”nasıl anladın fırının sağ tarafta olduğunu” diyerek çocuğa sorar.

Çocuk ”Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten” der, gülümseyerek.

”İyi ama, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediğini nereden biliyorsun”? der adam.

”Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez” diye yanıtlar çocuk. ”Üstelik, manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız” diye tamamlar sözlerini.

Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek için döndüğünde çocuğun kör olduğunu fark eder.

Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden adamın kendisini fark ettiğini anlar ve ışığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken;

 ”Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi?” diye sorar.

Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken “Artık emin değilim. Emin olduğum tek şey, senin benden iyi gördüğündür” der.

Yukarıdaki anonim hikayeden hareketle; 

Hayat bakarak yaşayanlar için aynı, görerek yaşayanlar için farklıdır. Görerek yaşayan insan içinde bulunduğu evreni algılar, en ufak ayrıntıyı bile yorumlar. Bu nedenle görerek yaşamak için bazen gözlere gerek yoktur.

“Körler krallığında tek gözlü olan kraldır” diye bir söz vardır. Oysa Epiktetos’un yaklaşımı daha manidardır.

“Körlere, topallara acıyorsun. Niçin kötü insanlara acımıyorsun? Onlar da başkalarının topal ve kör olmaları gibi, kötüdürler” der.

“Bu âlemde âmâ olan, öbür âlemde dahi âmâ olur” buyurulur. Yani; her kim ki burada, manâ gözünü açamadı; öbür aleme göçünce aynı şekilde âmâ olur. Dolayısıyla İlahi tecelliyi görmek ona nasip olmaz. 

“Körler memleketinde görmek, bir hastalık sayılır” der Cenap Şahabettin…

Bir şeye bakmaman, orada olmadığını göstermez. Görmek istediğimiz şeyi, görüyoruz. Görülmesi gerekenleri yazdığımız için, hasta sayılıyoruz!

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz