ROK Yaktı Bir KOR

0

Kendinden başkalarının da var olduğunu, yaşadığını, değerli olabileceğini düşünmek, bencilliğin panzehiridir.

Bunların ayırdında olup; sorumluluk duymak, sorumluluk almak, sorumluluğu paylaşmak yüce bir erdemdir.

Bir tiyatro oyuncusu oyununu oynar, izlemeye gelenin dünyasını değiştirir.

Bir şair şiirini söyler, dinleyenin ruhunu değiştirir.

Bir anne çocuğunu sever, evladının kimyasını değiştirir.

Bir öğretmen öğrencilerini yetiştirir, ülkeyi değiştirir.

Bir öğrenci kendini yetiştirir, dünyayı değiştirir.

Bir mühendis işini yapar, ülkenin elektriği değişir.

Bir insan bir insanı severse, geleceği değiştirir.

Bir yazar yazısını yazar ve okuyanın aklını değiştirir.

Bir yorumcunun vücut kimyası bozuksa, sürç-i lisan eder, ona bağlı olarak da ülke felç olur.
Hayvanlar da bir çok şey yaparlar, ama edep ve ar bilmezler.

Edep ve ar, insan eylemidir.

İnsan ruhu da doğanın bir parçasıdır ve doğa gibi boşluk kabul etmez. İçinde sevgiyi barındırmayan insan nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır.

Dün de yazmıştım. Tekrarında bir beis yok. “Bütün ahlaki kuralları çiğnemede sakınca görmeme ideolojisi bugün içine düşürüldüğümüz ahlaki çöküntünün, yanlış ideolojinin eseridir. Duygularını yönetemeyenler artık kendilerini ‘daha üstün, herkesten güçlü’ görmeye başlayınca saçmalarlar.”

Dürtülerine teslim olan kişilerin ahlaki anlayışları yetersiz kalır. Dürtü kontrolü, irade ve kişiliğin özünü ortaya çıkarır. Sürç-i lisanı şöyle okumak da mümkündür.

Nefret etmeden birine kötülük yapamazsınız, birini öldüremezsiniz.

Kendisinden nefret eden insan, içinde nefreti yaşatırsa, yüreğindeki sevgiyi kovmuş olur.

Her şeyden yakınıyoruz. Ama hiç bir şey yapmıyoruz. İki gündür bahse konu olan kişinin yanlışına “dur” denerek başlanabilir. Her şeyin düzelmesini istiyoruz ama sadece bekliyoruz. Bir emek yok, eylem yok, girişim yok. Lütuf bekliyoruz. Demokrasi istiyor, devlete bakıyoruz misali…

Hiç bir şey yapmadan her şeyi istiyoruz. Ama hiç bir şeyi, bir şey yapmadan elde edemezsiniz. Alenen ahlaki erozyona sebebiyet verilmesi hoş karşılanmamalıdır. Ki edep ve haya sükut etmesin.

“Ben kinci biri değilim; sadece canımı acıtan insanların, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmelerini istemiyorum” der Lea Seydoux.

Burada dikkat buyurulsa isim zikretmedim. Düşene ben de bir tekme atıyor değilim. Ama gereğinin yapılması elzem olan bu konu özelinde bir kaç kelam beyan ettim. Asla nefret, kin, hasetlik duyguları ile yazıyor değilim, kalbime Allah şahittir.

Ama bu özgürlükte bu pervasızlıkta yorumcunun sıradan bir beyanı da olsa ayıptır, günahtır. Bahsi geçenlere de yazıktır. Arsızlık ve edepsizlik, insan iradesini felç eden bir zehir gibi toplumu sardığı zaman korkmaya gerek kalmayacak. Zira, iş işten geçmiş olacak.

[Şampiyonlar Ligi ikinci turuna çıkmayı başaran Beşiktaş’ı tebrik eder, başarılarını kupayla taçlandırmalarını dilerim. Abartılı bir talep değil, zira Beşiktaş’a kupa yakışacaktır.]

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz