Zeka İnsanı Kirletiyor

0

Hz. İsa şöyle demişti. “Hiç bir peygamber, kendi memleketinde makbul değildir.” Luka İncili 4/24

Peygamberler bile, başkalarını yenmek için, kendileri gibi düşünebilen arkadaşları bulmak zorundadır.

“Bir sultanlık çökmeye başladı mı, onu artık hiç bir şey durduramaz. Çünkü sultan, parlak yaşayışını kısıp daha önceki hayatına dönerse hoş görülmez. Yurtseverliğin de azaldığı bir dönemde, sultan daha sade bir hayata dönerse, saygınlığı azalır ve halk devlete başkaldırmaya cesaret bulur kendinde” der İbn-i Haldun ve şöyle devam eder:

“Kafası iyi işleyen, ne yapacağını bilen bir sultan yumuşaklığa pek yanaşmaz. Yumuşaklık genel olarak, babacan ve insaflı bir sultanda görülür.”

İşlek bir zekası olan sultanın, uyruklarına güçlerini aşan işler gördürmesi kusurlarının en küçüğüdür. Çünkü, uyruklarının yapabileceklerinden daha ötesini düşünmektedir ve bir işe giriştiği zaman, keskin zekasıyla, işin sonuçlarını görebileceğini sanır. Bu yüzden, yönetimi halkın başına dert açar. 4 Bakan, Rıza Sarraf, Halkbank ve 27 Kasım’ı böyle okuyun.

Peygamberler bile şunu söylemiştir. “Yürüyüşünüzü aranızdaki en güçsüze uydurun.”

Yasa bir yöneticiden fazla keskin bir deha istemez. Ebu Süfyan’ın oğlu Zeyyad’ın başına gelen, bu görüşü doğrular. Halife Ömer onu Irak valiliğinden attığı zaman, Zeyyad sorar:
“Ey Müslümanların emiri? Beni yetisiz olduğum için mi, dürüstlükten ayrıldım diye mi attınız?”
Ömer: “Ne biri ne de öbürü için. Senin yüksek zekanın halka bir yük olmasını istemediğim için…” der.

Yüksek zekanın ülkeyi 27 Kasım’a kilitlediğinin hepimiz farkındayız.

Şimdi benim de bu ülkenin bir vatandaşı olarak soracağım sorular şunlardır:

Hangi yüksek zeka Rıza Zarrab (Moneychanger/Sarraf diyen de var, mesleği, altın ve gümüş para vb. alıp satmak, değerli kâğıt ticareti yapmak olan kimse) ile aşık tutmuştur?

Zarrab’a ülkü arkadaşlığı yapan tapelere düşen 4 bakan, kendileri ve çok yakın ülkü arkadaşları 80 milyon insanı ne tip bir sıkıntıya soktuklarını fark ettiler mi? Vicdanlarını kimin önüne yatırmışlardır?

Her şeyin parayla ölçüldüğü yerde, ne adalet kurulabilir, ne de toplum rahata kavuşur. En kötülerin aslan payını aldıkları halkın kaderini doymak bilmez bir avuç insanın eline bırakırsanız, yoksulluk içinde kıvranan bir devlet yaratırsınız.

Normalde bu bir ideolojik savaş olsa herkes haklı olurdu. Ama bu maalesef kişisel bir menfaatti. Bunu bu ülkenin başına örenler, bu badirenin sosyal ve ekonomik bir patlamaya sebep olacağını 27 Kasım tarihiyle çok geç fark ettiler. Toplumsal bedenin yaralarını sarmak için pek iyi geçiştirici tedbirler uygulamak mümkün görünmüyor artık. Toplumsal bedene güç ve sağlık vereceğinizi ummayın. Öyle bir yerdeyiz ki; bir yarayı dağlayayım derken, ötekileri azdırırsınız. Bir hastayı iyi eder, sapasağlam bir adamı öldürürsünüz.

Çünkü; cimri ahlaksız ve işe yaramaz adamların mal varlıklarına eklenen, 80 milyonun elinden alınandır. İyi olan dört bakan ve ülküdaşları, kötü olanlar ise 80 milyon…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz