İktidar ve Para

0

Sansür yalnız hükümete karşı kullanılmalı, halka karşı değil. Korkutulması gereken yönetenlerdir, halk hiç bir zaman korkutulmamalıdır.

Kılıçdaroğlu’nun “salıyı bekleyin” demesindeki gizem, okuyan, takip eden, ilgilenen herkes için bir merak uyandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerinde olmak istemezdim. Bu strese can mı dayanır?

Yönetenlerin diken üstünde olması, farkındalık uyandırması iyidir. Toplumu yönetenlerin bir mesuliyetle beraber bir havf içinde olmaları faydalıdır. Yanlış yapmakta tereddüt ederler. Yanlıştan çekinmeyenleri ise engelleyebilecek hiç bir şey yoktur zaten.

Mesele bir ulusu mutluluğa götürmekten çok mutsuzluğa düşmesini önlemek olmalıdır. Halkını ezen yönetenler, er ya da geç halkın mutluluğuyla değil kendi mutluluklarıyla daha çok ilgilendiklerini geç de olsa fark ederler.

Hükümetlerin ekonomik sistemin bozukluklarına dayanabilecek güçleri yoktur. Gelen her hükümet zengin bir zümre yaratır. O zümre, iktidar değişmediği sürece daha da zenginleşmeye devam eder. Dolayısıyla; nerde büyük mal mülk sahipleri varsa, orada yoksuldan geçilmez. Zenginlerin sayısı günbegün daha da azalır, tekelleşme alır başını gider. Fakirlerin sayısı çoğalır.

Bütün sanatlar harikalar yaratmıştır. Resim, heykel, tiyatro ve benzeri sanat dalları hep paylaşımcı bir amaç taşır. Gel gör ki; yönetme sanatı hep kendine yonttuğu için sadece canavarlar yetiştirir. Baş oldukça, başta kaldıkça yanlışlar yapar. Farkında değildir, farkına varsa da umursamaz bir tavır sergiler.

Her hükümetin kötü yanları vardır. Toplum gövdesinin hastalıkları insan bedeninin sayısız hastalıklarından daha az değildir.

Mutsuz bir halk yurdunu sevmez, hiç bir şeyi sevmez. Önce halkı kemirip bozan güvensizlik ve yoksulluktan kurtarmaya bakın. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “hiç bir iş adamının mal varlığını dışarıya çıkarmasına fırsat vermeyin” çağrısı, yaşanan kırılmanın en bariz itirafıdır. İş adamı da bu ülkeye güvenmiyorsa bu erozyonu nasıl durdurabilirsin ki!

Savaşta olsun, barışta olsun güçlü bir hükümetiniz olacak. Savaşa atılan güçsüz ve düzensiz bir hükümet, cılız bir bünyeyle taşkınlıklar yapan bir insana benzer. Şimdilerde yaşadığımız da budur.

Devrim yapacağız deyip gelenler teveccühü boşa çıkarmışlardır. Devrimleri yarım kalmıştır. Çünkü öncelikleri değişmiştir. Dolayısıyla devrimleri yarım yapanlar, kendi mezarlarını kazmışlardır sadece.

Türkiye’nin gücü Türkiye halkını coşturmaya, fedakarlıklara sürüklemeye, silahlandırmaya yettiği kadar, teklere ve teklerin haksızlıklarına karşı koymaya yetmiyor.

Bir hükümetin başındaki adam ya da bakanı işini alaya aldı mı zorbalığa gidiyor demektir. Egemen Bağış’ın, oylama sırasında zarfı kutuya atışı ömürlük bir görüntüdür. Asla unutulmayacak.

Bir ulusun kaderi, şan şeref peşine ve para peşine düşenlerin elindedir. Bu da “insan elini kirletmeden devleti yönetemez” demeye götürür bizi.

Bir tek güneşle, aynı havayla yetiniyoruz da, niçin aynı ölçüde aynı değerde yiyeceklerle doymasını bilmiyoruz?

Dikkat edin, yaşanan tüm sıkıntılar, hep daha fazlasını istediğimizden oluyor.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz