Hugo Chavez, Gezi Eylemleri ve İran

1

Bir ekonomik tetikçi itirafında şöyle diyordu:

“Asıl işim 3.Dünyayı kandırıp yağmalamaktı. Biz ekonomik tetikçiler her ne kadar farklı biçimlerde çalışsak da, en olağan işimiz, şirketlerimizin arzuladıkları kaynaklara sahip ülkeleri belirlemektir. Sonra da bu ülkelerin liderlerini kendi vatandaşlarını sömürmeleri için ayartır, rüşvet verir ve zorlarız. Onlar da ülkelerini asla geri ödeyemeyecekleri borçların altına sokar, milli varlıklarını özelleştirir, hassas çevrenin mahvolmasını yasallaştırır ve en sonunda da arzulanan bu kaynakları bizim şirketlerimize yok pahasına satarlar. Eğer aralarında direnen bir lider çıkarsa, CIA-destekli çakallar tarafından ya devrilir ya öldürülür.”

Venezuela eski Başkanı Hugo Chavez, BBC Tv’ye verdiği bir röportajda John Perkins tarafından yazılan “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” isimli kitaptan söz ederek, bu kişilerin zamanında kendisiyle de ilişkiye geçtiğini anlatmış, ülke üzerinde gözetleme uçuşları yapılmasını ve Abd danışmanlarının varlığını kabul etmesi halinde kimi fonların kullanıma açılacağının teklif edildiğini açıklamıştı.

Bu teklifleri reddetmesine rağmen ekonomik tetikçilerin vazgeçmediğini, zayıf devlet memurları, parlamento üyeleri hatta kendi çevresindeki ordu mensuplarına baskı yapmaya çalıştığını söylemişti. Chavez, Perkins’in kitabında anlattığı gibi ekonomik tetikçilerin başarısız olmasının ardından çakalların geldiğini, askeri darbe ve suikast komplolarına giriştiğini açıklamıştı.

Yukarıdaki söylemden hareketle; ülkemizdeki duruma da bir göz atalım. Ürettiğimiz bir otomobil markamız ya da endüstrimiz yok. Petrol ve doğalgaz kaynaklarımız da yok. Habire otoyollar, duble yollar yapıyoruz. Hızlı trenle belki yol yapmaya ara veririz dedik; lakin ilk seferinde raydan çıktı.

Geleceğin enerji kaynağı Bor, Tor ve Osmiyum gibi madenler yok pahasına elden çıkartıldı.
Devasa bütçeli tarım ve çevre projelerindeki fiyaskolar, hatta saman ithal eden ülke konumundayız artık.

Kültürün görsel medyaya hatta cep telefonuna, eğitimin ise popüler kültüre teslim edildiği bir zaman dilimizdeyiz.

Enerjiden turizme, sanayiden dış ticarete, ulaştırmadan bankacılığa kadar bir çok alanda yapılan yanlışlar, pervasızca alınan borçlar, rüşvetler ve yolsuzluklar… Ve tabii ki özelleştirmeler.

Bu tıkanıklığa, paranın dönememesine, tıkanmasına neden olan şey; sadece basit hatalar mı?

Aynı deneyimlerden geçmiş ve büyük acılar pahasına ibret verici dersler almış ülkeler, uluslar var. Bu tıkanmaların her ülkede yaşattığı sancıları gördük. Vandalizm, yağma, tahribat, Venezuela’yı, Yunanistan’ı, Gezi’de kısmen bizi, bugünlerde İran’ı ve belki de sonrasında tekrar bizi hedef tahtasına oturtacak ekonomik göstergelerdir. Bunların bu haliyle tekrar analiz edilmesi ve daha sağlıklı ekonomik tedbirler sunulması elzemdir. Ki baskı baskı baskı ile bunalan İran halkının sokakta kendi devrimini gerçekleştirme çabası, belki Türkiye’yi de bekleyen bir gerçektir.

Açlığın, cehaletin, savaşların, adaletsizliğin tam ortasında hepimiz düzenin birer parçasıyız. Kabul etmediğimiz gerçek ise şudur: Sürekli eleştirdiğimiz sistemin tüketici olarak vaz geçilmeziyiz. Büyük komplo teorilerini bir kenara bırakıp sisteme ağırlığımızı koymamızın zamanıdır.

İnsana, doğaya, hayata karşı adil olan şirketleri, organizasyonları, örgütleri destekleyelim. Büyük Resim önümüzde duruyor, çözümü de bunu gerektiriyor. Çocuklarımızın bizim yarattığımız dengesizlikten doğan ve bizim şimdi kaçtığımız sorumluluğu üstlenmekten başka seçeneği olmayacaktır.

Gelinen aşamada, tarihin kendini tekrar etmesine seyirci kalacak lükse sahip değiliz.

1 Yorum

  1. Evet Azizim
    Bu günkü yazın fevkalade.O ayeti bir daha hatırlattı : “Bir ülkeyi,(milleti) yok etmek azap etmek istediğimiz zaman onların şımarik (azmış) idarecilerine emrederiz,onlar da herşeyi alt/üst ederler…”
    İşte başımızın belası bunlardır,Tam da tespit etmişin.
    Teşekkürler,Selamlar

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz