Dinin Şehitlik ve Gaziliğe Etkisi

0

Din dersleri niçin okutulmaktadır? Bana göre; bundan olsa olsa şu yararların sağlanacağı umulmaktadır:

-Dini duyguların, yurtseverlik, bağımsızlık aşkı ve ulusal onur ve haysiyet duygularından üstün olduğu kanısıyla, bir savaş tehlikesi karşısında Şehitlik ve Gazilik gibi kutsal uyarımlardan yararlanmak.

-(FETÖ tecrübesi ile kanıksandı.) Çağımızın dini bilgi ve ödevlere karşı artmış görünen ilgisizliği karşısında, ulusumuzun bu inançlar yardımıyla dünyada ve ahirette mutlu olmalarını sağlamak.

-Ahlâk eğitimine kutsal bir dayanak olarak, dinin hizmet edeceğine inanmak.

-Hilafet dönemindeki din kardeşliği ütopyasından (Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Mısır’da, Afganistan’da, Pakistan’da, Yemen’de din kardeşliğinin ütopya olduğuna dair, milyon tane örnek vardır. 23 Arap devletinin kendi aralarında bile din kardeşliği ütopyadır) yararlanarak Müslüman devletlerinin sempatisini ve gerektiğinde yardımlarını kazanmak.

-Ve son olarak; Müslüman bir ulus olduğumuz için, halkımızın kendi dinlerini öğrenmeleri, onların ruhlarındaki dinsel boşluğu dolduracaktır.

Bu saydıklarım, dış görünüşleri bakımından din derslerinden beklenen yararların bir kaç olumlu noktalarıdır. Bir de bunların dışında ve altında, saklanması güç gibi görünen üç neden daha vardır.

-Halkın bilgisizliğinden yararlanarak dine yapılacak hizmet sayesinde oy kazanmak ve İKTİDARI elde etmek…

-Çoğunluğu yoksul ve hayatlarını güç koşullar altında kazanan insanlardan oluşan ulusumuzu, sabır, kanaat, tevekkül, kader… vb. inançlarıyla teselli etmek, bu inançlardan yoksun oldukları halde, dünya nimetlerinin her çeşidini tadabilenlerin mutluluğuna imrenmelerini önlemek. (Kendi adıma bu sorgulamayı içten içe hep hesap etmişimdir. İçinden çıkamadığım bir tenakuzdur bu.)

-Ateizm, Deizm, Komünizm vb. dinsiz bir rejim olduğu için, yurdumuzu onun şerrinden koruyabilmenin, halkı dinine bağlamakla mümkün olabileceğini sanmak.

Din dersleri ne dereceye kadar bütün bu konularda yararlı olabilir? Hemen hemen hiçbirinde. Çünkü:

-Müslüman bir ulus olarak dini öğretmek ve uygulamak için en doğal alan, aile ocağıdır. (Benim meşrebim de; ailemden gelmektedir.)

-Din dersleri sayesinde Müslüman kavimlerin sempatisini kazanmak gibi pragmatik amaçların tarihimiz boyunca gerçekleşmemiş olduğunu, 1.Dünya Savaşındaki trajedyalar pek iyi ispatlar. (Fahrettin Paşa’nın Medine savunması buna net bir örnektir. Cihat Bayrağı açmanın nasıl bir fiyasko ile sona erdiğini de bilmekteyiz. Buna tam da bu yıllarda “Pek yakında Suriye bize ilhak olacak” diyenlerin de dikkat kesilmesinde fayda vardır.)

“Ulusları; din inançları değil, ancak karşılıklı çıkarları birbirine geçici olarak bağlayabilir.”

-Dinin ilkesi ahlaktır. Peygamberimiz de ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiştir. Ahlak O’nunla tamamlanmıştır. Fakat çağımızın ahlâki değerleri o denli değişmiştir ki, bunların tümünü din dogmalarına (öğreti-sav) göre ayarlamaya da olanak yoktur.

-Yurt savunmasında şehitlik ve gazilik gibi inançlara güvenmek, bugünkü savaşlar için yeter bir güç değildir.
“Bir ulus, dininden önce yurdunu, bağımsızlık ve özgürlüğünü savunma seviyesine yükselememişse, çağımızın savunma, saldırma araçlarını ve bunları kullanma eğitimini alamamışsa, yalnız mistik inançların uyarıcı baskısıyla yenilgiye uğramaktan kurtulamaz.”

Bilgi ve zekaları genişlemiş olanlar, olumsuz telkinlerle değil, kendi akıl ve anlayışlarıyla da dine ve Allah’a ulaşabilirler. Aydınlanmak için bu ihtiyacı duyarlar. Gereken kitap ve kimselere de başvurabilirler.

Bu nedenle her şeyden önce; dinin gerçek bilgeliklerini kavrayamamış olan din adamlarının, insanları dinlerinden soğutan, kuşkuya düşüren saldırganlıklarından vazgeçmeleri gerekir.

Bir ulusun siyasal, sosyal gücü, mistik dogmalara olan bağlılığının şiddetine değil, çağdaş uygarlığın kuvvet ve üstünlük kaynağı olan inançlarına bağlıdır. Yani, dünyaya efendilik eden ulusların yöntem, bilgi ve gayretlerine bağlıdır. Gerisi, bize yetecek kadar acıdır.

Aç ve çıplak insanları dua ve ibadetle doyurmaya da olanak yoktur.
Son sözü de; 18. yüzyılın büyük Fransız devlet adamı Anne Robert Jacques Turgot söylesin:
“Hiç bir din, devleti özel bir surette korumak hakkına sahip değildir. Din, ancak toplumun iyiliğine aykırı olmamak koşuluyla, kendi öğretilerinde ve ibadetlerinde özgür olabilir. Kanun, bundan daha ileri giderse, vicdanı bozmuş olur.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz