- Zorunlu Bir Veda - 23 Nisan 2020
- Yunanistan’ın Korona Başarısındaki Sırrı Nedir? - 22 Nisan 2020
- AKP Eski Türkiye’den Şikayetinde Ne Derece Haklı? - 21 Nisan 2020
Dünya onun adını 70’lerde duydu ve bir daha unutmadı. Tüm dünyada aranması, kıstırıldığında kaçmayı başarması, devlet büyükleriyle kurduğu yakın ilişkilerle suç tarihinin en karanlık isimlerinden biri oldu.
Ramirez Sanchez, Lenin’in ön adlarından biri olan “Ilich” ön ismini babasının bir devrimci olmasından dolayı aldığını söyler. Lenin ve Vladimir isimli iki kardeşi de vardır. Emperyalistlerin isimlendirdiği haliyle “Çakal Carlos”, 1975’ten beri Müslümandır. 14 yaşından beri hayatını “Marksist Devrime” adadığını söylüyor ve mesleğini “Profesyonel Devrimcilik” olarak açıklıyor. Amerika’yı baş düşman ilan ediyor.
1994 yılında Sudan’da Fransız istihbaratı tarafından yakalanıp, yapılan yargılamada ömür boyu hapse mahkum edildi. Sante Hapishanesindeki Carlos’un hikayesi nasıl sonlanır bilinmez ama savunduğu tez dikkat çekici: “Terörizm kişisel bir tercih değil, bir mecburiyet. Düşmanın ekonomik olanakları karşısında mecburen seçilen bir yöntemdir” diyor.
Seneler önceydi, İstanbul’da yıllarca uyuşturucu temin eden satıcının dediği gibi; “Esas suçlu zenginler, bizimkisi mecburiyet.” İki söylem arasındaki en bariz fark; ölümün hızı olsa gerek…
Carlos, Saddam Hüseyin için; “Çok ciddi hatalar yaptı. Yine de son “Arap Şövalyesi”dir. Emri altında, basit bir asker olarak, Amerika ve İsrail’e karşı savaşmaktan gurur duyardım” diyordu.
Savaş Irak’ı yakıp yıktı. Irak’ın, saldırgan savaşın ölümcül mekaniğine karşı koyabilmek için ucuz silahlardan ve iğrenç yaratığa meydan okuyacak kadar gözü pek adamlarının cesaretinden başka bir şeyi yoktu. İstila, takip eden işgal, sosyal kaos ve yıkıntı. Irak’ta yaşananlar için yaptığı analizde şu gerçek tespitleri paylaşıyordu:
“Kapitalizmin ardında nasıl acımasız bir mantık olduğunu hâlâ anlamayan kim? Emperyalizmin tarihin alışılagelmiş kazalarından biri olmadığını, kapitalizmin doruk noktası olduğunu anlamamak mümkün mü? Emperyalizmin sadece dışa dönük bir hareket olmadığı, içeride acımasız bir diktatörlük oluşturmaksızın gerçekleştirilemeyeceği bilinmiyor mu? Amerikan sistemini ayakta tutan tek şey hapishanelerinin duvarları ve gözetleme kuleleri. Tıpkı Guantanamo’da olduğu gibi…”
15 yıl önce günümüzde yaşananları özetleyen tespitini paylaşmanın tam vaktidir:
“Günümüzde amaç, dünya pazarının genişlemesinin karşısında duran Suriye, İran ve Kuzey Kore’yi, son direniş kalelerini, egemenlik adacıklarını da yok etmek. Atlantik ötesi sahiplerinin ayağının dibinden ayrılmayan, seçkin ve uysal yandaşlar tarafından yönetilen Arap dünyasından hiç söz etmeyelim. İlk füzeler Irak’ı vurduğu sırada Arap Birliği zavallı bir halde sözlü itirazlarda bulunmaktaydı. Bu konuda daha ne söyleyebilirim ki?”
2018 yılı… Suudilerin yeni Kralı Selman, Abd’nin hegemonyasına daha iktidara gelmeden biat etti. Suriye poligona dönmüş vaziyette darmadağın. İran’ın mı Türkiye’nin mi önce karıştırılacağı ve Kuzey Kore’nin Amerika ile nükleer restleşmesi, gün aşırı yaşadığımız hakikatler…
Abd’nin küresel hegemonyasını haklı çıkarmak için, yalanla dolanla ve bilerek isteyerek düşman edindiği artık herkesin malumu. Abd’nin düşmanları aslında kurbanlarıdır.
Üstünde savaş kıyafeti, başında kask, ayağında bot, Amerikan vatandaşlığına geçebileceği hayaliyle kurbanlık koyun gibi savaş alanına sürülüyor paralı askerler. Fars, Arap, Kürt, Türk birbirine kırdırılırken emperyalist hesaplar ardı ardına sıralanıyor.
Amerika’yı kör eden kibir ve güç düşkünlüğü kayıplarının kaynağı olacaktır. İstekleri yerine getirilecek belki ama askeri başarısı daha şimdiden ideolojik, manevi ve siyasi bir yenilgiye dönüşmüş durumdadır. Emperyalist Amerika işlediği suçların bedellerini ödemeye devam edecek.
Kendisini “profesyonel devrimci” olarak ifade eden ve “Ben her zaman devrim savaşçısı oldum, bundan sonra da öyle olacağım. Bugün ihtilalin adı İslâm’dır” diyen Carlos, silahlı mücadelenin kendi seçimi olmadığını, koşulların ve düşmanın uyguladığı şiddetin kaçınılmaz sonucu olduğunu söylüyor…
Bu tezinde haklı mı acaba?
Sayın Veysi Dündar Müslüman “devrimci” değil “ıslahçıdır”. Kur’an böyle tarif eder Müslümanı…