Mağdurlar Kalkışmaya Girişir mi?

1

Bu makaleye de; Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun bir tespitiyle başlamak şart oldu. Dün doğru bir tespit, itidalli bir değerlendirme daha yaptı. Özetle, AKP hükümetinin politikalarını eleştirdi ve adalet mekanizmasının felç olduğunu belirtti.

Karamollaoğlu, “Eğer siz böyle gider baskıyı arttırırsanız hiç tereddütünüz olmasın, Allah muhafaza etsin ama bir kalkışma meydana gelir, müsebbibi de siz olursunuz. Çünkü kalkışmalar baskı neticesinde, kalkışma bazen bir menfaati temin etmek için yapılır, bazen de baskıdan nefes alamayanlar isyan ederler. Bu memleketi siz isyana zorluyorsunuz. Zorlamayın, hata ediyorsunuz” dedi ve ekledi:

“Sizin iktidarınız zamanında oldu, ama bunu kabullenmek yetmiyor. Siz burada ‘Allah beni affetsin, aldanmışım’ diyerek kurtulamazsınız. O insanların da af dileme hakkı olduğunu kabul etmek mecburiyetindesiniz. Bu tek taraflı çalışmaz.”

Dün “OHAL’de Nasıl Eylemler Yapılabilir? Prof’ları Temizlikçi Yapsak…” adlı makalemde de belirttiğim gibi; gerçekten sıtkı sıyrılmış, maddiyatta dibe vurmuş, sıfırı tüketmiş FETÖ mağduru olduğu kadar, yaşama hakkı da gasp edilmiş insanların travmasından bahsetmiştim. Bu insanlar yaşayamazsa, parasız kaldıkça, önce kendi ailesinde sonra da devlet bünyesinde bir faciaya neden olacaklardır. Bu kaçınılmaz bir son gibi görünüyor ki, bunun en yalın ifadesi Karamollaoğlu’nun sözlerinde olduğu gibi aşikar.

Bir örnekle işin bir de dindeki ve vicdandaki yansımasını paylaşayım. Oda Tv sitesinde okuduğum haberde şöyle deniyordu: FETÖ’cü olduğu iddiasıyla Çanakkale Ayvacık’ta memuriyetten atılan ancak daha sonra  FETÖ’cü olmadığını kanıtlamasına rağmen 20  aydır görevine iade edilmeyen Turgay Karakoç, e-devletin yeni hizmetine başvurup Diyanet İşleri Başkanlığı’na üç soru sordu.

Karakoç’un soruları şunlar: “Bir memurun FETÖ’cü olmadığını bile bile, o memura FETÖ’cü diye alenen iftira atıp ihraç ettirerek işinden atılmasını sağlamanın dinimizde yeri ve cezası nedir? İftirayla memuriyetten atılan kişi, kendini belgelerle suçsuz olduğunu kanıtlamasına rağmen 20 aydır görevine iade etmemek caiz midir? Göreve iade etmeyen  yetkililerin sorumluluğu var mıdır? Bu durumdaki iftiraya uğrayan kişinin beddua etme hakkı  var mıdır? Bedduası kabul olur mu?”

Diyanet yanıtında, “Üçüncü kişileri de ilgilendiren konularda, tek kişinin beyanına göre cevap verilmemektedir. Siyasi içerikli sorulara da cevap verilmemektedir” ifadesiyle sorumluluğu olmadığını ve buna cevabın verilemeyeceğini belirterek topu taça attı.

Bunları dile getirmemdeki kasıt, ülkemin çok yarasından birine merhem olmaya çalışmaktan ibarettir. Bu insanların, bu mağdurların durumu ciddidir. Travmatiktir. Karamollaoğlu’nun tespiti yabana atılır cinsten değildir. Böyle bir tehlikenin icra edilmesi beklenmemelidir. OHAL kaldırılmalıdır. Baskılar hafifletilmelidir. İnsanımız tazyikten bunalmıştır. Devlet büyüklerini de geçtim, Diyanet bile başından savmaya çalışıyor bu insanları. Bu çözüm değildir.

Düşünmek bile istemiyorum ama! gerçekte “onları isyana zorlayarak bir kalkışmaya girişmelerini isteyenler mi var?” diye aklıma şeytani tevarüsler, tezviratlar da gelmiyor değil. Aman dikkat…

KHK’lılar için alternatif eylemler geliştirilmelidir. Vandalizmin zerresi olmamalı ama tüm dünya yaptığınız eylemi şapka çıkararak desteklemelidir. Görevlerinden edilmiş; Profların, akademisyenlerin, doktorların, öğretim görevlilerinin, memurun vb muvazzafların temizlik işçisi yapılması tavsiyem makes buldu. Destek gördü. Bu insanlara; “Neyi süpürüyorsunuz?” diye sorulsa, onlar da; “Haksızlığı, mağduriyetleri, üzerimize atılı pisliği süpürüyoruz” cevabı vermelidirler.

1 Yorum

  1. Aman Veysi bey,ne yapiyorsunuz! Bir tur demokratik tepkinin gerekliligini dusunuyorsunuz anliyorum. Ama hukukun, adaletin, vicdanin, demokrasinin olmadigi ve bu magdurlarin bizzat iktidar tarafindan seytanlastirildigi ve bu seytanlastirma surecinin devam da attigi bir ortamda bu magdurlar uzerindeki baskinin daha da agirlastirilmasina bahane olarak kullanlma ihtimali kuvvetli bir seyi onermek cok tehlikeli diye dusunuyorum.Bunlar isyana hazirlaniyorlar diye bir yaygara kopartilabilir ve bu kisiler toplu soykirima kadar varabilecek muamelelere ugratilabilir.Ki darbe sonrasi bu soylemler cokca konusuldu,hem de vatanseverlik,dindarlik esliginde.O kadar da olmaz demeyin inanin mumkundur,bizim tarih ve inanc iklimimiz, besikteki bebeleri bile bogmanin mesrulugu ve gerekliligi kabulu ile doludur.Daha nelerle doludur da soylemeyeyim, mesele baglamindan kopartilip yanlis yerlere cekilebilir diye.Bu tur soylemlerin geregini yerine getirmeye dunden hazir siyasi ve idari yapi bir yana, Sivil! toplum orgutleri bile ya vardir,ya kurulmustur ya da hemencecik olusturuluverir. Aman diyim, aman, esegin aklina karpuz kabugu dusurmek diye bosuna soylenmemis.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz