- Zorunlu Bir Veda - 23 Nisan 2020
- Yunanistan’ın Korona Başarısındaki Sırrı Nedir? - 22 Nisan 2020
- AKP Eski Türkiye’den Şikayetinde Ne Derece Haklı? - 21 Nisan 2020
Dün İstanbul’da İstiklal Caddesinde İsrail’i protesto yürüyüşünde Türkiye’de bulunan Araplar, okuyan gençler kadar Türkler de yer alıyordu. İçlerinde devrimci gençler de vardı, Halkevleri gibi…
Solcuları, devrimcileri kötü ya da terörist gösteren başlıklara çokça denk gelmişsinizdir. İktidar yanlısı bir internet haber sitesinde okuduğum bir haberde CHP grup toplantısında Filistin için atkı takılması, saygı duruşu, dua ve bildiri desteği sağlanması, “CHP’de alışılmadık görüntüler” diye haber yapılmıştı. Bunun üzerine Filistin’de solcuların, devrimcilerin neden destek olduklarına dair bir makale yazmak şart oldu…
5 Haziran 1967’de başlayan Arap-İsrail savaşına İstanbul’daki devrimci gençlik örgütleri bir gün sonra tepkilerini, yayınladıkları bir bildiriyle ortaya koymuş ve “Arap ülkelerini destekliyoruz. Çünkü bu savaş, yoksul Arap ülkelerinin saldırgan İsrail’e karşı yaptığı bağımsızlık savaşıdır. Bu savaşın kısa zamanda barışa ulaşması, haklıların saldırganlar karşısında haklarını elde etmesine bağlıdır” demişlerdi.
Deniz Gezmiş ve yoldaşları Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan da, Filistin’e destek için kamplara katılan devrimcilerdendi. Aslan, “El-Fetih’e niçin gittim?” başlıklı yazısında: “Bugün Ortadoğu’da Amerikan emperyalizminin ileri karakolu olan İsrail’e karşı Arap halkları antiemperyalist bir savaş yürütmektedir. Bu savaş Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da ve bütün dünyada emperyalizmin baskısı altında ezilen halkların yürüttüğü devrimci kavganın bir parçasıdır.
Emperyalizme karşı yürütülen savaş, bütün dünya halklarının ortak savaşıdır. Vietnam’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da emperyalizme karşı sıkılan her kurşun, aynı zamanda Türkiye halkının kurtuluşu için sıkılmaktadır” diyordu.
Deniz Gezmiş Türk Solu dergisine o vakit şu demeci vermişti: “Azgelişmiş dünya halkları emperyalizme karşı bir savaş verirken gençlik bunun dışında kalamaz. Biz daima ezilenlerden yana çıkmak zorundayız. Eğer bizim kavgamız antiemperyalist kavganın paralelinde yürümezse, ayaklarımız havada kalır. Devrimci gençlik, Amerikan emperyalizmine ve oportünizmine karşı duran gençliktir. Onların görevi, sayısının azlığına, düşmanın çokluğuna bakmadan, Amerikan emperyalizmine karşı sonuna kadar dövüşmektir.”
Devrimcilerden Faik Bulut 1973 yılında İsrail’in Türk devrimcilerinin bulunduğu bölgeye saldırıları sonucu esir düşmüştü. Yıllarca hapis yatmış işkence görmüştü. Seneler sonra anılarında şöyle diyordu: “Biz solcular Filistin için ölürken, İslamcılar o günlerde bize ‘terörist’ derdi.”
Dünya halklarının baş belası emperyalizme karşı çarpışan Ortadoğu halklarının haklı mücadelesini desteklemek için devrimci gençler Filistin’e gidiyorlardı. Yarım asır önce de öyleydi, bugün de öyle…
Dünyanın kahir ekseriyetini Filistin duyarlılığına taşıyan sebep; elbette ki anti-emperyalist düşünce, yani Amerika ve İsrail karşıtlığıdır.
Filistin’de de Türkiye’de 60’larda başlayıp 70’lerde alevlenen sol hareketlerin paralellik gösterdiğini bilmeyenler, hezeyan içindedir. Dolayısıyla devrimci gençlerin, sol düşüncelilerin Filistin desteğine şaşıranlar sadece maval okuyanlardır.
Sonuçta orada durmadan kan dökülmüş, dökülüyor ve daha da dökülecek masum kanının oluşturduğu haklı tepki için; Komünist, Liberal, Sağcı veya Solcu olmak gerekmiyor.
İnsan olmaktan kelli, zor durumda, mazlum, zulüm altındaki insanlarla dayanışma duygusu ve tutumuna sahip olmak, vicdan sahibi her insanın görevidir. Dolayısıyla İslamcıların sadece mağdur Müslüman olursa ya da bazı kutsal şehir, cami gibi semboller konusunda hassasiyet göstermeleri samimi ve vicdani gelmiyor.
Komünistler ya da solcular İsrail’de Filistinli, İspanya’da Katalan, Türkiye’de Kürt (HDP desteği böyle okunabilir.), İngiltere’de İrlandalı veya İskoç, Amerika’da Kızılderili, Siyahi veya Hispanik, Fransa’da ise Mağriplidir. Bu örneklemeler çoğaltılabilir… Devrimciler, İslamcılar gibi ezilen sadece “Müslüman” olunca ortalığı velveleye vermez. Bu tür problemlerin kaynağı klasik ulus-devlet anlayışı kaynaklıdır.
İddiamı daha da ileri bir boyuta taşıyorum: “İyi bir Komünist ya da solcu SSCB’nin ve özellikle Stalin’in “günahlarını” eleştirmeyi ve tavır almayı bilir. Mesele: “Ezilenden yana olmaktır” çünkü.
Che Guevara ile bitireyim: “Dünyanın neresinde olursa olsun, haksız yere birisinin suratına atılan tokadı kendi suratında hissetmeyen kişinin insanlığından şüphe ederim.”