Kadir Gecesini Derin Düşüncelere Dalarak Bakın Kiminle Geçirdim

0

Bin aydan hayırlı bir geceyi idrak etmenin manası nedir?

İnsan ömrü yüz yıl olsa azami on yaşında din diyanet işine dalsa doksan sene yani binseksen ay yaşar. Kadir Gecesi bin aydan hayırlı ise bir Müslümanın ibadet işi oniki yaşında tamam demektir. Tamam hemen yerinizden zıplamayın; tefsir âlimi, fıkıh üstadı olmaya niyetim yok. Sadece zihnime takılan bir detayı biraz yüksek sesle zikrettim.

Tekrar edecek olursam: şöyle yüz sene Salih (Babamın adı olduğu için büyük harfle yazdım) Müslüman olarak yaşasak doksan sene, Kadir Gecesi ibadet etsek tam doksan bin aylık sevap akümüle ediyoruz. Ahir ömrümüze kadar Kadir Gecesi haricinde ibadeti boşlasak bize azami bin seksen ay yükümlülük veriyor.

Ne yapmalı, ne etmeli, bu düğümü nasıl çözmeli?

Elbette bu sevabı bir şekilde ihtiyacı olana transfer etmek gerek. En çok da kimin ihtiyacı var? Muselman kardeşlerimiz iki senede ömürlük ihtiyacı tamam edebildiğine göre bu ihtiyaç en çok diğer dinlere mensup bahtsızlara ve de din diyanet işinde gözü olmayan ateist deist bilcümleye gerektir.

Durun ne olur! Odunu alıp gelmeyin. Müslümanlığımdan şüphe etmeyin. Ne namazım eksiktir, ne de orucum. Kendimi çocuk bilmediğim günden bu yana. Lakin kader beni İstanbul Pera’ya ışınladı. Etraf ecnebi, ateist, deist kaynıyor. Bir kısmı ile de arkadaş oldum.

İnsanın alnının ortasında dini diyaneti yazmıyor ki. Kavun gibi koklayınca da olmuyor. Ben bahtsız Muselman etrafımda bu münafıklardan bir arkadaş ordusu ile yaşamaya mecburum maalesef. Ezcümle her ne kadar onların zaviyesinde pek manası olmasa da ben Kadir Gecesinde elde ettiğim sevapları bu bahtsız dostlarıma havale etmeye teşneyim.

Ne olacak, ben zaten onbir ay ve yirmi dokuz gün ibadete berdevamım. Kadir Gecesi bonusundan biraz paylaşsam ne olur?

İster latife niyetine ister makale niyetine okuyun, ben Salih amelli Muselman olarak tek eksikleri benim gibi inanmak olan hiçbir dostumun cehennem ateşine kurban gitmesini istemem.

İşin ilginç yanı belki size tuhaf gelecek ama ibadetini bihakkın yapıp cehennem planlaması yapan Hıristiyan arkadaşım da yok. Onlara sorsan mübarek Paskalya’da benim zavallı ruhuma bir selam yollamak lazım.

Gelelim benim ateist ve kökende Alevi arkadaşıma -ki Kadir Gecesini beraber eda ettik. Fotoğrafta gördüğünüz kadim ve karib dostum yazar Sadık Usta… Ben duamı Allah’a onun koluna girip yolladım. Sağolsun anlayışlı insan, “ne istersen yap” dedi. Ben de dua ile onun için de af ve mağfiret diledim Yaradan’dan. Arkadaşımın bu güne kadar karıncayı incitmedigini, çiçekten insana hiçbir canlıyı üzmediğini bilirim.

Din Allah için ise, zaten kimsenin Allah’la arasındaki ilişkiye bizim dahlimiz mümkün olur mu? Arkadaşım dinin özü olan iyi ahlakın tüm vasıflarını bünyesine almış biri.

Ahlak olmadan dindarlığı günah işleme özgürlüğü yüzsüzlüğünden anımsayın lütfen.

Ben Arap ve Sünni olarak beş vakit namaz otuz gün oruç tutsam da, Alevi kökenli Kürt ve de ateist arkadaşımın ahlakına ulaştığıma emin olamam.

Zaten bu Alevilik konusunda o kadar zaaflıyım ki bir dönem Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu fahri genel sekreteri olarak Alevi örgütlenmesine dahil oldum. Çok değer verdiğim bir dostumun; “Sana mı kaldı? Sana ne?” yergisi kulaklarımda çınlıyor hala…

“Şeytan İşi Tefekkürler” değil bunlar… Din bütün kötülüklerin kaynağı değildir, tıpkı hiçbir şeyin her şeyin kaynağı olmadığı gibi. Ama dini kötülüklere kaynak yaptılar. Dine kötülük yaptılar. Dinden soğuttular.

John Lennon’un ünlü şarkısındaki gibi (hiç bir dinin de olmadığı), dinin olmadığı bir dünya hayal edin. İntihar bombacılarının olmadığını, 11 Eylül’ün, İngiltere’de, Fransa’da, Belçika’da olan saldırıların, Haçlı Seferlerinin, cadı avlarının, mezhep savaşlarının, eski Yugoslavya’daki Boşnak/Sırp/Hırvat katliamlarının, Yahudi diye idam edilmelerinin, ”İsa katilleri” diye idam edilmelerinin, Kuzey İrlanda “sorunlarının” hiç olmadığını, din sömürüsü ile televizyonlarda servet kazanan uyanıkların olmadığını düşünün.
Bunlara ek olarak, tarihi heykelleri havaya uçuran Taliban’ın, İŞİD’in, DAEŞ’in, BOKO HARAM’ın, EL KAİDE’nin olmadığını, kâfirlerin halk içinde kafalarının kesilmediğini, kadınların yüzleri göründü diye suratlarına kezzap atılmadığını düşünün.

Her ne kadar bunları sevdiğim değerli yazar Cüppeli Nuray Hoca (Kendisinden izinlidir bu tasvir/Nuray Mert) tasvip etmese de, konuşmakta tefekkürde bir beis yoktu…

Velhasıl benim için Müslümanlık önce “iyi ahlak” demek. Elbette iyi ahlak Müslüman tekelinde değil. Leyle-i Kadriniz kutlu, sevabınız bol ve de etrafınıza ışık saçacak şekilde olsun.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz