Tarihin Sonu ve Dejavu

0

Fukuyama, “Tarihin Sonu” kitabını yazdığında ve kitap büyük bir ilgi uyandırdığında 1980’ler bitmemişti. “Çöken Doğu blokunun enkazını kaldıran en mühim mezar kazıcısı kim?” dense bu Japon asıllı Amerikan bilim adamı akla gelir.

Fukuyama bütün ömrü Soğuk Savaş kavramları ile geçmiş bir siyaset bilimci olarak, yıkılan Sovyet Blokuna bakarak tarihin artık sona erdiğini, çünkü mücadelenin bittiğini hayal etmişti. İki kutuplu dünya yerini batı değerlerinin zirveye çıktığı kapitalizm şölenine terk etmekte idi. Bu şölen sofrasında artık yemekler açık büfe ve sonsuz idi.

Kapitalizm zaferi dünyayı artık bilindik çatışma ve kaostan koruyacak, tarih artık çatışmaları değil uzlaşmaları yazacaktı.

Kapitalizm insan zekasının ulaştığı en mükemmel siyaset etme biçimine evrilmiş ve bunun dışındaki tüm alternatifler tarihin çöp tenekesine atılmıştı.

Tarihin Sonu kitabı yazıldığında, internet ve cep telefonu yoktu. Bitti denilen tarih 11 Eylül’ü, Arap Baharını, Rusya’nın yeniden canlanışını, onlarca yerel bölgesel çatışmayı, ırkçılığı, İslamcılığı tecrübe etti.

Dünya tarihi sona ermek bir yana son 30 yılda hiç de hikayesini tamamlamış bir görüntü vermedi. Tarih ne sona erdi ne de kapitalizm son sözünü söyledi. Tarih reel sosyalizm için sona erdi ama kendi varlığını devam ettirdi.

Fukuyama’ya tarihin sonunu yazdıran en önemli saik kuşkusuz reel sosyalizmin o ceberut halinin aşılması idi. Hiçbir zaman yıkılmayacak gibi duran bu doğu blokunun ideolojisi mimarisi gibi kaba katı ve monumentaldi. Politbürolar propaganda makinesini sonsuza kadar çalıştıran ve etrafında biriken kitle ile sürekli ilişki halinde varlığını idame ettiren yapılardı. Sonsuz bir korku hali sinerdi topluma. Tek bir doğru ve bu doğrunun yegane sahibi oldugunu iddia ve ilan eden ideolojik aparat kendini bu çarkı sürekli çeviren saksakçılarla ifade ve temsil etmekteydi.

Fukuyama hiç yıkılmaz görülen bu dengenin altüst olmasına, Sibirya’dan Adriyatik’e kadar birbirine benzer katı yapılanmanın sahneden çekilmesine hayranlık ve umutla bakmıştı. Fukuyama için siyasi tarih anlamında tahmini tutmasa da bu ideolojik katılığın finaline dair verdiği mesaj açısından tüm övgüler yerinde olacaktır.

Tarihin sonuna bu açıdan bakıldığında özellikle doğrudan bu Sovyetik geçmişe nazire eden tehdit yüklü bir mesajın ülkemiz gündemine dahil olmasına hüzünle bakmamak imkansız. Dinsel referansı reel sosyalizmin bağnazlığını aratmayan bir temelde doğruyu tekeline aldığından emin müptezelliğin çağrıştırdığı hissiyat, İstanbul’u, 1960’ların Sofya’sı ya da Tiran’ı gibi boğucu bir kasvete tahvil etti.

Her ne kadar siyaset kurumunda karşılığı olmasa da tehdit ve saldırganlığının tecziye olmaması itibariyle en azından hoşgörü ile bakıldığı imaji tarihin bırakın sonunun geldiğine tekrar yaşanan dejavulardan müteşekkil olduğuna kanaat getirtiyor.

Bir Twitter trolü gibi ama aleni biçimde kendinden olmayanları dolaysız biçimde hem yakalama hem yargılama selahiyetine sahip olabilmesi üstelik hayasızca bu ülkeye en acı deneyimi yaşatmış zattan ders aldığını itiraf edecek kadar arsız bu tutum ancak anakronik bir rejimin hayal ve beklentisine delalet eder.

Bu hayalin hiç bir zaman gerçek olmayacağına inanmak ve bunu ifade etmek geçmişte yaşanan acıların bize bıraktığı en değerli miras olsa gerek.

Not. 12 Temmuz tarihli yazımda “Ederlezi” şarkısının sözleri olarak ifade ettiğim çevirinin şarkı ile ilgili olmadığını not eden değerli okuruma teşekkür ediyorum. 1988’de çekilen “Çingeneler Zamanı” tabii ki Srebrenitsa katliamina dair bir şarkıyı içermiyor ama ben açıkçası o şarkının lirizmi ile bu sözleri bağdaştırdım. Yine de düzeltmek boynumun borcu.

İkinci olarak dünkü yazımın sonunda Fransa kupa kutlamalarını övmüştüm. Sınırlı da olsa yağma ve çapulculuk haberleri geldi. Ben izlerken devasa bir kalabalık tek vücut halinde idi. Sonradan sapıtmış. Yine de ben Fransa’nın çareyi kutlamayı yasaklamakta bulmayacağı kanısındayım. Yine de bunu da not etmemek olmaz.

Üçüncü bir not: Botanik bahçesine dair iyi bir haber geldi. Bahçe üniversite bünyesinde kalacak. Diyanet ve İstanbul Müftülüğüne dair eleştirilerimizi yaptığımız gibi bu müspet karar için takdirlerimi ifade ediyorum.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz