20 Temmuz 1974’ten Dün Dersi

0

Türkiye tarihine şekil veren olayları sıralasak ilk sırayı hangi olay alır? Ben tereddütsüz Kıbrıs Barış Harekatı derim. Tabii ki Malazgirt de mühimdir. İstanbul’un fethi de. Kurtuluş Savaşı başlı başına bir hikayedir. Yakın zamanda listeye eklenen 15 Temmuz içerideki hükmü itibariyle de bu listeye eklemlenir.

Ama Türkiye’ye uzaydan olmasa da uçaktan baktığınızda bugün üzerinden 44 sene geçmiş Kıbrıs Harekatı’nın ülkeye vurduğu damga ve bıraktığı iz hiçbir hadise ile kabili mukayese değildir. Akabinde konulan ambargodan Kıbrıs’ın AB üyesi olmasına kadar, envai çeşit dış politika kısıtının anahtar kilit mekanizması oldu Kıbrıs.
Türk insanının malul olduğu tarihe vukfiyetteki kifayetsizliğin temsilcisi; modern öncesi dönemin kodları ile, modernitenin hatta modern ötesine ulaşmış ilişkilerin çözümlenmesine çalışılmasıdır. Türk milliyetçisi, milliyetçilik denilen kavramın 1789 Fransız devrimi mahsulü olduğunu görmeden lineer bir kurguda Mete Han’dan başlayarak dolaysız bir illiyete bağlar kendini.

İmparatorluklar çağı bittiği için değil, dış güçler istediği için Osmanlı’nın yıkıldığına kani olanlar var. Diriliş dizisinin kılıçları, Çin’deki fabrikalarda oyuncağa dönüşüp evlatların eline veriliyor. Tabii Işın kılıcı olur da, diriliş kılıcı olmaz mı? Olur da, Yıldız Savaşçıları’nın film olduğunu bilen akıl, Diriliş’in senaryosunu tarih kitabı yerine okuyor.

Bu konu bize has değil gerçi. Bundan 150 yıl kadar önce Bavyera Kralı Ludwig ya da ona konulan isimle Deli Ludwig besteci Wagner’a olan hayranlığını Alman geçmişi ile birleştirip mitolojik bir tarihi canlandırmak için kendine iki şato yaptırmaya girişir. Ludwig’in erken ölümü( ki aşırı harcamaları nedeniyle ölümünün karanlık gerekçeleri de ifade edilir bu ölümün) nedeniyle biraz yarım kalan bu şatoların bir bölümü tamamıyla bu tarih yüceltilmesine adanmıştır. Ludwig’in trajik hikayesi bugün Almanya’ya çil çil euro bırakan, hatta Walt Disney’e de esin kaynağı olan şatoların sempatikliği bir yana dünya tarihinin görüp göreceği en berbat diktatör olan Hitler’in Wagner hayranlığını da izah eder. Hitler de çılgın faşizm projesini kurarken, Almanya’nın mitolojik köklerine duyduğu hayranlığı işte bu Wagner bağları ile de pekiştirir.

Bugün 20 Temmuz. Türkiye garantör statüsünün verdiği yetki ile son derece haklı biçimde Kıbrıs’a müdahale etmiş ve Kıbrıs Türk’ünü soykırımdan, Rum’unu ise faşist Samson’dan kurtarmıştı. Lakin müdahalenin aldığı şekil Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “de facto” bölünmesine ve dünyada sadece bizim tanıdığımız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türk versiyonuna yol açmıştı.

Allah gani gani rahmet etsin, Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu döneme denk gelen bu hadisenin, Türkiye’nin 1923 sonrası dönemde gemileri yakarak; bilinç ve irade ile dünyaya gerçek “one minute” dediği an olduğunu not etmek boyun borcu olmalı. Türk halkının dizi sahnelerinde takip ettiği o hayali kahramanlık öyküsünü, uluslararası diplomasi sahnesinde oynayan Karaoğlan’a yeterince sahip çıkıp çıkmadığı tartışmalıdır. Çok partili dönemin istisnai sol idaresine tekabül eden bu yürekli adımdan, geriye çekilmeyi hiç bir halef iktidar kendine yedirememektedir.

Kıbrıs sorununun çözülmesi elbette Türkiye’ye çok şey katacak. Lakin hamaset edebiyatı yapan ve özellikle geçmiş çetelesi tutan herkes, 1974’te cüreti kimin gösterdiğini, riski kimin aldığını hatırlamakla mükelleftir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz