Başkan’ın İlk 100 Günü… Bir Derdim Var Bin Dermana Değişmem, 100 Gün Değil Her Gün Türkiye (*)

1

16 yıl 5844 gün ediyor. Bir diğer ifade ile 58 tane 100 gün, üzerine 44 gün. Akparti 58-100 günde yapamadığını 2-100 günde yapma sözü verdi. Ya da bir diğer ifade ile 5844 günde yapılanı 200 günde tamam edeceğini ifade etti.

Biz vatandaşız sonuçta, hükümet etmek bizim işimiz değil. İcraata, neticeye bakarız.

5840 günde ortalama döviz kuru hadi desen 2,50 olsun 200 günde ortalama kur 6 küsur. Nasrettin Hoca’nın sorduğu gibi sormak lazım. Kedi 2 okka, ciğeri yedi ise ve kedi hala 2 okka ise kedi nerede, yok yemedi ise ciğer nerede?

16 yıl iktidar etmiş siyasetin kendini 6 ay 20 güne (ki 3 ay 10 günlük iki etap var) endekslemesi hem tuhaf hem de şaşırtıcı. Zaten son 24 Haziran seçimleri de bu açıdan biraz acayipti. Sanki bir muhalefet partisi gibi girdi seçime Akparti. Geçmişi kötülemek değilse de işleri düzeltmek hiç de iktidar partisi söylemi değildi.

Şimdi işler 100’er günlük iki etaba kaldı. Twitterda konuya dair arama yaptığınızda İçişleri Bakanının trafik denetimi konusundaki uyarıları ilk sırayı alıyor. Bir diğer başlık Osmaniye ilimizde yaşlılara çocukların kitap okuması. Adalet Bakanımız Konya’da açılan mahkemeyi de plan dahilinde zikretmiş. Çevre Bakanlığının 17 bin konut ve işyeri yapıp 16 bininin temelini atması ve Londra’da ticaret merkezi açılışı sayılmış. Çeşitli yoksul ailelere yapılan ziyaretler de 100 günlük eylem aramasına takılanlardan. Bir diğer 100 gün etkinliği de valiler önderliğinde başlatılan çekap faaliyeti. Halka çekap taraması yapmak da eylem planında sayılıyor.

Ne yapılanları azımsamak ne de ne kadar çok çalışılmış demek niyetim. Bunu tahlil ve tahmin edecek yeteneğe sahip değilim. Sadece bu işte bir tuhaflık var demekteyim.

Yukarıda zikrettiğim tüm icraat zaten yapılan, yapılması gereken, yapılacak olan icraat. Zaten aksini düşünmek abesle iştigal olur. 200 günün sonunda Mart yerel seçimlerine varılacağı düşünüldüğünde iş dönüyor dolaşıyor, seçim yatırımı kısırdöngüsüne varıyor. Sayılan işlere bakınca da farklı bir sonuca varılamıyor.

Bu süreç devam ederken bir taraftan Sn. Cumhurbaşkanının “Devam eden projeleri bitiriyoruz, ihalesi yapılmış başlamamış olanları oturup konuşup onlara başlamayacağız. Şu anda onları bir kenara koyuyoruz. Şu anki durum bunu gerektiriyor” ifadesi gündeme düşüyor ilk 100 günün bitmesine 40 gün kala.

Projesiz eylem planı mı olur diye düşünmekten alıkoyamıyoruz kendimizi.

Cumhurbaşkanlığı websitesinde 100 günlük eylem planının safahatına dair herhangi bir bağlantı bulunmuyor. Açıkçası 100 günlük ya da 200 günlük eylem planının tam olarak takibinin normalde Cumhurbaşkanlığı websitesinde yer alması gerekir, yapılan icraat ve sonuçların da takibi bu şekilde mümkün olacaktır. Lakin burada da buna dair bir bilgi yer almıyor.

100 günlük eylem planı aslında ülkenin devam eden işlerinden başka bir şey değil. Başka türlüsü de zaten makul ve düşünülür değil. Bir tür aynaya bakmak aslında bu.

Meşhur hikayedeki çocuk gibi, babasının kendisine altın bıraktığını zannedip bütün tarlayı kazan ve bu sayede tarlasının verimini artıran.

Bu ülke insanı çalışmaya hazır. Çalışmaktan başka neredeyse hiç bir şey bilmiyor. Hobisi etkinliği boş zamanı bilmeyen bu halka 100 gün değil 1100 gün de deseniz çalışmaya devam edecek. Ancak çalışacak iş lazım, işten hakça kazanç lazım.

İktidarın 100 günlük eylem planı ile muradını anlıyorum. Bununla beraber krizin yakıcı etkilerinin ülkeyi sarstığı günlerde akla gelen “bu kriz nasıl biter?” sorusuna ilaç olmayan kısa vadeli vaatleri de zatürre için aspirin tedavisi olarak algılıyorum.

Kurun dehşetengiz artışı ile patlayan faizin altında ezilen reel ve finans sektörünü bu girdaptan kurtarmanın ancak gerçek ilaçlarla olacağına inanıyorum.

Türkiye’nin güven veren demokratik ülke olduğunun yüksek sesle duyurulmasına ihtiyacı var.

7 Haziran 2015’te öyle ya da böyle çoğunluğunu yitiren Akparti bunu geri kazanırken siyasi anlamda ciddi bir baskı ortamına dayandı. Bu ortamın ekonomik sorunların doğmasında katkı sağlamadığını söylemek mümkün değildir. Demokrasiye sırtını dönmüş hiçbir müreffeh ülke bulunmuyor. Bunu akılda tutmak ve zaten bütün seçimleri kazanmış Akparti’den diğer seslere de kulak vermesini beklemek en doğal hakkımız.

Türkiye 100 günlük değil 100 yıllık periyotların ülkesidir. Türkiye’nin 100 günlük eylem planı değil 100 yıllık stratejisi olur. Seçimler gelir geçer, baki olan bu ülkede halka refahı artırmaktır. Bunun yolu her ne ise iktidar onu yapmakla mükelleftir. 100 gün için değil sonsuza kadar.

(*) Fenerbahçe taraftarıyım lakin Beşiktaş tribünlerinin sevilen marşından esinlendim, bilmeyenler için sözleri şöyle:
Sevinmek için sevmedik biz seni,
Sen yenilmişsin umrumda değil ki.
Şereftir bu yolda senle yürümek,
Hep kol kola, bir gün değil, her gün Beşiktaş !
Bir sevda düşün ki senin uğruna,
Yağmurda çamurda arma aşkına,
Siyahla beyazla şu hayatımda,
Bir derdim var bin dermana değişmem asla…
Vesselam Ülkem.

1 Yorum

  1. Katırı ölen tahtacıya (meslek olarak kullanılmıştır/orman-ağaç kesen anlamında) sormuşlar, sağlığın nasıl diye. “Katırsız sağlığı ne yapayım” demiş.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz