Aydınlanamamış Çin Malı Çakma Gazetecilik

0

Türk sağının bir vakitler en sağlam kalesi olan Adalet Parti’nin senatörü, oğlunun, Türkiye’de Kızıl Çin’in efsanevi lideri Mao Zedong ideallerini yıllarca savunacağını hayal etmezdi muhtemelen. “1000 fikir yayılsın, 1000 çiçek açsın” özdeyişi ile tanınan Maocular ülkeye Çin tipi komünizmi getiremeyip askerlere teslim etmenin kısmi kefaretini bile ödemeden 21. yy ilk yarısında bambaşka bir köke dal ve yaprak olmaya teşne oldular.

“Senin dinin sana benimki bana” der inandığım kitap. Çok da umursayacak değlim normalde. Ama yazdığım bir yazıyı istismar eden bir siyaset amatörünün üzerinden bir taşla 10 kuş vurmaya çalışan oportünistlere de meydanı bırakamam.

“Arif olan anlar diyerek ve tevazu bir kıymettir” düşüncesi ile fazla detaya girmeden meramımı yazıya/yazılara dökmüş idim. Okuma bilen herkesin anlayacağı “can verme” metaforunu anlayışı kıt olanlar için bir kez daha ifade ediyorum. (İlgili yazı linklerine en sonda yer verdim. (*)

Ama belli ki, kesafeti çakıl taşı bile etmeyen fikir kırıntıları ile Türk siyasetinde canını sıkan tüm kuşları itlaf edeceğini zanneden bir yarım akıl ile karşı karşıyayız. Ama her kuş karga değildir. Ve her kuşun da eti yenmez zaten.

80 civarı yıl yaşasam bunun 60 yılı siyaset yapsam ve 80 milyon kişinin sadece 100 binine hitap etsem biraz daha dikkatli olurum. Ama görünen o ki günde üç kişi bile ikna edemeyenler için dikkat ve rikkati çoktan firari konumda…

Mezkur neşide ile ile aynı cadde üzerindeyiz. Kendine muhabir sıfatı verip üstelik bunu etrafına hale misali döşenmiş zatı ben tanımıyorum. Ama kendine muhabir dediğine göre bir şekilde gazeteci olduğunu varsayıyorum. Gazeteci dediğin masa üstünde poğaça yiyip kırıntılarını döke saça klavye eskitmez. Az çok merak eder. Merak kediyi öldürür ve adamı gazeteci yapar.

Mezkur gazetenin mezkur muhabiri kaleme aldığım yazının cümlelerini kesip kafasına göre copy paste ettiğine göre word biliyor ama gazetecilik yönü muallak. Eğer gazeteci olaydı aynı caddede olduğumu keşfeder, gelir bana yazdığımın manasını bizatihi sorar ona göre yazısını tanzim ederdi.

“HDP seçmeni değilim ama meclise girmeleri için canımı veririm” ifadesinin ikinci yarısını kullanıp ilk yarısını kullanmayarak habercilikten geçici körlük algıladığı aşikar.

“Fikirlerinize katılmıyorum ama bunu ifade etmeniz için canımı veririm” lafzındaki Voltaire atfedilen aforizmaya gönderme niteliğindeki ifadeyi anlamasını ise gönül gözü kör bile olsa tabii ki bekliyorum.

İki adet kayd-ı şart ile :
1- Gazeteci ise bekliyorum (gerçek oduncuları tenzih ederek), oduncu ise beklemiyorum.
2- Muhabir ise bekliyorum (ve gerçek provokatörleri kastediyorum), provokatör ise beklemiyorum.

Değneksiz köyde başıboş gezen bu güruh belli ki önüne geleni yiyebileceğine gayet emin.

100 bin oy almış bir sekter küsurat kadronun rüyasında bile göremeyecegi 5 milyon seçmenin oyunu almış bir yasal parti ve ona oy veren milyonların seslerini duyurma hakkını reddetmesi aleni bir yüzsüzlük değilse, olsa olsa arkasına sığındığı keyfiliğin verdiği şımarıklığa tescilli bir okul öncesi çocuk küstahlığıdır.

Buna bir de iktidar ak derse ak; kara derse kara diyen, 1 saat önce he dediğine 1 saat sonra yo diyen partiye rakip olarak temayüz eden ve bir 5 milyon kişiyi de arkasına alan “İyi Partiyi” de ekliyor.

Suyundan da koysak ağzını bir mağara gibi açmış, kaymaklı ekmek kadayıfını lüpleten bu sakil obezliğe az gelir sanki.

10 milyon seçmen 100 küsür vekili işkembesine duhul etmek isteyen bu “parapolitik konformist solcu karikatürü” gazete şeklinde olmasa bizi güldürür. Ama gazete suretinde görünce düşündürüyor.

Herkes ihtiyacının altını çizer.

Adını Aydınlık koyup Aydınlanmanın büyük filozofu Voltaire’in sözünü anlamazdan gelmek ancak zamanında milyonlarca Çinliyi katleden Mao’nun fikirlerini aklı sıra Türkiye’ye adapte etmeye ömrünü vakfetmiş bir siyasetin bugünkü kalıntılarına münasip gelir.

Bir iftar sofrası huzurunda bir araya gelmiş farklı düşünen insanların nezaketinden Voltaire aforizmasına ilham bulan bir bakışı amatör siyasetçinin algı yoksunluğu ile siyasi emellerine alet etmesini anlarım.

Yazımın üzerinden HDP+İYİ Partiyi paketleyip Boğaz’ın serin sularında gömmek isteyen bu akıl fukarası algı operasyonunda en az eleştiriye mazhar olacak kişi Beyza Tufan hanımefendidir. O siyasi tanınırlığına bu yolla katkı yapacağına inandı ise moral olarak değilse de siyaseten haklıdır.

Ancak kendine haberci gazeteci deyip, bir de arsızca muhabir sıfatı ile imzasını derceden bu gazeteci kısveli siyaset tacirlerine ise Voltaire aracılığı ile bir kez daha sesleniyorum :
“Tekrarlanan Aptallık Erdem Görünümü Alır.”

(*) Konuyu ilişkin yazılarım:

https://ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/06/09/cozum-bu-masada-olabilir/
https://ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/06/29/bu-defa-mardin-munih-degil-mardin-stockholm-hatti/
https://ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/10/23/mhp-kendini-bulurken-bir-iftar-bulusmasini-hatirlamak/

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz