MOZART Size Ne Yaptı?

2

Avusturya’nın Salzburg kentinin içi turistlerle, civarı da Türk işçilerle doludur.
Ortasından bir nehir geçen çok da matah olmayan coğrafyası ile bir zamanlar değerli tuz madenlerine yakın olan Salzburg’un en önemli güncel ihraç ürünü Mozart’tır.

Wolgang Amadeus Mozart’ın doğduğu şehirde Mozart’ın adına ve anısına hemen herşeyi bulabilirsiniz. Mozart’ın doğduğu ev Klasik Müzik Severlerin vazgeçilmezi, çekim noktasıdır.

Klasik müziğin üç büyüklerinin diğer ikisi olan Beethoven ve Bach Alman; Mozart Avusturyalıdır.

6 yaşında beste yapmaya başlayıp sadece 35 yıl yaşayan bu adam 10 yaşındayken gittiği konserde dinlediği dini bir eserin kopyasını talep ettiğinde bu kutsal eserin kutsiyetine binaen üçüncü kişilere verilemeyeceği söylenmiştir.

Sadece bir kez dinlediği eserin hatasız kopyasını aynı gün akşamına hazırlayıp ilgiliye bizzat takdim eden Mozart’ın dehasını tasvir eden bu ve benzeri bolca anekdot mevcuttur.

Mozart’ın doğduğu şehirde ilgi çekici bir yer kaledir. Kalede önemli bir kısım Türk müzik aletlerine adanmıştır. 1683 kuşatmasından tam 67 yıl sonra doğsa da Mozart’ın meşhur Türk Marşı aslında Osmanlı ordusunun Avrupa içlerindeki varlığına eşlik eden mehter müziğinin o çağın Avrupa’sına bıraktığı tınıdan başkası değildir.

Osmanlı’nın Viyana ovasında püskürtülmesini sağlayan Savoy Prensi Baden’lidir. Savoy bizde lüks ve ihtişamın nezaketin simgesi olarak evlere, pastanelere, balıkçılara, otellere isim olsa da aslında bir nevi Osmanlı’ya en ağır ve kalıcı darbeyi vuran meşhur prensin adının terennümünden başkası değildir.

[Bu da Türk trolüne naçizane hizmetim olsun.]

Cihangir’deki Savoy Pastanesi adını bu Türksavar Savoy Prensinden alır. Zaten Cihangir’den ne beklersiniz? Kedi ve bu tip münafıklık. Meşrebi belli. (Aman ciddiye almayın, şaka yapıyorum)

Şimdi Wüttenberg ile birleşen Baden bölgesinin müzelerinde de hem Savoy prensinin hem de tıpkı Salzburg’da olduğu gibi Türk Mehter müziğinin çalgılarını bulursunuz.

Gerard Depardieu’nun başrolünü oynadığı Alain Corneau’nun muhteşem “Dünyanın Tüm Sabahları” filminde ise Fransa sarayının baş müzisyeni Marin Marais dönemdaşı Jean Baptiste Luly’nin mehter tadındaki Türk marşını temsili bir görsel şölen olarak göze çarpmaktadır.

Klasik Müziğin bir diğer kutbu Ludvig Van Beethoven da 1811 yılında bestelediği Türk Marşı ile artık Avrupa’ya tehdit imkanı azalsa da Türk izlerinin devamlılığını göstermiştir.

Türk marşı besteleyen sadece bunlar olmamış, Rus besteci İppolitov İvanov da bestelediği marşa bu adı vererek müzik tarihinde yerini almıştır.

Avrupa’da Türk izlerinin silinmez nişanesi Türk müziğidir. Klasik müziğin iki devi de bizatihi Türk Marşları bestelemiştir. Osmanlı zorla dinlettiği Türk müziğini belli ki zorlama sona erdikten sonra dahi sevdirtmeyi başarmıştır.

Osmanlı’nın son 50 yılının en mühim padişahı olan Abdülhamid’in müzik merakını kızının anılarından öğrenmekteyiz. Piyanoda Türk Sanat Müziği çalınmayacağına göre belli ki Cennetmekan Abdülhamid Han klasik müzik ile sevişenlerdenmiş.

[Abdülhamid Han deyince yüreği titreyen trollere benden söylemesi.]

Bir diğer padişahın -Abdülmecid’in- ise konuk ettiği büyük besteci Franz Liszt’in yaşadığı ev şimdi Beyoğlu / Nuri Ziya Sokak’taki tabela ile bize kendini hatırlatıyor.

Salzburg ahalisinin ekmek teknesi Wolfgang’ı zorla dinlemek istemeyen Cumhurbaşkanımızın bu hassasiyeti belli ki Osmanlı sultanlarınca pek paylaşılmamış.

Üstelik klasik müzik dünyası da Türkleri bağrına basmak konusunda nakıs davranmamış. Opera literatünde de bolca Türk motifi vardır.

Vivaldi’nin Beyazıt’ında Timurlenk’e mağlup olan Padişahın trajedisi resmedilmiştir.

Tabii ki en çok bilinen ve Türkleri resmeden opera kuşkusuz Selim Paşa’nın sarayından ya da kısaca “Saraydan Kız Kaçırma” operasıdır.

Taksim meydanında yıllarca çürümeye terk edilip akabinde yıkılan ve bir gece ansızın tekrar yapılacak barok operamızda Mozart’ı zorla dinlemeyecek olan operaseverler bu operanın Mozart tarafından Yeniçerilerce söylenmesi uygun görülen, “Güçlü Selim Paşa için Şarkı Söyleyin” aryasını dinlemek için bir süre daha beklemek zorundalar.

Mozart 35 yaşında beş parasız ölmüş, kimsesizler mezarlığına gömülmüştü. Ölümüne yakın bir tarihte kendisine gizemli bir yabancının bir “Requiem” yani “Ölüler için Ağıt” sipariş ettiği rivayet edilir. Bu ağıt bir şekilde hayata erken veda eden Mozart’ın kendisi için yazılmış gibidir.

Bu hüzünlü öykünün başrol oyuncusu Mozart’ı meşrebine uygun bulmamak da anlaşılır bir şey.

Lakin yapılan bilimsel araştırmalarda Mozart dinlemenin IQ seviyesinde geçici de olsa pozitif etki yaptığına dair geniş bir literatür bulunuyor.

Tabii ki tek başına Mozart yetmez ama Mozart’ı günlük siyasete malzeme etmenin de böylesi riskleri bulunuyor.

Bizden uyarması.

2 YORUMLAR

  1. Taş niyetine fırlatılan kelimeler özenle geri dönüştürülmüş, uygun taşıyıcı kapsüllerle, uygun kalibrasyonla, istikameti sarsacak etkenler önceden sezilip tedbir alınarak hedefe yönlendirilmiş, bizede bu kelimelerin geçit törenini hayranlıkla izlemek, tınılarından nasiplenmek düşmüş.Lakin başlık bu kıvrak ve ahenkle rakseden kelimelerin öncülü olmakta biraz sönük kalmış.

  2. Ey hocalarım fetva kurullarım mozart dinlemek caizmidir.yoksa maazallah dinden çıkarmıyız.
    Acilen toplanıp bir fetva rica ediyoruz mümkünse farz-ı aýın olsun.
    Mozart bir de marş yazmış adınıda türk marşı koymuş.yoksa bu marşta dış mihrakların milletimize bir tuzağımıdır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz