Komünist Venezuela’nın Kutsal Sandığı

0

Bir zamanlar Venezuela deyince akla güzel kızlar gelirdi. Bütün güzellik yarışmalarını kazanan bu kızların aslında birer estetik mamülü olduğunu yakın zamanda öğrendik. Meğerse bu kızlar güzelliklerini aslında bolca estetik faaliyete borçlu imiş.

Güzellik yarışmalarının peri masalının tadını kaçıran bu gerçeği öğrenenler daha sonra Hugo Chavez’in damga vurduğu Venezuela’yı pek sevdiler. Chavez’in Venezuela’sı dünya düzenine kafa tutan bir role soyunmuştu. Chavez’in hastalığı ve erken ölümü ile kesilen bu rolün arkasından halefi Maduro da aynı üniformayı giymekten çekinmedi.

Türkiye’nin bütün soğuk savaş boyunca bu kış gelecek diye korktuğu komünizmin dünyadaki üç beş temsilcisinden biri olmuştu Venezuela. Gerçi AKP’ye bakarsak Marmaray’ı Osmangazi köprüsünü istemeyen komünistlerin üniversiteye de gitmesi uygun değildi.

Türkiye’de komünistlik ayıp günah ve yasak iken Venezuela’da gayet sevilen ve takdir edilen bir meziyet olmuştu. Nusret’te danaya girerek yerli milli bir duruşu da pekiştiren Maduro’nun tek kusuru komünist olmak değildi belli ki.

Venezuela’nın güncel siyasi ikliminin detaylarına vakıf değilim. Bu kadar uzak mesafeden ve Türkiye’de gündem bu denli yoğun iken sapı samanı ve Venezuela halkının tam olarak tercihlerini süzecek kadar yetkin bir analiz de yapamam.

Beni Venezuela’ya dair ilgilendiren temel konu AKP’nin bu ülkenin hükümetine ve onun başkanına gösterdiği sonsuz muhabbet.

Bir taraftan komünizm gibi AKP’nin ideallerine taban tabana zıt bir ideolojiye olan bu yakınlık diğer taraftan ağır bir ekonomik yükün altında ezilen Venezuela’nın farklı siyasi çözümlere yönelmemesi için gösterilen hassasiyet.

Türkiye’de komünistler makbul değil iken aynı komünistler nasıl oluyor da Venezuela’da gayet başarılı bulunuyor, anlayan beri gelsin.

Üstelik bu siyaseti savunmak için ortaya konulan sandığın kutsiyeti Türkiye’de hiç de aynı değeri bulmazken.

Vekiller, belediye başkanları kendilerini görevlerinden alınmış ve daha da acı biçimde birden parmaklıklar arkasında bulurken aynı sandıktan söz edilmediği anlaşılıyor.

Venezuela sandığı belli ki Türkiye’de en azından belli bölge sandıklarından farklı malzemeyi haiz. Sandıktan çıkan ama yönetme hakkı elinden alınanlar için Venezuela standartları geçersiz kalıyor.

Cumhur İttifakının küçük bileşeni MHP için bu komünist lidere olan ilgi pek makbul olmasa gerek, tıpkı sandığa verilen ekstra özen gibi. MHP lideri kendilerine oy vermeyenleri bekaya kast etmekle itham ettiğine göre, belli ki, sandığı da o kadar önemsemiyor.

Yakın zamanda yazmıştık. Herkes MHP’yi AKP’ye tahvil olmakla itham ediyor. Ben tam da tersini düşünüyorum. AKP için MHP ile zorunlu ittifak tüm kurucu ideallerine ve 15 senede özene bezene teşekkül ettiği ekonomik istikrara mal oldu.

Belki de AKP ülke dahilinde söyleyemediklerini Venezuela üzerinden iletiyor ortağına. Benim kadar naif olmayanları güldürmek pahasına bu fantastik tespiti yapıp Komünist Chavez’in mezarında uyuyup, geceleri bir kuş suretinde kendini ziyaret ettiğini ifade eden Maduro’ya dair ilginç notlara devam edelim.

Gıda darlığına karşı önlem olarak az yemek yemeyi önermesi”, tuvalet kağıdı isteyenlere cevap olarak “size bir vatan verdim kağıdınız da eksik kalsın” diyerek kendini savunması aslında biraz çılgın biri olduğuna da delalet ediyor.

Bir zamanlar sahte kadın profili Yeliz ile tanınan AKP’li vekil Ahmet Hamdi Çamlı’nın sosyalist Maduro (o Madura diye ifade ediyor) ile aynı kareye girmesi dünyanın geldiği noktaya dair gayet öğretici. Çamlı’nın ifadesi ile “manen olarak” yanında durduğu Venezuela tarzı sosyalizm belli ki cazip bir seçenek.

Komünizmin Bolivarcı versiyonunun önce Chavez ardından Maduro’nun elinde ülkeyi anakronik bir soğuk savaş Demirperde gerisi devletine çevirdiğine dair gayet güçlü iddiaları İnsan Hakları örgütleri söylüyor.

Enflasyonun % 65 değil % 65.000 olduğu 2015-2018 döneminde GSMH’nın sürekli gerilediği, küçülme şampiyonu Venezuela’ya olan bu ilginin arkasında sosyalizmin başarısızlığını tescil etme arzusu yatmıyor ise acaba hangi kaygı var?

Yanıbaşımızdaki komşularla dertlerimizi çözemeyip 10bin km öteden müttefik devşirmemizin tuhaflığını kenara koyup yine de umudumu muhafaza derdindeyim.

AKP’nin Venezuela sevgisi ve sandık saygısı bakarsınız “bugüne değin yaptığınız ne varsa tersini yapın” formülüne de kapı açar. 40 kez söylenen dileklerin gerçek olduğu gibi Bolivarcı devrim AKP’nin siyasal obsesyonuna da bir kapı açar.

Ve Bolivarcılığın asli atası Simon Bolivar’ın tarihe kazınmış sözleri ile bakarsınız kendini yeniden tanımlar :
*Tiranlık kanun haline geldi ise isyan bir haktır.
*Cahil bir insan kendi yokoluşunun kör aracıdır.
*Kazanma sanatı yenilgiyle öğrenilir.
*Tek bir adamın tüm güce sahip olduğu ülkeyi terk edin, çünkü orası bir köleler diyarıdır.
*Bir hükümetin ilk görevi halkına eğitim vermektir.

[Simon Bolivar kimdir?
Günümüzde tam altı ülke tarafından kurucu olarak kabul edilen Güney Amerikalı devrimci Simon Bolivar, Venezuela’daki Caracas şehrinde zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Bolivar eğitimini İspanya’da aldı. 1807 yılında ülkesine dönen ünlü devrimci gelişmekte olan direniş hareketine katıldı. 1813 yılında Venezuela’yı özgürleştirmek için bir mücadele başlattı. Bu dönemdeki başarısı nedeniyle kendisine “Kurtarıcı” adı verildi.
George Washington ve Amerikan Devrimi hayranı olan Bolivar, ABD’yi model alan birleşik bir Güney Amerika Cumhuriyeti kurmayı hayal ediyordu. Elde ettiği askeri başarılarla Kolombiya, Panama, Peru, Ekvator ve Bolivya’yı esaretten kurtardı. 1821 yılında kıta çapında bir konfederasyon olacağına inandığı Gran Colombiya’yı kurdu. Ne var ki Gran Colombiya, Bolivar’ın istediği şekilde gelişmedi. Federasyon kendi içinde derin ayrılıklara sahipti ve 1828 yılında ortak bir anayasa oluşturulması konusunda uzlaşma sağlanamadı. İdealist düşüncelerine ve demokrasiye olan inancına rağmen Bolivar işleyen bir ülke yaratabilmek için kendisini diktatör ilan etti. Buna karşılık planı geri tepti ve bir zamanlar Güney Amerika’nın en sevilen adamı olan Bolivar bir anda çok sayıda düşman kazandı. 1828 yılında bir suikast girişiminden sağ kurtulmayı başardı, ancak 1830 yılında görevi bırakmak zorunda kaldı. Tüberküloz nedeniyle sağlığı bozulan Bolivar, Avrupa ya da Karayipler’e sürgüne gitmeyi planladı. Güney Amerika’dan ayrılmadan Kolombiya’daki küçük bir çiftlikte öldü.]

Yazarın sosyal medya hesapları:

https://www.facebook.com/veysi.dundar.3344

https://twitter.com/VEYSDNDAR1

https://veysidundar.home.blog

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz