Yeşilçam’ın Kötü Adamı Erol Taş’tan, Beyoğlu’nun İyi Adamı Alper Taş’a…

1

İmam Hatipli Sosyalist Başkan’dan İyisi Var mı?

Erol Taş’ın Türk sinemasında yeri ayrıdır. Kötülüğü bize Erol Taş öğretti desek mübalağa etmiş olmayız. Erol Taş’ın kötülüğünü içine sindirmekte zorlanan Türk insanı yeri gelmiş sanki filmler gerçekmiş gibi; ona hücum etmiş, yolda görünce küfür kafir saldırmıştır.

Türk insanı için kötü ve iyinin sınırı hep belli olmuştur. Onur, namus, özgürlük, güven, sadakat, dostluk, adalet eşitlik, huzur, halden anlamak, paraya değil insanlığa önem vermek, sözünden dönmemek, sözünü tutmak, hep iyilikle özdeşleşmiş, karşılığı ise kötülüğün binbir yüzü olmuştur.

Samatya’daki kahvesine hep dönen Erol Taş’ın altın gibi kalbi olmasa, iyilikten bu denli anlamasa kötülüğü bu kadar iyi resmeder miydi, bilmem. Tahminim o ki; Erol Taş iyilikten gayrısına prim vermediği için, kötü adamları en iyi şekilde temsile imkan bulmuştur.

Erol Taş’ın filmlerindeki kötülüğün içinde ya köyü haraca kesen bir eşkıyanın, ya emeği için çabalayan bir işçi kızın yolunu kesen bir şehir haydutunun, ya bir sermaye sahibine kulluk edip garibanların gözünü korkutan bir mafya kabadayısının varlığı söz konusu olurdu.

Erol Taş’ın resmettiği kötülüğün sosyal meselelerle dolaysız bir ilişkisi hep vardı. Erol Taş’ın sert ve esnemez fiziksel görünümünün sağladığı Allah vergisi kabiliyetin bir tarafında ise insanların o bitmez tükenmez hayat mücadelesi hep varoldu.

İyi insanların iyi bir dünya için mücadelesini Erol Taş’ın çoğu zaman filmin en kritik zamanında ölerek müjdelemesi aslında kötülüğün yenilgisine olan kollektif ihtiyacın karşılanması amacını da gerçekleştiriyordu.

Erol Taş’ın sahte ölümü ile içimize bir huzur doğardı. Erol Taş’tan gerçekten ayrılalı ise tam 21 sene oldu.

Beyoğlu’nun bir sakini olarak Erol Taş’ı bize kazandıran Yeşilçam sokağının yanıbaşında yıllardır yaşıyorum, çalışıyorum. Bugün Beyoğlu’nu bir zamanlar Türk Sinemasının merkezi yapan Yeşilçam’da, bırakın Erol Taş’ı, kimsenin seyretmediği TV dizilerinin figüranlarına bile rastlayamazsınız.

Beyoğlu’na zenginlik katan her ne varsa artık Beyoğlu’nda yok. Sinemaların bırak yapımcıları oynatıcıları dahi Beyoğlu’nda görünmez oldular.

Erol Taş’ın filmlerde resmettiği kötülüğün bin beteri Beyoğlu’nu fakirleştiren, kalitesizleştiren, Beyoğlu’nu yüzlerce yılı bulan tarihinde hiç görmediği bir dibe iten bir aklın aymazlığında on yılları bulan bir dilimde Beyoğlu’nda hakim oldu.

Kötülük filmlerde ilgi çekici bir tema iken gerçek hayatta insanları mutsuz eder.

Sosyalistlerin mücadelesinin temelinde insanları mutlu etmek yatar. Sosyalizm toplumculuktur diğer bir ifade ile.

Devlet Bahçeli’nin yeni öğrendiği Amerikan emperyalizmi vb kavramları sosyalistler bundan 50 sene önce terennüm ederlerdi.

Erol Taş’ın sahte kötülüğü değil ama hayatın her alanına yansıyan bir zapturapt ve toplum mühendisliğine dayalı ötekileştirme ile kendini ortaya koyan bu kötü maslahatın ise telafisi imkansız.

Hepimiz gibi Erol Taş’ın filmleri ile büyüyen Alper Taş’ın Beyoğlu Belediye Başkanlığına adaylığının kesinleşmesi bende Beyoğlu’nun son 25 yıllık filminde nihayet kötü adamı altedecek bir iyi adam sahneye çıkıyor duygusu uyandırdı.

İstiklal Caddesi’nde her daim mütevazi bir kıyafetle ve caddenin bir parçası gibi kendisine rast geleceğiniz Alper Taş’ı bu göreve uygun görenlerin aklına sağlık diyorum.

Birkaç gün önce yazdığım gibi Ahmet Hakan, Abdülkadir Selvi gibi iktidar yazarlarının beğenmediği CHP tipi demokratik anlayış ve algının ürünü aslında Alper Taş ittifakı. Alper Taş’ın ÖDP’de devraldığı bayrağın geniş tabanlarla işbirliği ile elden ele yayılacağına olan inancı temsil ettiğine şüphe duymuyorum.

“İmam Hatip’ten sosyalist çıkar mı?” sorusunun absürtlüğünü herkesin suratına haykıran bir bileşimdir Alper Taş. Kendisi ile Kasım 2017’de yaptığımız mülakatta şu cümleleri kurmuştu:

“Manevi yoksullaşma toplumu bir arada tutan ahlaki değerlerin yitimidir. Sevginin, paylaşmanın ve dayanışmanın vb. Bugün ülkemizde, ‘insan insanın kurdudur, büyük balık küçük balığı yer’ anlayışı egemendir. Bugün düzen, altta kalanın canı çıksın düzenidir. Kadın cinayetlerinin, iş cinayetlerinin arttığı, tecavüz olaylarının sıradanlaştığı, çocuk istismarcılığının boyutlandığı, ailelerin parçalandığı, aile içi şiddetin ve cinayetin had safhaya vardığı bir ahlaki yıkım içerisinde ülkemiz.
Bu yıkımın en büyük sorumlusu, en çok maneviyattan söz eden AKP’dir. Türkiye toplumu hiç bu kadar manevi yoksullaşma yaşamamıştı.”

Manevi yoksullaşmanın AKP elinde maddi yoksullaşmaya dönüştüğü yerlerin birincisinin Beyoğlu olduğunu artık sadece Beyoğlu’nda yaşayanlar değil, tüm İstanbul, tüm Türkiye biliyor.

Kadıköy ve Beşiktaş’ın Beyoğlu’ndaki eğlence hayatının tüm kaymağını yemesi Erdoğan’ın dediği gibi buralarda kaymak tüketiminin fazla olmasından ziyade yıllardır kısır bir griliğe mahkum edilen başta İstiklal’in can damarı eğlence bölgelerinin maruz kaldığı eziyetin neticesi olmalı.

AKP’nin birkaç oydan fazlasını alamadığı ve aslında Beyoğlu’nun temeltaşı olan İstiklal Caddesi ve civarından değil ama bu civarı yönetmek için Beyoğlu’na dahil edilen civar mahallelerdeki oy tabanını ikna etmek için Alper Taş’ın çok çalışması şart.

İster imam hatipte öğrendiği Kur’ani bir emir olarak, isterse bir sosyalistin üzerine düşen emeğin yanında olma vazifesinin bir gereği olarak Alper Taş’ın çok çalışacağına kuşkum yok.

Sosyal yardım ağları ile kuşatılmış Beyoğlu’nun uzun yıllardır üzerine çökmüş ölü toprağını aşması için ihtiyacı olan dinamizmin tüm bileşenleri Alper Taş’ın şahsında toplanmış aslında.

Beyoğlu Belediyesinin Misbah başkanlı yıllar boyunca Beyoğlu’na reva gördüğü “günde 30 bin kişiyi doyuruyoruz“ tadındaki sadaka ekonomisinin Beyoğlu’nun yıllar boyunca biriktirdiği çalışmak, üretmek, zenginlikle buluşmak hedefinden çok uzakta olduğu aşikar.

Arada kaybolan, yok olan, telef olan değerlere karşın Beyoğlu’ndan kalan ne varsa tahkim etmek için şimdi vakit İmam Hatipli Sosyalist Başkan vakti.

Pera’da bundan iyisi olamaz.

1 Yorum

  1. “Ama acılara alışılmaz
    Bir şeyler var değişecek
    Bir şeyler var değiştirmemiz
    Gereken önce
    Acılardan başlanacak”
    Ahmet Telli’nin yazdığı Tolga Köroğlu’nun besteleyip söylediği gibi önce yoksulluklardan evsizlerden açlardan parasızlıktan sokağının dışına çıkamayanlardan başlanacak başlanmalı

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz