Bölüp Parçalanıp Yönetilenler İttifakı

0
Latest posts by Mustafa Kalabalık (see all)

1946’dan bugüne yapılan serbest seçimlerin sonuçları, birbirine yakın, benzer veya farklı da olsa her bir siyasi partinin, bu ülke siyasetine, geleceğine ve toplumuna katkı sağlamak, etki etmek amacıyla mücadele verdikleri malumunuz.

En azından öyle olduğunu varsaymak diyelim..!

Bilindiği üzere, seçimlerin bazıları, ülkemizde ve dünyada yaşanan savaşlar, ekonomik buhranlar, darbeler, muhtıralar, kalkışmalar gibi antidemokratik ve serbestliğin tanımlarını etkileyebilen, seçmen tercihlerinin yönlerini değiştiren olaylar sonrasında gerçekleştirilmiştir.  

Örneğin; seçimlerin serbest olarak nitelenebilmesi için seçme hakkının çağdaş demokratik ölçütler içinde tanınmış olması, seçimle işbaşına gelinecek makamlara herkesin aday olabilmesi, seçmenlerin birden fazla tercih arasından seçim yapabilmesi, seçmene sunulan tercihlerin farklı siyasal görüş ve düşünceleri savunan adaylar arasından olabilmesi ve adayların hukuken eşit koşullarda yarışabilmesi gerekir.’

Ama özellikle darbeler sonrasında dayatılmak istenen hukuki ama vicdani olmayan siyasi partiler, siyasiler, seçmen tarafından kabul görmemiş, kurgulayıcılarının hedefledikleri sonuçları elde edememişlerdir.

Bugün içinden geçtiğimiz aşırı kutuplaşma, ötekileştirme, dün ettiği küfür ve hakaretleri unutarak bugün adeta tapınmak gibi siyasi(!) manevraların ne kadar başarılı olacağını da, geçmişte gördüğümüz gibi sandıklar açıldıktan sonra görebilmek mümkün olacaktır sanırım.

Ama sonuç ne olursa olsun, siyasi oyun kurucuların oyunları da bitmeyecektir..!

**

Cumhuriyetin kurulmasından sonra kurulan ve kurdurulan bazı siyasi partiler, zaman zaman kendilerinden beklenen, daha doğrusu demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti sınırları ile varlıklarının devamını, arzu edilen siyasetleri güdemediler.

Bazı görüş ve yorumlara göre, her ne kadar “zaten istenmiyorlardı” denilmiş olsa da, bu partileri kuran, kurduran iradenin o zamanın şartlarına göre kendilerine dahi rakip olmaları adına, müsaade ettikleri ve arzuladıkları gerçeği hiçbir şeyi değiştirmeyecektir…

Yıllardır bu imkanlarla yeşeren, büyüyen, siyasi iktidarları elde eden, kimi başarılı politikalar ve ekonomik kalkınma başarılarının olduğu da reddedilemez.

Ancak yetmiş yılı geçen bir “sağ siyasi irade gücü” acaba bu toplumun hak ettiği kadar başarılı olabildi mi?

**

Kısa bir seçim sonuçları değerlendirmesini sizlere hatırlatmak isterim öncelikle.

Osmanlı Devleti, ilk seçim kavramı ile 1877 yılında tanışmıştı.

1908 yılında meşrutiyetin ilan edilmesinin ardından ikinci defa gidilen seçimlerde, İttihat ve Terakki Fırkası’nın karşısına, Ahrar Fırkası çıkmıştı.

Cumhuriyet döneminde ise, 1923-1927-1931-1935-1939-1943 tarihlerinde sadece Cumhuriyet Halk Partisi ile tek partili seçimler yapıldı.

Çok partili ilk serbest seçimler ise CHP ve ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün sayesinde 1946 yılında yapıldı…

Serbest seçimler serüvenine:

1946; CHP % 87,3, DP 11,6 oy dağılımı ile başlamış oldu.

1950; DP 53,5, CHP % 39,9

1954; DP 56,6, CHP % 34,8, CMP % 4,8

1957; DP 47,8, CHP % 41, CMP % 7,1, HP % 3,9

1961; CHP % 36,7, AP 34,8, CKMP % 14,0, YTP % 13,7

1965; AP 52,9, CHP % 28,7, Millet % 6,3, YTP % 3,7, TİP % 3, CKMP % 2,2

1969; AP 46,6, CHP % 27,4, GP % 6,6, Millet % 3,2, MHP % 3, TİP % 2,7, YTP % 2,2

1973; CHP % 33,3, AP 29,8, DP % 11,9, MSP % 11,8, CGP % 5,3, MHP % 3,4, TBP % 1,1

1977; CHP % 41,4, AP 36,9, MSP % 8,6, MHP % 6,4, CGP % 1,9, DP %1,9,

1983; ANAP % 45,1, HP % 30,5, MDP % 23,3

1987; ANAP % 36,3, SHP % 24,7, DYP % 19,1, Diğer % 19,9

1991; DYP % 27,0, ANAP % 24,0, SHP % 20,8, RP % 16,9, DSP % 10,7,

1995; RP % 21,4, ANAP % 19,7, DYP % 19,2, DSP % 14,6, CHP % 10,7, Diğer % 14,4,

1999; DSP % 22,2, MHP % 18,0, FP % 15,4, ANAP % 13,2, DYP % 12,0, Diğer % 18,3,

2002; AK Parti % 34,4, CHP % 19,4, Diğer % 45,2,

2007; AK Parti % 46,6, CHP % 20,9, MHP % 14,3, Diğer % 13,0,

2011; AK Parti % 49,8, CHP % 26,0, MHP % 13,0, Diğer % 4,8,

2015 (7 Haziran); AK Parti % 41,0, CHP % 25,0, MHP % 16,3, HDP % 13,2, Diğer % 4,6,

2015 (1 Kasım ); AK Parti % 49,5, CHP % 25,3, MHP % 11,9, HDP % 10,8, Diğer % 2,5,

**

Hatırlanacağı üzere oldukça değişken siyasi partiler ve oy oranları olmasına rağmen, muhafazakar ve milliyetçi saflarında yer alan partileri de merkez ve sağ partiler olarak değerlendirmek suretiyle, “sağ” ve “sol” olarak adlandırılan siyasi partilerin de seçimlerde ne kadar değişken oylara muhatap olduklarını görebilmek, seçim sonuçlarına bakarak bile mümkün...

Sonuçlar bize göstermiştir ki, seçmenlerin ağırlıklı olan kısmı sağ seçmen % 65-70’lerde, sol seçmen ise %30-35’ler seviyesinde. Bazı seçimlerde (1961, 1973, 1977, 1999) birinci parti olan sol partilerin varlığı da unutulmamalı..

Özellikle sağ denilen partiler arasındaki değişimin, siyasi iktidarı elde etme yarışının en önemli kısmına dikkat etmek gerekiyor.

Tıpkı 1991, 1995 ve 1999 seçimlerinde yaşanan sağ partilerin ayrışmasındaki gibi, 24 Haziran seçimleri de, AK Parti ve İYİ Parti-SP-DP gibi bir sağ ayrışmasına neden oldu.

Halbuki, DP lideri Süleyman Soylu ve HAS Parti lideri Numan Kurtulmuş ile sağlanan AK Parti şemsiyesindeki sağ birleşmeler, geçmişte yaşanan güç zehirlenmesine benzer şekilde bir ötekileşmelerle savrulunca, “sağ siyaset”; AK Parti’ye desteğini veren liberaller başta olmak üzere, sanırız ki şimdi de demokratların ayrılmalarıyla karşılaşacak..

Konsolide edilen siyasi birliktelik, bakalım 24 Haziran seçimleri ve sonrasında nasıl bir yöne doğru gidecek..

Bir de yönetim şeklimizdeki değişimleri dikkate alırsak, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile mi devam edilecek, yoksa daha bugünden vaat edilen daha güçlü bir parlamenter demokrasi mi yaşanacak…

Anlayacağınız, bileşen sağ güçleri birleştirebilmeyi başaran siyasi irade, bu sefer bileşenlerden kendini soyutlayarak, yanına da sadece gücü giderek azalan bir milliyetçi partiyi katarak, bir karşı bileşen güçlerin oluşumuna çanak tuttu.

İlk adımlarını eğer MHP kurultaylarına yargı ve siyasal baskı, etki ile atmasaydı, Akşener ve MHP içinde başlayan muhalif kesimin gücü de, devamında liberaller, demokratlar da, bu kadar büyük bir ilgi ile toplumdan karşılık bulmazlardı…

Ve, bölüp parçalanıp, yönetilen siyaset ve toplum, hesaplanmayan bir ittifaka doğru zorunlu bırakılmazdı… 

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz