Cezanın Boşluğu ve En Güçsüzün Yasası

0

Devleti elinde tutanın onunla oynaması, boşunadır. Devlet son derece karmaşık ince bir makinadır. En iyisi onu oluruna bırakmaktır. Bu ince makinaya dokundunuz mu, bozuldu demektir. Kendine mal etmek isteyen kaybeder onu. Adına ister Ergenekon, ister FETÖ paralel yapılanması, ister X bir yapılanma deyin, “devleti kendine mal etmek isteyen, eninde sonunda onu kaybeder.

Bilge kişi, yönetirken, bütün varlıkları çeşitli yaradılışlarına göre davranmalarında özgür bırakır; kimi çevik, kimi gevşek; kimi uyuşuk, kimi coşkun; kimi güçlü, kimi güçsüz; kimi dayanıklı, kimi dayanıksız yaradılışlarına göre.

Bilge kişi, güçlülük, zenginlik, tutkunluk gibi bütün varlıklara zarar verecek aşırılıkları bastırmakla yetinir.

Halk ölümden korkmuyorsa, onu ölüm korkusuyla dizginlemeye çalışmak neye yarar? Ölümden korksaydı, yalnız o zaman kargaşalık yaratanları yakalayıp öldürmek, başkalarını aynı şeyi yapmaktan alıkoyabilirdi.

Dolayısıyla halkı teyakkuzda tutmak adına devamlı bir paranoya ile düşmanı varmış gibi yaşatmak, sağlıklı bir durum değildir. Kimya bozmaktan başka bir manası yoktur. Devleti özgürlükçü, eşitlikçi ve herkesi birinci sınıf vatandaş olarak kabul etmeden yönetmek ülkede huzursuzluk yaratır. Kargaşaya sonrasında da nedamete götürür.

Demek ki; ölüm cezasını bol keseden veren ve bununla her şeyin yolunda gideceğini sanan yasa ya da devlet adamları aldanıyorlar. Öldürmeye görevli olan Allah öldürür. Bırakalım öldürsün. Onun işini biz yapmayalım. Yalnız o öldürmeye yetkilidir.

Her kim onun yerine öldürmeye kalkarsa, dülger keseri ile oynuyor demektir. “Bu oyunda parmaklarını kesmeyenler, parmakla gösterilecek kadar azdır”, der Lao Tzeu…

Zira insan doğduğu zaman yumuşak ve güçsüzdür ama dipdiridir. Tam güçlü ve sert olduğu zaman, ölür.

Bitkiler için de böyledir bu. Haşhaşlar doğarken tazecik, ölürken kaskatıdırlar. Haşhaşiler de bu tarife tıpa tıp uyarlar. Burada doğup büyürken tazeciktiler, lakin ölürken kaskatı kesildiler.

Güçlü ve kaskatı olan her şey ölüme, eğilgen ve güçsüz olansa yaşamaya elverişlidir. Nitekim; ordu çoğaldı mı yenilir, ağaç büyüdü mü devrilir. Son on senedir Ergenekon ve FETÖ düzleminde yaşananlar bu analizle birebir örtüşmektedir.

Güçlü ve büyük olan her şey öyle olmayanlardan daha kötü durumdadır. Eğilgen ve güçsüz olan, her zaman daha baskın çıkar.

Bilgeler ne demiş? Yalnız ahlâkta çamurdan ve politikada belâdan korkmayan memleketin başı ve devletin yöneticisi olabilir. Yönetenin sert ve sistemli olması değil, bütün bunlarla uzlaşabilecek kadar kıvrak olması elzemdir.

Güçsüzlüğün güçten daha iyi olduğu, yumuşaklığın sertlikten daha baskın çıktığı yeterince açık değil midir? Herkes öyledir der, ama kimse öyle davranmaz.

Bir çoklarının ne denli gücüne giderse gitsin, bu son derece doğru bir sözdür: “Küçük güzeldir.”

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz