Deniz Gezmiş’in Parkası

1

Parka 68 kuşağının alamet-i farikasıdır. Che Guevara beresiyle giyilince sol modaya uymuş olursunuz. Üzerinden tarih, sosyoloji, psikoloji, dizginlenemez bir başkaldırı akar. Aslında balıkçı gocuğudur ve balıkçı teknesinde rüzgardan en koruyandır. Yani yine “deniz”le ilgilidir.

Ben de giyerim yeşil renkli parkadan. Tam da havası. Bedenim kadar içimi de ısıtır. Dedem, Deniz Gezmiş’in idamından 5 yıl sonra doğan dayıma Deniz adını vermiştir. Bu arada dedem namazını eksiksiz kılan, orucunu tutan, Kuran okuyan biridir. Bunu ısrarla belirtirim. Ülkede birbirine düşman edilmek istenenlere inatla.

Futbolcu Rıdvan’ın, bu cümleyi sehven demediğine inanırım. Ama cümlenin ona ait olmadığına da adım kadar eminim. Şeytaniliği belki buradan kaynaklanıyordur. Ona cümlenin suflesini vermişlerdir, o da demiştir.

Amerikan ordusu montu muhabbetine gelince; önemli olan kimin ürettiği, kimlerin giydiği değil; kimin taşıdığı, kimle sembolik anlam kazandığıdır.
Aslında Deniz Gezmiş’in kişiliğinden arındırılıp incelense geriye bir şey kalır mı ?!!!

Az buçuk herkes biliyordur. Yakalandığında üzerinde olan parkası yeşil renklidir, kürklü bir başlığa sahiptir. İdamından sonra da bir meta haline gelmiş, sol görüşlü insanlar bu tip parkalar giyer hale gelmişlerdir. Hatta üniversitelere bu parkalarla girilmesi bir vakit yasaklanmıştır.
Erdal Öz de, “Gülünün Solduğu Akşam” isimli kitabında bu metadan çok bahseder.

Hep parka olarak anılsa da gocuk diyeni de, parkadan çok anorağa benzeteni de vardır.
Zannımca, cümle içinde tuhaf durduğundan gocuk yerine parka tercih edilmiştir.
Kahkaha ağlayıp hıçkırık gülen insanların hırkasıdır o parka…

Çeşitli ortamlarda keşke Deniz Gezmiş’in fikirlerini gölgelemese dememi sağlayan parkadır. Bir kaç gündür süren tartışmalar, fikirlerini gölgede bıraktı.

1994-95 civarıydı galiba; Lee markası da kot pantolon ürün gamında “ranger” modelini çıkartıp bunu James Dean’in ‘Rebel Without a Cause’ filminde giydiği kot diye reklam ederek bir hayli satış yapmıştı..

Benzer tasarımda üretilen parkalardan sadece solcular değil, kendine yön arayışında olan ve tarih itibariyle sağ tarafta gezinen bir çok genç bile satın almıştır. Bu kadar genç, fişek gibi ve tüketim canavarı bir nüfusa sahip bir ülkede, böylesine kült ve karizma bir ismi kullanarak neler yapılacağını bilen girişimcilerimiz de varmış.

Dağda bayırda silahlı eylem yapanlar, takım elbiseyle gezecek, ‘burjuva kılığına’ girecek değil ya! Hoş Polat Alemdar dağda kırda bayırda şehirde her silahlı eylemde hep takım elbiseli o da ayrı bir konu.

Vakti zamanında rahmetli Alparslan Türkeş, partisini faşistlikle suçlayanlara “bizim parti binalarımızın hiçbirinde Hitler, Mussolini, Franco gibi adamların fotoğrafları asılı değildir” demişti.

Cem Karaca’nın Parka adlı şarkısının giriş sözlerinde mahfuzdur o parka.
“Her akşam o köşeye asılırdı o parka
Paltoya para yok ki ondan alındı parka
Bir sabah onun sırtında çıktı gitti o parka”
Solculuğu kolunun altına Cumhuriyet gazetesi sıkıştırmak, saçları yıkamadan pis ve yağlı bırakmak ve bu tarz parkayı giyerek sokaklarda aylak aylak gezmek, ya da Nazım Hikmet Kültür Merkezinde bira içmekten ibaret sayan zihniyetin metaı haline de geldi o parka. Deniz Gezmiş’in yaptıklarının binde birine cesareti olmayan özenti insan doludur her yanda.

Görünümü hoştur, fakat şu an herkeste olması sokaklarda insanların aynı pavyonun çalışanı gibi tek görünüm gezmelerine yol açıyor. Siyah renkte olanları da vardır. Adeta kutupta penguen sürüsü izlenimi yaratıyor.

Ölümün sıcaklığından mıdır nedir, Allah için, bu kışta en iyi ısıtan kıyafet de bu parkadır. Yeşil ya da haki renk. Dünyanın herhangi bir yerinde, işten eve gülerek dönebilmelerin, yalaka olmadan sürdürülen yaşamların, paylaşılacak sıcak somunların, içtenlikli, çocuksu, eşit bir dünyanın bireyi olmanın uğruna, herhangi bir coğrafyanın ayazında savaş verenleri soğuktan hala koruduğuna inanıyorum parkanın. Ben de giyiyorum tavsiye de ediyorum.

1960’larda, 1970’lerde parası olanın palto, mont, kaban aldığı, parası olmayanın daha ucuz olan “parka” aldığı dönemden artık parası olanın “parka” alır olduğu bir dönemdeyiz. Emperyalizm işte böyle bir şey. Evet, ne enteresan şey!

Deniz Gezmiş’e, “hem bu montu giyiyorsun, hem de kapitalizmi şikayet ediyorsun!” denildiğinde, “ama abi adamlar kaliteli yapıyorlar, gavur yapıyor aga” babında cevap vermiştir.

Tükettiğimiz başka şeyler gibi ideolojinin tüketilmesinin en güzel örneğidir. Şekilcilerin pek bir sevdiği ve alta nike ya da converse giyerek tamamladıkları aksesuar olduğunda ideoloji sıfırlanmış oluyor. Devrimci olmayı bu montun benzerini giymekle eş tutan pek çok insan var bu ülkede.

Velhasılı kelam sözü kelam erbabı Mevlana’ya bırakıyorum:
“Çok insan gördüm üzerinde elbisesi yok,
Çok kıyafet gördüm içinde insan yok.”

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz