Elini Sallasan Süperman’e Çarpıyor

0

5300 kişiyle yapılmış bir anket, halkın üçte birinin “gusül”ü bilmediğini ya da umursamadığını aşikar etmiş. Yüzde kırka yakını da iman esaslarından en az birini kabul etmiyor.
Hadi Kudüs’ü kurtaralım hep beraber.

Fikirlerin doğruluğu ülkemizde ne yazık ki okurla buluştuğu mecraya göre değerlendiriliyor. Bu korkunç bir hata. Yukarıdaki anketi hangi yayın kuruluşu yayınlarsa yayınlasın, içeriğin sahihliği değil, yayınlandığı sitenin önyargısı baskın gelecektir. Ona göre spot cümleler seçilecektir.

İnsanın bedeni bu aleme aittir. Burada kalır. Ruhu onu manevî âleme taşıyabilecek tek zenginliğidir.
Ruhunu maddiyata teslim edenler, manevî değerlerini kaybeder ve açığı maneviyat dolu sözlerini artırarak kapamaya çalışırlar.

Oysa; “Tilkiden kurnazı yoktur, ama pazar onun postuyla doludur” nihayetinde…

Çobana koyun, krala soytarı, komutana asker olsan da, sadece doğruya biat et. Sorgula, düşün ve vicdana uygunsa uygula.

Anonim bir fıkradır. Adam, karısını aldatmış, gece yarısı eve süzülmüş. Çaktırmadan pijamasını giyip yatağına girmek üzereyken karısı uyanmış,
“Ooo Süpermen hoş geldin” demiş.
Adam, zeytinyağı gibi üste çıkmak için “Nereden çıkardın, Süpermen’i filan” diyecek olmuş ki, karısı yapıştırmış yanıtı:
“Donunu pantolonun üstüne giyen Süpermen’den başkası olamaz ki…”

Günlük yaşamda da aldatma çabalarına her gün hep birlikte tanık oluyoruz. Belgeler havada uçuşuyor. Kumpastır, sahtedir, uydurmadır deniliyor. Yalanlar gırla. Bizim memleket fıkra gibidir. Elini sallasan Süpermen’e çarpıyor.

”Sözü ehline bildirmek gerek. Ta ki Tanrı’nın sırrı ayağa düşmesin. Ehil olmayana sır vermek, ona taşıyamayacağı bir yükü yüklemektir” der Hallâc-ı Mansur. Burada izahtan vareste olan bir durum yok. Ayan beyan ortadadır durumlar.

Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi; “Ulvi bir hedef aşağılık bir vasıtayı mübah/meşru kılmaz, fakat aşağılık bir vasıta her hedefi küçültebilir.”
Malesef gün aşırı yaşadıklarımız, ulvi bir hedef ortaya konsa da, gölgeleniyor. Vasıtalar da hedefin küçülmesine neden oluyor.

Gerçek, bütün yalanları yenecek güçtedir ve gerçek er ya da geç ortaya çıkar.

Tanrı’ya inanmıyor olabilirsin ama doğruyu ve yanlışı bilirsin. Ve barıştan yana olmak için Tanrı’ya inanmaya gerek yoktur.
Herkesin hak ettiği adaleti bulmasını sağlamalıyız.

Necip Fazıl’a atfedilen bir söz var: “Hohlaya hohlaya buzdağlarını erittik, şimdi ortalık çamurdan geçilmiyor.” Ruhu şâd olsun, dediği aynıyla vaki…

İnsanlar yavaş yavaş inanma(ma)yı, güvenme(me)yi, sevme(me)yi ve kronik şüpheci olmayı öğrendi. Artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanlar artık kalpleri ile bağlantılarını kaybetmiş durumdadırlar.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz