Gel Vatandaş Gel, Ucuz Konut Kredisi Var

1

Yazdığım makalelerde ekonomi alanında fazla iddialı ifadelerden hep kaçınmışımdır. Ama dün basında yer bulan bugünse havuz ve havuza açık medyayı baştan ayağa “ver mehteri” tarzı bir coşkuya iten ‘Konut Kredisine düşük faiz’ başlıklı haberi açıkçası ilginç bulup biraz konu hakkında araştırma yaptım.

Malumunuz; kamu kurum ve kuruluşlarının mevduat ve katılma hesabı olarak değerlendirecekleri mevduatlara, kamu bankalarınca teklif edilebilecek getiri oranları için tavan faiz uygulamasına gidildi.

Esasen paranın fiyatı olan faizin konut kredisi işlemlerinde daha düşük belirlenmesinin, nasıl mümkün olduğuna biraz kafa yordum. Çünkü bildiğim kadarıyla konut almak için ayrı bir para kullanılmıyordu. Yani; araba alırken de üzerinde Atatürk ya da George Washington olan paralar geçerliydi, konut alırken de…

Araba alırken farklı, konut alırken farklı para kullanılmıyorsa; bu para cepte yoksa ve bankadan kredi çekmek gerekiyorsa, bu kredi için ödenmesi gereken faiz nasıl oluyor da, farklılaşabiliyor ve de neredeyse %30’a yakın ucuz bir fiyattan söz ediliyordu.

Aynı anda piyasalarda Merkez Bankası faizlerinin de neredeyse, bu düşük faizin %20 daha da fazlası olduğunu gördüğümde bu işte bir iş olmalı diye iyiden iyiye düşünmeye başladım.

Haberin detayına baktığımda aslında konut kredisi faizlerini düşürecek olanın Ziraat, Halk ve Vakıfbank olduğunu, bunlara iki de yine kamu kökenli katılım bankasının dahil olduğunu gördüm. İyiden iyiye evhamlandım. Herşeyden önce toplu iğne! fabrikasını bile satan AKP’nin kamu bankalarının bir tanesine dahi dokunmadığını fark ettim.

Serbest rekabetin olduğu, rekabet iddiasıyla kurumlara kuruluşlara milyonlarca ceza kesildiği bir ortamda, devletin kamu bankalarına maliyetin altında konut kredisi sattırmasının ne anlama geldiğini şöyle bir düşündüm. Konuyu az çok bilenlere, banka müdürlerine danıştığımda çok acayip bir tablo ile karşılaştım.

Devlete ait bankalara yine devlete ait mevduatın ucuz bir şekilde yatırılmasının zorunlu olduğunu, kamu haznedarlığı tebliği denilen bir uygulama ile de bu paraların sadece kamu bankalarında olmasının zorunlu tutulduğu bir sistemin hem de tüm AKP iktidarı boyunca devam ettiğini öğrendim. Hatta bu sistem 2007’de yasal olarak değişmesine karşın, bunun uygulanmadığını da bu vesile ile öğrenmiş oldum.

Makro İhtiyatlılık Sisteminin mucidi ancak ekonominin şu anki haline baktığında “yarım tedavi (=yarım doktor) adam öldürür” atalar sözünün en bariz örneği gibi duran Ankara esnaf çocuğu ODTÜ mezunu Ekonomi Eski Bakanı Sn. Ali Babacan belki bir ara bize kamu bakkalları pert edilirken kamu bankalarına olan bu ihtimamın da sebebini açıklar…(!)

Yani kamu bakkalı olsa, kamu müteahhidi olsa, kamu gazetesi olsa, kamu terzisi olsa da aslında tüm dertlerimiz sona erse…

Her neyse konuyu çok da dağıtmayalım. Özünde satılmayan konutları faizi ekstra hiçbir düzenleme yapmadan ucuzlatıp cazip hale getirerek satmanın kamusal faydasını gerçekten anlayamadığımı ifade etmek isterim. Ayrıca başta proje nitelikli konutlar olmak üzere kamu bankalarının dışındaki bankaların konut satışlarının bu beklentiden nasıl etkilendiği, bunun haksız rekabet olarak bu bankalara ve bunların müşterilerine nasıl yansıdığı ise ayrı bir fasıl konusu.

Abdurrahman Yıldırım gibi bu işlerin duayeni olduğu varsayılan bir ekonomi yazarının dahi, sorgulamaksızın satın aldığı bu aksiyonun yukarıda sıralanan envai çeşit sekelinin (eksiklik) olduğu aşikar. Örneğin bu konutları fiyatları ucuzlamış iken ve de ucuz faiz ile satın alan kişiler yarın koşullar değiştiğinde bu kazançlarının karşılığını, bu işi vergileriyle fonlayan bakiye halka nasıl bir sorumluluk duygusu ile mukabele edecekler meraktayım.

AKP iktidarı, devraldığı ve sözde piyasa ekonomisini savunan geleneği uygulamaları ile tamamen eksileyen hal ve tavrını kumanda ekonomisi pratikleri ile gitgide taçlandırma eğiliminde. Tabii ki ekonomik modellerin her türü olabilir; lakin Sovyet tipi kumanda ekonomisi uygulamalarını, narhları (fiyat kısıtı) savunup ondan sonra birilerine 70 sene önceki savaş koşullarındaki yaklaşımları için eleştiride bulunmak komik ve trajik oluyor.

CEHAPE zihniyeti diye sağa sola sataşıp ondan sonra kumanda ekonomisi pratiklerini makro ihtiyatlı yapısal reform olarak sunmak hiç de tutarlı olmuyor. Hoş eski Ekonomi Bakanı şimdi ki Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek “Piyasalardaki endişeleri anlıyoruz, bu kaygı yersiz” dese de; son yapılan emekli ikramiyesi çalışması iktidarın aslında CEHAPE’de olduğuna ve kendisinin de CEHAPE bakanı olduğuna delalet ediyor.

1 Yorum

  1. Bu ucuz konut kredisi herkezemi verilecek yoksa işi gücü yerinde ve yeterli geliri olanlaramı verilecek birde onu belitseler yada siz araştırsaydınız? Gariban vatandaş yine kapsama alanı dışındamı?

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz