- Zorunlu Bir Veda - 23 Nisan 2020
- Yunanistan’ın Korona Başarısındaki Sırrı Nedir? - 22 Nisan 2020
- AKP Eski Türkiye’den Şikayetinde Ne Derece Haklı? - 21 Nisan 2020
Türkiye acayip günlerden geçiyor. Bu acayip günlerin en acaip hallerinden biri de sesli ve görüntülü basın alanında yaşanıyor…
Yıllarca komünist ülkelerde tek bir gazetenin hükümranlığı ile şekil bulan organ tip yayıncılık, Türkiye’de özellikle son bir kaç yıldır oluşan acayip bir yapı ile adeta yeniden hortladı.
Dünyada örneği var mıdır bilinmez ama aynı başlığı atan 10 tane gazete formunun varlığı insana ister istemez 21. yüzyıla ulaşmış pravdavari bir anakronik yapıyı işaret ediyor. Kısaca havuz da denilen bu yapı aslında hemen hemen hiç bir ticari başarı yada performans göstermeden iktidar ilişkileri ile ayakta duran, öylece yayında kalan bir ağı gösteriyor.
Havuz öylesine yaygın ve yoğun bir halde etrafına halka halka yayılıyor ki; Türkiye tarihine damga vurmuş Milliyet gibi bir gazeteyi içine aldıktan kısa bir süre sonra adeta civa yoğunluğunda Milliyet’i de aynı ortama sürüklemişti. Tabii ki aynı yöntemlerle farklı sonuçlar elde edilebileceğini sanmak Türkiyelilere özgü bir hastalık olduğu için açıkçası Hürriyet’i Demirörenler aldığında acaba bu defa havuz bağlantısı olmaksızın bir yapılanma mümkün olabilecek mi diye bir vehme kapılmadık değil.
Tabii bu vehmin en önemli gerekçesi Hürriyet’in öyle ya da böyle bu ülkenin son derece temel bir çizgisini temsil ettiğine olan inançtı. Neydi bu çizgi? Tabii ki bir miktar kendine de olsa demokratlık ve hafiften pragmatizm.
Yani tabii ki Ahmet Kaya ülkeden kaçırtılırken Hürriyet provokatif bir rol oynamıştı. Ama bu sadece o ana özgü ve pragmatik bir tavırdı. Hürriyet hiç bir zaman Solcu bir gazete olmamıştı. Ama Solcuların bile acaba Türkiye gündeminde vasat düzeyde neler oluyor diye bakarak az çok fikir sahibi oldukları bir konumda idi…
Artık değil (.)
Hürriyet kısa bir geçiş döneminden havuza balıklama atladı. Hürriyet ismine dayalı olarak bir süre daha toplum vasatında ve AKP seçmeni olmayan geniş okur kitlesinde kredisini muhafaza edecek belki ama bu hiç de uzun bir vade değil.
Stratejik bir terörle mücadele dilinin muhafızlığında havuz ile arasındaki kanalları hızla geliştirmekte. Cumhurbaşkanı demeçleri haber özelliği ve gazetenin kendi redaksiyonu gibi birinci elden servis edilmekte.
Hürriyet havuzun pespaye derinliğine kulaç atmaktan imtina etmeyen bir özgüvenle hızlı adımlarla kendisine onyıllardır bağlanmış okur kitlesinden kopmaya başlıyor.
Havuz tipi basının aslında basın olmama şeklinde bir hal aldığı artık herkesin bildiği bir sır. Yani amaç havuza dahil edilen gazeteyi ticari bir yapı olarak sürdürmek değil, amaç gazeteyi yok ederek bir daha belini doğrultamayacak halde iktidara bağımlı kılmak.
Hürriyet için de malum süreç başlamış durumda. İnternet sitesine bir göz atıp gündeme dair genel bir fikir alma imkanı ortadan kalktı. Bundan sonra Hürriyet de manipülatif haberciliğin iktidarın çıkarlarını koruma ve kollamanın önceliklendiği bir faza girmiş durumda.
“Hürriyet” sözünün en bilinen kullanımı kuşkusuz vatan şairi Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesinin en ünlü beytinde yer alır:
“Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten”
Hürriyetin efsunu esaretin bittiği anda ona esir düşmeye yol açmaktadır bu dizeye göre. Sanırım Hürriyet için artık adıyla müsemma sözü gündemden düşecek. Tam tersine kendini iktidarın çıkar ve hedeflerine esir etmesi ile öne çıkacak.
Bu tavır Türkiye için şu bakımdan önemli bir handikap doğuracak kuşkusuz:
AKP’ye doğrudan muhalif olmayıp orta yoldan iyi kötü tavır gösteren son yapı da çözülüyor. Bastırılmış bir halde utangaç da olsa farklı konuşabilen yapı artık bu hasletini yitirmiştir. Bundan sonra Türkiye’de bugün ne olmuş diye Hürriyet internet sayfası tıklanmayacak. Çünkü anlaşılıyor ki medya ülkemizde esarete doğru koşar adım ilerlemekte…
Sayın Dündar,
“Türkiye tarihine damga vurmuş Milliyet gibi bir gazeteyi içine aldıktan kısa bir süre sonra adeta civa yoğunluğunda Milliyet’i de aynı ortama” cümlesinde sondaki Milliyet’in Hürriyet olması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılarımla