“İhmal”, “İnkar” ve “İrtical”… Sırada ne var?

1
Latest posts by Mustafa Kalabalık (see all)

İnsanoğlunun hayatındaki her anında bir pişmanlığı olabilir.

Eğer tercihlerini düşünerek, vicdanen ve razı olduğu bir seçim üzerinden yapabilmiş ise sonucuna da elbette katlanması gerek…

Bilerek ve isteyerek verilen kararlar, atılan adımlar, yapılan girişimler, sadece bu kararları verenlerin ekonomik ve sosyal hayatlarına sirayet edecekse, kendilerinin bileceği iştir!

Ama bu kararların neticesinde, doğrudan veya dolaylı olarak, şimdiki ve gelecekteki toplumun bütününe sirayet eden sonuçlara neden olduysa, oluyorsa ve olacaksa, tüm toplumun ilgi ve yetki alanına giren tartışılır bir gündem haline de gelmesi muhakkaktır..

Konu, Reza Zarrab (Rıza Sarraf) ismi üzerinden ABD’de devam eden dava ve içeriği.

Bugüne kadar zaten her kafadan bir ses çıktı. Hala da çıkıyor.

“17/25 Aralık” ismiyle zikredilen malum konu, kimi kesimler için “yolsuzluk”,“hırsızlık” ve “rüşvet” anlamını taşıyorken, özellikle bu suçlamaların muhatabı ve aidiyetindeki kesimler ile taraftar kesimlerinin de olayı de “17/25 Aralık Darbesi” ya da “ihanet” olarak kabul ettiklerini biliyoruz..

Malumunuz iç hukuk düzenimize göre de hüküm verilmiş ve “usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanmadığı” gerekçesiyle birlikte “Kovuşturma yapılmasına yer olmadığı”ndan hareketle ”takipsizlik” kararı verilerek, üç yıl kadar önce yargı sürecimiz tamamlatılmıştı…!

İşin buraya kadar geleceği hesap edilip edilemediğine dair bir şey söyleyemeyeceğim.

Ancak hesap edilebilmeliydi, ona göre politika üretilerek, siyaseten de olsa yargı süreci, ihmalleri görmeksizin “inkar” edilmemeliydi.

Bir de geçen yıllar içinde defalarca dillendirilen, gündeme getirilen, TBMM çatısı altında çalışmaları dahi yapılıp neticelenmeyen “Siyasi Etik Kanunu” çıkmış olsaydı, o gün ne olurdu? Bugün ne olmalıydı acaba..?  

AK Partili bazı yetkili isimlerinden, bugün başlayan davanın daha ikinci gününde, pişmanlık sözcüklerini henüz sıcağı sıcağına az kişiden de olsa duyuyor, öz eleştirilerini cılız da olsa işitebiliyoruz…

“Yolsuzluk”,“hırsızlık” veya “rüşvet” ile ilgili, “Oldu mu? Olmadı mı? Aldılar mı? Verdiler mi?” gibi sorulardan ve cevaplarını beklemekten ziyade, sorulması ve doğru okunması gereken sonuç, başlatılan yargı sürecinin “ihmal” ve “inkar” arasındaki ilintileri sağlıklı okunup okunmadığı, bugünlere gelineceğinin hesap edilip edilmediği olmalı kanımca…

Muhataplarının Yüce Divan’da yargılanmalarına engel olunması ve yargılamalarında da “takipsizlik kararı” verilerek, bir anlamda yargıdan kaçırılması “ihmaller zinciri” değil midir?

Değil deniyorsa eğer, “ihmal değil” diyenler için yazı burada sona erebilir.

Ama yaşananlar karşısında “acaba”, “galiba”, “olabilir”, “olabilir mi ki” şüpheleriyle gündemi takip edenlerin, olayların en başta yaşananlar üzerinden itibaren yeniden bir değerlendirme yapmaları gerekmez mi?

Bireysel olarak attığımız herhangi bir adım ve verdiğimiz bir karar neticesinde istemediğimiz bir sonuçla karşılaştığımızda, “ben nerede hata yaptım?” diye sormaz mıyız kendimize..!

Elbette ki sorarız. Sormalıyız da zaten!

Aynı hataları tekrarlamamak, aynı yanlışlara düşmemek, gelecekte çok daha fazla zarara neden olabilecek muhtemel tehlikeli ya da yanlış adımlarımıza engel olabilmek adına da sormalıyız…

Eğer bu öz-eleştiriyi yapmayı da “ihmal” edersek, hataları görmezden gelirsek, başkalarının da görmeyeceğini zannedersek, işin içinden çıkılamaz ve geriye döndürülemez bir yola da mahkûm kalırız…

Öyle ki, çok yakın geçmişimizde, ülkemiz ve geleceğimiz için çok çok önemli ve stratejik konularda yaşanan “pişmanlıklar”, “adlanılmışlıklar”, “kandırılmışlıklar” ve “ihanet edilmişlikler” (bizzat yetkililerin ifadeleriyle), ulusal ve uluslar arası politikalarımız ile ülkemiz ve devletimizin itibarının nerelere geldiği, muhatap olduğu kumpas(!) ve baskılar(!) da ortadayken…

“İhmaller” sonrasındaki “inkarlar” olacağına, bugünler önRıza Sarraf (RTeza Zarrab)görülebilseydi, şu anda yaşanan ve yaşatılanları da “irtical” gibi zannetmez, toplumun da zannedilmesi beklenmezdi sanırım…

Bakalım sırada ne var? Daha neler duyacak, neler görecek, neler yaşayacağız?

1 Yorum

  1. Bir özeleştiri de yetmez,yargılama konusu yapılması gerekir,Ortada tüm ülkeyi ilgilendiren suç zinciri varken ve bu durum yıllardır suruyorken,hala Türkiye’ye karşı kumpas,şantaj v.b. siyasi icerikli söylemlerle bu işi örtmeye çalışmak da ayri bir suctur.Sorumlular hakkında davalar açılmalıdır;
    Bu adama, Hayırsever Rıza diyenler kimlerdi,hapisten apar topar çıkartıp hakkındaki soruşturmaya yeni savcı atayıp birkaç gün içinde takipsizlik verdirenler
    kimlerdi,bu adama odül verenler kimlerdi,bu adamı arkasında Türk bayrağı ile televizyona çıkartıp vatan kahramani havası veren ve konuşturanlar kimlerdi?Verdigi rusvetlerin hesabını sormayan hatta sordurmayanlar kimlerdi,yaptığı karanlık işleri aklayanlar kimlerdi?
    Şimdi konuşup,”bütün o kayıtlardaki konuşmalar doğrulayip, Türkiye’de o kadar rüşvet dağıttım ki karıştırdığımdan bazen yanliş kişilere bile para gönderdim,bin türlü firildagi devlet yetkililerinin bilgisi ile yaptim” deyince CASUS ilan edip mallarına el koymak bu pislikleri örtecek mi?
    Peki bu adam CASUS ise bunun bu bilgileri,belgeleri elde etmesini,devletin en üst yetkililerine kadar kurduğu ilişkilere yardım ve destek olanlar da aynı suçun ortakları değil mi?
    Peki itiraf ettiği onca rusvetleri verdigi adamlar nedir?Bu rusvetler ve karanlık işleri birlikte yaptığı devlet ve hükümet yetkililerinin suçu yok mu?
    Yine bu itiraf ettiği rüşvetler ve karanlık islerde birlikte hareket ettikleri hakkında neden bir işlem yapılmaz ve neden bunların da mallarına el konulmaz.
    Asıl önemlisi neden bu kadar pisliği rüşveti yargılama imkanı varken açılmış soruşturmaları bile vatan-millet-sakarya edebiyatı ile apar topar kapattıran ve yargılanmasını engelleyenlerin hiçbir sorumluluğu yok mu,bunlar hakkında neden bir işlem yapılmadı,yapılmıyor?
    Demek ki bu kadar pislik ve rüşvet sorun degilmis,bu rüşvetçi CASUSun en üst yetkililerce korunması da sorun degilmis.
    Sorun önce HAYİRSEVER RIZA,şimdi ise ACAN,CASUS REZA dedikleri bu adamın konuşması ve gerçeklerin ortaya çıkmış olması imiş.
    Ey adalet neredesin.
    Adaletten kaçmak insanı adaletten kurtarmaz,Yerine getirilmeyen adalet ergec yerini bulur,İlahi Adalet ergec tecelli eder,Eder de,korkarim,Adalete engel olanlar ve destek olan herkesi önüne katip sürükler.Olan millete, devlete ve ülkeye olur.Cok büyük bir bedel ödetir.Benim korkum budur.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz