Kendime, Nefsime (5)

0
Latest posts by Psk. Dr. Ziya Doğan (see all)

Sevgili ben, sınırsız ülke, il, ilçe, kasaba hatta mahalle yoktur. Sen de sınırlarını belirle. Hayatında belli sınırlar olmalı ve herkese bu “sınırları” öğretmelisin. Ki herkes durması gereken yeri de, haddini de, hududu da iyice öğrensin.

Eğer sınırların olmazsa saldırıya açık hale gelirsin. Ve her zaman acımasızca suistimal edilirsin. Elbette hiç kimse topla, tüfekle kalbini işgal etmeyecek ama top, tüfek ne ki sevdiklerin tarafından yaralanmış olmanın yanında… Bu nedenle özenle sahip çık “sınırlarına”. Senin duyguların “yolgeçen hanı” değil ki ipini koparan dilediği gibi “eğlensin” hayatında?

İnsanın imtiyazının olması için sınırının olması lazım. Cep telefon numaramı herkes bilmemeli. Bilen bazıları saat 20.00’e kadar arayabilmeli. Bazı kişiler gece saat 03.00’te de arayabilmeli. Herkes her zaman arayabiliyorsa özel olan kişiye adil olamazsın. Bir şeyi kıymetli yapan sınırlardır. Sınırın varsa kıymetlisin. Otorite yoksa sınır yok, problem var, kavga var demektir. Evde otorite yoksa kardeş kavgası olur. Devlette otorite yoksa mafyalar sultan olur.

Hadi bakalım, söz dinle biraz. Biraz daha mesafe, bir parça sınır koy insanlarla arana. Sınırların olmalı ki hiç kimse dilediği gibi davranamasın sana.

Sevgili ben, sürekli taviz verenlerden olma. Her zaman, her konuda sürekli senin fedakârlık yapman gerekmediği gibi sürekli senin “tamam” deyip; her şeye eyvallah etmen de gerekmiyor. Devamlı senin alttan alman gerekmediği gibi her konuda senin taviz vermen de gerekmiyor. Yok öyle bir dünya! Neden sürekli senin bir şeylerden vazgeçmen gerekiyor ki? Herkes elini taşın altına koymalı. Senin başkalarını düşündüğün kadar başkalarının da seni düşünmesi gerekiyor. Bir şeylerin sürdürülebilirliği adına, ortak paydalarda hep sen başını eğip sen “tamam” diyorsan yanlış olan bir şeyler var demektir. Güç,  zalimleştirir. Gücü olmayanın merhametli olmaya hakkı yoktur. Taviz veren güçsüzleşiyor. Taviz alan zalimleşiyor, nankörleşiyor. Gücü varken yapıyorsa jest, gücü yokken yapıyorsa tavizdir.

Sevgili ben, kendine şans ver. Kendini geliştir; ruhen ve bedenen. Kendini bilgi gıda ile besle. Buz kalıbı olmak gibi bir görevin olmadığına göre, insanların isteği yönünde ve işlerine yarayacak şekilde kalıba girme! İnsanlar hiçbir rahatsızlık duymadan bunu senden beklerler ama böyle bir şeye izin vermek, kendine yapacağın en büyük kötülük olacağı gibi, kendi kişiliğinden tavizler vermek, kendine saygının kaybolmasına neden olacaktır. Kendine şans ver derken, şunu demek istiyorum: Kendine hep yararlı bir meşguliyet bul! Kendini meşgul edemeyeni başkaları işgal eder de ondan… Başkaları senin üzerinden kahkahalar elde ederken, senin kazanımın gözyaşı mı olmalı? Tabii ki hayır! Kahkaha atıp mutlu olmak başkalarına helal de, sana haram mı? Ya da başkaları kazanırken senin kaybetmen hak mı? Başkaları için herhangi bir kalıba girme. Kendine özgü hatalarınla, yanlışlarınla, doğrularınla veya güzelliklerle, özel olduğunu kazıya kazıya not et, yaz bir köşeye! Kendine bir şans ver! Sen de her şeyin en iyisini hak ediyorsun çünkü.

Sevgili ben, bütün kitaplar bir tek kitabı okumak içindir. Bir tek kitabı okuyabilmek; onu okumayı öğrenebilmek için… Yazılı kitaplar, sözlü kitaplar, ameli kitaplar, kutsal kitaplar ve hatta kâinat kitabı… İnsan denilen kitabı okumak için… İnsanın kendi kitabını okuyabilmesi için… Kendi içindeki kitabı… Onu; eşref-i mahluk ve Yüce Allah’ın halifesi ve vekili ve emanetçisi kılan kitabı… Unutmayasın, ilk emir oku, ikincisi ise insan ol!

(son)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz