Meşruiyet Sorunsalı..

0
Latest posts by Mustafa Kalabalık (see all)

17/25 Aralık süreciyle başlayan bir ayrışma, daha doğrusu daha da keskinleşen bir bozuşma, içindeki bilinmezlerin hala açıklığa kavuşamaması ve samimiyet testi ile sürüyor.     

Özellikle 15 Temmuz kalkışmasının kimleri, gerekçeleri, etkileri, nedenleri, niçinleri derken! Ve bu soruların da halen cevapları bulunamamışken gelen kamusal ayıklamalar, ilan edilen OHAL ve neticesinde KHK’ler ile atılan bazı adımlar, verilen kararlar..

Gelecekte, bugünlerin ve atılan adımların yasal meşruiyetini de sorgulatabilir açıklık vermeleri ve hatta bazı hususlarda geriye dönük yaptırımlara dahi neden olacak kararları da beraberinde getirebilecektir…

Ergenekon, Balyoz vs. davalarıyla yıllarını cezaevlerinde geçirenlerin, o zaman vatan haini ilan edilenlerin, ortaya çıkan “kumpas” söylemleriyle ve yeni yargısal hükümlerle birlikte, geride kalan hataların, verilen kararların, mahkumiyetlerin, nasıl da tersine çevrildiğini, hapislerde geçen zamanları geri döndürmek, manevi mahrumiyeti gidermek mümkün olmasa dahi, devlet kesesinden ödenen maddi tazminatları da bu kapsamda ”geriye dönük yaptırım” olarak düşünmek gerekir.

Hatta bu tazminatların, zamanın yetkili ve sorumlu makamlarında yer tutan, bugün bazılarının cezaevlerinde, bazılarının da firarda olan şahıslara rücu edilmesi konusu gündeme gelse de, pek de yer tutmadığını da hatırlamak gerekir..

Sadece bu ve benzeri kişisel hak gaspları, mağduriyetler değil!

Halen yürürlükte olan anayasamızın, yasalarımızın dahi kesin olarak men ettiği önemli hususların yok sayılması ve başka kişiler, kurumlar ve toplumsal mağduriyetlere, travmalara sebep olunması..

Sadece ülkemizde değil, dünya kamuoyunun gözü önünde yapılan uygulamalar, evrensel kurallara karşı aykırılıklar, üyesi olduğumuz uluslar arası kurumların ve platformların hukuksal hükümleri dışındaki eylemler de, bugünleri sorgulatabilir nitelik ve nicelikte değil mi?

Özellikle bizim de imzamız olan bazı uluslar arası hukuk konularından uzaklaşmış görüntüler verilmesi, bu hususlarla eleştirilmemiz ve buna rağmen aynı ısrarla ve hatta daha da sertleşerek tavırlarda ısrar edilmesi..!

Gerçi, her ne kadar anayasa ve yasalara aykırı da dense, maalesef ki anayasa ve yasalarımızın bazı maddelerinin “muğlak” olması,  “keyfiyete” ve “sınırsız yorumlara imkan tanıması”, olmayan yetkilerin dahi kullanımına engel olunamaması sorunlarından kaynaklanıyor kanımca…

Mesela en son, Hollanda ile yaşanan referandum propaganda çalışmalarındaki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ile gelişen sorunlar ve bu süreçte Hollanda’nın kendi yasalarımızı ve Yüksek Seçim Kurulu kararlarını hatırlatması..

Yapılanın, ne kadar diplomatik nezakete, adaba, kurallara uygun olup olmaması ayrı bir konu elbette…

Bunun üzerine düşülmesi, gereğinin yapılması, devletimizin yetkili makamlarının seksen milyon vatandaşımız adına görevi ve sorumluluğudur.  

Ancak, bir de bu yaşananların meşruiyetini sorgulamak gerekmez mi?

Bugün bunu biz yapmasak bile, gelecekte birileri(!) tarafından muhakkak sorgulanacaktır…

Gelecek tarihe meşruiyet sorgusunu şimdiden neden havale edelim ki..!

Biraz daha geriye gidildiğinde; İsrail ve Mavi Marmara olayındaki söylem ve eylemlerin farklılaşması.. Rusya ve düşürülen uçak sonrasındaki söylem ve eylemlerin farklılaşması..

Nihayetinde de halen devam etmekte olan Suriye ve Esad (Esed) ilişkilerinde yaşananlar, PYD, YPG derken Ortadoğu’da içinde olduğumuz durum..

Ülkemizin saygınlığında, inandırıcılığında bir azalma, uluslararası politikalarda ciddiye alınmamayla birlikte, diplomatik dilden uzaklaşıldıkça, bize karşı da üslupların bozulmasında bir artış gözlemlenmiyor mu?     

Aman dikkat..!

Uluslararası kuralların yok sayılması, kendi anayasal çerçevelerimizin dahi dışında girişimlerde bulunduğumuzun gündeme getirilmesi, önümüzdeki süreçte bazı kararlarımızı da tarih önünde daha şimdiden “yok hükmünde” saydırabilir..!

Bu, ulusal anlamda bir “yok hükmünde sayma” olabileceği gibi, uluslar arası ilişkilerde de meşruiyet sorunsalını gündeme getirebilecektir..!

KHK’lerle, anayasamızdaki bazı hükümlerle koruma altına alınıp, men edilişleri imkânsız kılınan bazı özgürlükler ve yaşamsal hakların bir şekilde geri alınması, bugünkü güç merkezleri tarafından topluma meşru olarak sunuluyor.

Ulusal ve evrensel toplum, tüm kamuoyuna sunulan, bu meşruiyeti sorunsallaştırılan hususları,  “şimdilik aldım, kabul ettim” diyor adeta ve sineye çekiyor.  

Ama neden? Ya işlerine öyle geliyor, ya da farklı hesapları mı var acaba? Kim bilir, belki de mecburlar..!

Sonuçlarını da, yaşanmış gerekçelerin gerçekliğini de, önümüzdeki zaman bizlere gösterecek elbet.

Bize düşen olup biteni anlamaya çalışmak, kendimiz başta olmak üzere uzanabildiğimiz kadarıyla toplumun her kesimine de, bu sorunsal tehlikeler bilinciyle bir geleceğe doğru yol aldığımızı anlatabilmek…  

“Elbet biz de biliriz lafı en inceden dokundurup, içini acıtmasını, lakin kıyılıyoruz ama kıyamıyoruz sevdiklerimize işte.” Hz. Mevlana

Önceki İçerikİşte televizyonların referandum karnesi!..
Sonraki İçerikFatih Terim: Final maçları bizi bekliyor
16 Ağustos 1970 Kocaeli-Gölcük-Değirmendere’de doğdu. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Bölümü ve Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün, “Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi” dalında Yüksek Lisans’ını tamamladı. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, “Siyaset ve Sosyal Bilimler” Doktora (Ö) Öğrencisi olarak dersler aldı. 2010 yılında “Öteki Siyaset”, 2013 yılında da “9. Köy’den Sonra” isimli kitapları Vadi Yayınlarından yayınlandı. 2011 yılında, Kocaeli’ndeki yerel gazete ve dergilerde yazarlığı başladı. Aynı zamanda “Kocaeli TV” televizyon kanalında, “Öteki Siyaset” isimli TV program hazırlayıp sundu. 2016 yılından itibaren de Ocak Medya’da yazarlık yapmaktadır. Özel sektörde, aynı zamanda halen yöneticilik yapmakta olan Kalabalık, Demokraside Birlik Vakfı, İnsani Değerler Derneği, Türkiye Yazarlar Birliği ve Gazeteciler Cemiyeti üyesidir.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz