Milli İstihbarat Akademisi ve İstihbarat Uzmanı Eğitimi

4

19 Ocak Perşembe günü, YÖK kanun teklifi ile TBMM’ye sunulan bir yasa daha vardı; MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) bünyesinde “Milli İstihbarat Akademisi” adıyla istihbarat ve milli güvenlik ile ilgili alanlarda lisansüstü eğitim – öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapmak üzere bir yükseköğretim kurumu daha kurulmasını içeriyordu bu diğer yasa. 

Bazı arkadaşlarımla, abilerimiz ve hocalarımızla konuyu konuştuk, tartıştık. Bazı fikirler vardı ancak daha öncesinde bir kavram karmaşasını gidermek gerekiyor diye düşünüyorum; öncelikle bir yanılgı oluşmuş durumda kamuoyu ve sosyal medyada, bunu düzeltmekte fayda var; 

Kurulacak olan bu “Milli İstihbarat Akademisi”, MİT bünyesinde çalışmak üzere yetiştirilecek olan “istihbarat uzmanı / memuru” kaynağını sağlamak amacıyla oluşturulmuyor. MİT personel kaynağını yine eski yöntemlerle sağlayacak. 

Bu akademi, MİT personeli ve İstihbarat konusunda “lisansüstü” akademik çalışma yapanlar için bir “yükseköğretim kurumu” olacak. Bu açıkça belirtilmiş. Ki buna da ciddi olarak ihtiyaç vardı diye düşünüyorum. 

İstihbarat konusunda bilimsel çalışmalar yapan birçok akademisyeni bir çatı altında toplayıp, bu bilime ve disipline üretkenlikte bulunmaları, çeşitli üniversitelerin, çeşitli bölümlerinde ve alt kürsülere dağılmış ve bir şemadan bağımsız çalışmalar yapmalarına göre çok daha ciddi ve büyük faydalar sağlayacağı kesindir. 

Ve bir konu daha var ki, bu da işlenmesi gerekir; bu yeni icat edilmiş ya da yeni yürürlüğe konulmuş bir çalışma da değil. Şu anda MİT bünyesinde “İstihbarat Araştırmaları Merkezi” (İSAMER) isimli bir akademik alan bulunmakta ve aynı hizmeti sürdürmekte. Ancak yeterli mi? İşte bu tartışmaya açık. Bu konuda çalışmalar yapan her akademisyen faydalanabilmekte mi? Bu da bir muamma. 

Bu sebeple “Milli İstihbarat Akademisi” nin kurulması oldukça ciddi ve faydalı bir adımdır diye düşünüyorum.

Ve mutlaka ki bu akademide, yüksek yararlılık – fayda ve bilimsel artı değerler üretenlerde MİT kadrolarında, İSAMER ’dekine göre daha kolay geçiş sağlayıp, çalışma imkânı bulacaklardır diye düşünüyorum. Ancak bu şartların oluşması ve olgunlaşması da MİT ‘in kendi iç yönerge ve yönetmelikleri ile mümkün kılınabilir. 

Diğer yandan, bir Milli İstihbarat Akademisi kurulurken / oluşturulurken neden MİT personel kaynağı içinde ciddi, kurumsal, akademik ve kanunlarla belirlenmiş bir öğretim kurumu da kurulmuyor bunu da sormak lazım diye düşünüyorum?

MİT şu an personel kaynağını; lisans mezunu, kurum için sınavları ve kapsamlı bir soruşturmayı geçen, belli bir yaş aralığındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları içinden sağlamakta. Belli başlı kurs – eğitim ve seminerler sonunda kendi kadrolarına atamasını yapmakta. 

Peki, bu ihtiyacı ne kadar karşılamaktadır? Başarı / Başarısızlık arasındaki çizgiyi nasıl etkilemektedir? Ve en önemlisi, “insan temelli” yürüyen bu bilim dalında verdiğiniz kurs – eğitim ve seminerler sizi bölgesel ve global rakipleriniz arasında hangi sıraya koymaktadır? 

Vizyon ve Misyon nedir? 

Amaç ve hedef? 

Ve aldığınız verim / cevap sizi ne kadar tatmin etmektedir? 

Bunları düşününce bir “kursiyer programından” daha çok “akademik bir takvimle” belirlenmiş bir “eğitim programı”sanırım daha da kullanışlı ve faydalı olacaktır.

Öncelikle adayların belirlenmesi konusunda yaptığınız çok hassas bir çalışma ve eliminasyon sonrası, programa başlayan adayları “sınıf – görev ve uzmanlık” ayırmadan, hepsini temel bir eğitimle başlatmak ve bu eğitimi oldukça “sıkı – yoğun / nektar – hiyerarşik ve disiplinli” olmasını sağlamak, adayların mezun olduktan sonra atandıkları kadrolarda “amirlerine – üstlerine – kanun ve nizamlara” mutlak itaat ve bağlılık ile çalışmasında büyük faydası olacaktır. Beden terbiyesi ve gelişimin, sadece merdivenleri hızla çıkmaktan çok daha büyük yararları olduğu bilinen bir gerçektir. Ve siz bir analist – raportör ya da dil bilimcisini yetiştirmek isteseniz bile bu zorlu intibak eğitimine tabii tutmanız halinde o personelin “disiplin kültürünü” de geliştirmiş olacaksınız. 

Programın bir sonraki evresinde, yine “sınıf – görev ve uzmanlık” ayırmadan, “takım çalışması – ekip dayanışması ve toplu hareket edebilme” konularında vereceğiniz yine yoğun ve yorucu eğitim sonrası personelinizin bu konulardaki yeterliliği artacak ve mezun olduktan sonra bu konularda kolay kolay zafiyetler yaşamayacaktır. Askeri eğitim almadan sivil kaynaklardan gelen personelin yaşadığı en büyük kaos ve handikap ne yazık ki budur… 

Böylelikle kaynağınızın hangi eğitimi ya da uzmanlığı aldığının bir önemi olmadan bu konuda da yetiştirmiş olacaksınız.

Hemen ardından yine her bir adaya; “Devlet Sırrı ve Devlet Terbiyesi” konusunda teorik ve uygulamalı bir eğitime tabii tutmalısınız. “Devlet Sırrı” ile başlayan ağır eğitim bir sonraki aşamada “Devlet Terbiyesi” ne geçmelidir. Çünkü bir istihbarat uzmanında en çok ihtiyacınız olan niteliklerden biri mutlaka ki budur. 

Sizler, hükümete – partiye ya da siyasi bir oluşuma hizmet edecek nefer yetiştirmiyorsunuz. Siyasi ideolojiye ya da politik çıkarlara çanak tutacak uzmanda yetiştirmiyorsunuz. 

Mevcut bulunan ya da muhalefette olan her bir siyasi organa eşit uzaklıkta duran, her bir siyasi fikirden kendini izole etmiş, tüm varlığı ile “Devlet” fikri üzerinde yoğunlaşmış “Devlet Adamları” yetiştiriyorsunuz. Ve bunu adaylar arasında otokontrol sistemi ile oluşturduktan sonra mezun olup, ülkenin istihbarat gücünün saflarına katılan her bir memur; bir fikrin – bir liderin ya da bir ideolojinin peşinden değil sadece “Devlet Çıkarları” ın peşinden gidecektir. Tersi durumlarda, siyaset ve politika ile kirlenmiş “eğitim programları” ndan mezun olanlar, siyasi ve ideolojik konjonktür değiştiğinde ne yazık ki kendi kendilerini imha etme yolunu seçeceklerdir otomatik olarak. Çünkü sistem dışı kalacaklardır doğal olarak. Sanırım günümüzde tüm istihbarat kurumlarında yaşanan en büyük sorunlardan biride budur. Bunun önüne geçmenin tek yolu da yukarıda yazdıklarımdır.

Bir sonraki eğitim döneminde ise yine ayrım yapmadan her bir adaya; “Sır Bilgisi – Sır Güvenliği – İstihbarata Karşı Koyma Teknikleri ve Evrak / Doküman / Yazışma Gizliliği” hakkında yine yoğun ve katı bir eğitim vermelisiniz. Bu konularda eksik – yetersiz ve primitif bir eğitimden geçmiş personelin uzmanlığı ya da çalışacağı departman her neresi olursa olsun vereceği zararı hiçbir düşman unsuru veremez çünkü. 

Tüm bu “Temel İntibak Eğitimi” zaten nereden baksanız 60 – 70 haftalık bir zamana yayılacaktır. Bu süreçten sonra personeli değerlendirmek istediğiniz departmana (Güvenlik Tahkikat, İstihbarata Karşı Koyma, Dış Operasyonlar, Güvenlik İstihbarat, Elektronik ve Teknik İstihbarat ve Sinyal İstihbarat Başkanlıkları) göre “Uzmanlık Eğitimi” ne tabii tuttuğunuz da ortalama bu eğitim takvimi; 150 – 160 haftalık bir sürece çıkar. Yardımcı ve spesifik eğitimlerle (Yabancı dil vs) birlikte nereden baksanız 4 yıllık bir eğitim – öğretim periyoduna ulaşacaktır. Bu da zaten ortalama bir “lisans”eğitimi ile eş değer olacaktır. Böylelikle belli bir yaşa gelmiş adaylardan daha çok, daha genç kaynaklara vereceğiniz bu sıkı eğitim sonunda çok daha kullanışlı – faydalı ve hedef odaklı bir personel teşkilatınız oluşacaktır. Lise sonrası vereceğiniz bu entelektüel lisans eğitimi ile çekirdekten yetişen, zorlu ve uzun bir süreç sonunda hak edilmiş bir zafer fikriyle mesleklerine, ilkelerine ve devletlerine gönülden bağlı çalışanlarınız oluşacaktır. 

Ve bunu bir “Yüksek Eğitim / Lisans Kurumu” denkliği ile yaptığınızda da alacağınız verim ve hatta yukarıda sorduğumuz tüm soruların cevapları sizin için her zaman olumlu ve yeşil olacaktır. İlgili birime atanan yeni mezun olmuş personel, MİT temel kültüründe olan “Usta – Çırak Eğitimi” ile kendi alanında daha da uzmanlaşacaktır. 

Bir “Lisansüstü Akademiye” ihtiyacımız var. Bu kesin ve oldukça da net. Bu sebeple girişilen bu çalışma çok yerinde ve isabetli.

Ama “Temel İntibak ve Uzmanlık Eğitim Programını” da tekrar bir gözden geçirsek iyi olmaz mı diye de düşünmüyor değilim? Üstelik bunu “İstihbarat Uzmanlığı Lisans Eğitimi” seviyesine çıkartmak ve çok daha genç kaynaklardan faydalanmakta kötü olmaz diye düşünüyorum. 

4 YORUMLAR

  1. çok başarılı bir önerme.ancak bunun devlete olan maddi külfetlerinide düşünmek lazım.sonuçta kaç mezun verecek?kaç yılda bir verecek?dersleri kim verecek?o kadar uzmanımız varmı acaba bizim?

    • Bizim istihbarat uzmanları süper. Suya sabuna dokunup temizlik istemezler. Sinan Ateş cinayeti Afrika’da olsa kimbilir ne analiz yaparlar..

  2. Sevgili Serkan YILDIZ bey, Mit’i bilmem ama Markus WOLF’un Stasi’sinde bir “Romeo Ajan” eğitimi almak isterdim. Böylece hep amatör kaldığım bir alanda yetkinleşirdim belki de.😂
    Bu arada dikkatli ve aydınlık tahliliniz için teşekkür ederim.

  3. Sinan Ateş 🔥 cinayeti ile ilgili hiç bir şey yazmayacak mısınız!
    Yoksa yaşamayacak mısınız!
    En iyisi Afrika kabilelerindeki Reis değisimlerini yazmak..

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz