Mızrak ve Çuval

1

Başlığını okuduğumda bile heyecanlandığım bir kitap çıktı piyasaya. Adı ‘Kayırma Ekonomisi’. Kitaptan ziyade bir manifesto. Bir manifestodan öte muhalefet bildirgesi.

Normal koşularda Sayıştay’ın Danıştay’ın Yargıtay’ın yapması gerekeni yapmış ufak tefek bir kadın.
Adı Esra Çeviker Gürakar.

Taşın nihayet kuşa çarptığını görüyoruz. Bu kadarı da olmaz dediğimiz herşeyin oluvermesi ne kadar tuhaf idiyse, bu kitabın tam da bu zamanda arzı endam etmesi ondan da tuhaf.

Adeta AKP’nin sona erdirdiği sisteminin bir nihai terceme-hali. Epilogu. “Bak biz memleket idare ettik ama ne idare ettik, çok iyi idare ettik” replik-retorikinin basit yalın ve tartışmasız ifşası.

Kitabı okumaya bile gerek yok aslında. Sadece kapağına bile bakmak hikayeyi özetliyor. Bir ağdan gözümüzü alamıyoruz. Herkesin herşeye bağlı olduğu bir ağ. Merkezinde bir partinin, bir süredir parti devleti oynayan partinin olduğu bir ağ.

En katı Kemalisti bile kıskandıracak bir devletçi duruş ile Sn. Bakanının ağzından “devlet ne diyorsa inanacaksın” diktesi ile de adı ve soyadı konulan bu sistemin adı “Kayırmacılık” olarak çoktan konulmuş.

D&R’da bile satılan bu kitabın aslında ortaya koyduğu ifşanın bütün sarahatına rağmen infial yaratmaması başlı başına bir yazı konusu. Bu tür kitaplara konu dosyalar aslında gazetecilerin, rakip siyasetçilerin, dedektiflerden rol çalan istidatlı savcıların işi.

Türkiye post modernitenin herşeyi buharlaştıran o uçucu halinden midir nedir, bu ağır bilgileri sanki bir ders kitabı imiş gibi bir akademisyenden öğreniyor.
Bir akademisyenin ülkedeki yolsuz ekonomik düzen üzerine kitap yazmasından daha tuhaf ne olabilir?

Ekonomik krizin Türkiye’yi taşıdığı nokta, 16 yılda elde edilen kazanımların neredeyse tamamının yitirilmesinin bir Sfenks donukluğunda takibi ve memleketin orta yerine hala neden bir uçan daire inmedi diye bekler konumda olmamız aslında bu kitabın da bir akademisyenin elinde çıkmasını açıklayan gerçeklik.

Akpartinin bir siyasal parti değil, liderinin hayallerini tahakkuk etmek için gerçekliği büken bir tarih ve ekonomi dışı kurgu olduğunu bir ders kitabı netliğinde okumak bize ne kazandıracak?

Aslında biz zaten bunları biliyorduk. Onlarca yıl ülke yöneten ama hala yapısal reform peşinde koşan Mehmet Şimşek’i o reformun hiç bir zaman olamayacağına ikna eden neydi?

Mızrağın çuvalı deldiğini ilk kim fark etmiş olursa olsun. Uzun süre çuvalı mızrağa göre kaydırıp oynatan, sonrasında mızrağı çevirerek vakit kaybeden akıl en sonunda herşeyi olura bıraktı. Öyle ki bırakın gizli dosyalarla araştırmayı basit iktisadi öngörüleri haiz, iktisattan anlayan genç bir akademisyen dahi ipliği pazarda satışa arz ediyor.

İşin en komik ve güldürücü yanı bu havuz ekonomi ile içli dışlı bir grup bu kitabı en ufak bir tereddüt duymadan satış listesine alıp üzerinden para kazanmaktan da yerinmiyor.

AKP modelinin özgüven patlaması tam da bu olmalı.

1 Yorum

  1. Yazıyı gördüm dün lakin okuyamamıştım. Yatmadan evvel okuyayım dedim, iyi ki okumuşum.
    “Akpartinin bir siyasal parti değil, liderinin hayallerini tahakkuk etmek için gerçekliği büken bir tarih ve ekonomi dışı kurgu olduğunu bir ders kitabı netliğinde okumak bize ne kazandıracak?” Belli belirsiz farkında olduğumuz gerçekler, daha edebi ve sanatsal bir manzume haline getirildiğinde zihnimizde tabiri caizse bir filtrasyona uğruyor ve ortaya daha net bir görüntü çıkıyor.
    Bence o çuval Mehmet Şimşeğin elinde değildi,..
    Damat Berat bakan olduğu günün ertesinde istifa etseydi …

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz