Ömrü Özetleyen Bir Fotoğraf

2

İngiliz Times gazetesinin, Bas News internet haber sitesine dayandırdığı haberine göre; Irak’ta IŞİD tarafından kaçırıldıktan sonra kendisine bir yıl tecavüz eden IŞİD’liyle Almanya’da karşılaşan Ezidi kadın Ashwaq Ta’lo, dehşeti tekrar yaşadı. Polise başvuran kadının IŞİD’li tecavüzcü adamın mülteci statüsüyle Almanya’da yaşaması nedeniyle polisten bir şey yapamayacağı cevabını aldığı kaydedildi.

Ezidilik, Ortadoğu’nun kadim dini geleneklerinden birisidir. Ezidiler Kürt’tür. Dünya genelinde bir milyona yakın Ezidi vardır. Ve toplam oranın üçte ikisi Kuzey Irak’ta yaşamaktadır. Yazının girişindeki Ezidi kadının dramı, bu acılı kadınların dramını yazma ihtiyacı doğurdu. “IŞİD belasının sırayla tecavüz edip sattığı kadınlar” tabiri neredeyse Ezidi kadınların yaşadıklarının özeti…

İnsanlıktan nasibini alamamış, hayvanlardan daha aşağı bir haleti ruhiyeyi yaşayan ve yaşatan bu örgütün, dünyanın gözü önünde yaptıkları akıl almaz vahşeti barındırıyor. Ezidi kadınlar, okumaya bile cesaret edemediğimiz şeyleri yaşadılar IŞİD zulmüyle.

Türkiye sınırlarının geçiş için müsait olması, bu mağdurelerin kaçmasına ve mülteci olarak Avrupa’ya göçmesine imkan veriyor. Bu günahsız kadınlara IŞİD denk geldiği yerde el koyuyor, artık benimsin diyerek tecavüz hakkına nail oluyor.

IŞİD adlı terör örgütünün bu uygulamasına; Nisa suresi 24.ayeti dayanak olarak gösteriliyor: “(harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah’ın size emri budur…” Ezidi kadınlar, harp esiri olarak görülüyor…

IŞİD cihad adıyla çıktığı yolda, cihada ters olan en büyük günahları işlemektedir. Yapılan bu davranışları ondört asır önceki olaylarla düşünmekse ahmakların işidir.

Ezidiler bu coğrafyanın muhtemelen en yalnız insanlarıdır. Bu coğrafyanın mağduriyet “hiyerarşisinin” en tepesinde duran topluluktur.

Hiç bir grubun, hiç bir inanışın, kayıplarını, gözyaşlarını, mağduriyetlerini maalesef ötekileştirerek ortadan kaldıramıyoruz. Maalesef bir topluluğa olan nefret, kimi zaman onları tamamen ortadan kaldırıncaya kadar soğumuyor.

Haritalar şekillenirken, kanı akıtılan ve ırzına geçilen Ezidi kadınların ahı da bu coğrafyayı lanetlemeye devam ediyor. İnançları kendilerini bağlayan, yaşama hakları IŞİD ya da benzeri aşırı uçtaki insanlıktan uzak örgütlerin tasarrufunda olmaması gereken topluluk. Kaderine terkedilen nice topluluk gibi…

Yandaki fotoğraf işte tam burada devreye giriyor.

Ezidi inanışında; kadınların saçlarını kesmesine müsaade yoktur. Yürek burkan, cesaret isteyen, buram buram aşk kokan bu fotoğraf, özelde her ne kadar bir Ezidi kadına ait olsa da, binlerce belki de milyonlarca kadının yaşamasına imkan verilmeyen bir duygunun özetini sunar bize…

Milyonlarca belki milyarlarca ezilmiş, tecavüz edilmiş, katledilmiş kadının bu duyguyu yaşamadan göçtüğünün resmi.

Milyon tane duygu, milyon tane renk, milyon tane kelimeyi barındıran ve düşündüren bir fotoğraf…

Ezidi bir kız, nişanlısı IŞİD’le mücadele ederken savaşta ölünce, saç örgülerini kesip biçimsiz kahverengi mezar taşına bağlayıp onun ardından savaşa katılmış.
 Mezar taşının sadeliği, sadece mezar olduğu bilinsin diye, bir taş konması bir mezar yerinin olduğuna bile şükretmeyi öğretiyor. Savaşta mezar taşınızın olmasına bile şükreder hale geliyorsunuz.

Acıları katmerli yaşamak, acımasız dünyanın nimetlerinden olsa gerek.
 Fotoğraf acıyla sulanmış, sade bir aşkın fotoğrafı. 
Çok âli bir onur ve çok büyük bir karar…
 Mezar taşı ve taşa bağlanmış o yaşa kadar asla kesilmemiş, şimdi ise kökünden kesilmiş örgü saçlar…
Müthiş bir metafor görüntü.

Sinan ile Sakine’nin hikayesinde geçen mısralar ne güzel anlatır cahilliğimizi..!

“Hangi çiçek, diğerini ‘sarı açtı’ diye ayıplar?
 Hangi kuş ‘farklı ötünce’ diğerine yasak koyar?Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.
 Ah insanlar! Her şeyi bulup kendini bulamayanlar…
Ölümün mezhebi de yok… Dini de, dili de… Dünyanın tüm kirleri sanki bu coğrafyada birikiyor.”

Bizim dünyamız dediğimiz bu topraklarda kan her zaman akacak mı arkadaş?

2 YORUMLAR

  1. Şengal saldırısı ve binlerce kadının kaçırıldığı o dönemde Rojava da Newroz kampına gitmiştik.

    Erbil, Ninova vd kamplardakilerin halini gördük dinledik.

    Dönüşte ben Midyat Ömerli’deki Ezidilerin kaldığı kampa da gitmiştim.

    Oradalarda gördüklerimin ağırlığı ile iki gün orada bir arkadaşımın evinde kaldım, ruhumun ve bedenimin ayrıldığını hissettim. Hissettim değil cidden bunu yaşadım.

    Ruhum geride kalmış gibiydi. Bedenimi taşıyamadım.

    Öyle acilar dramlar vardı.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz