“Operadaki Hayalet” ve Çubuk Turşusu

0

Bugün Eurovision finali var. AKP’nin en kalıcı icraatlarından biri de bizleri Eurovision’dan mahrum etmek oldu. ‘Seninle Bir Dakika’ ile başlayan maceradan uzun yıllardır uzağız. Rahmetli Çetin Alp çok güzel bir sese sahipti ama talihi de kötüydü. Katıldığı Eurovision’da 0 puan çekmişti.
Şarkısının adı Opera idi.

Eski Türkiye’nin barok opera binası yoktu ama yarışmaya ‘Opera’ diye şarkı ile katılma özgüveni vardı. Şarkı nasıl olmuştu da Türkiye’yi temsile layık görülmüştü bilmiyorum ama netice facia idi. Opera Eurovision’a uymamıştı. Şarkıya kızanlar haklı çıkmıştı. Çetin Alp’in yalnızlık içinde vefatına kadar içinde bir cam kırığı olarak kaldığına kuşku yok bu maceranın.

“İstanbul’a Barok Opera yapacağım” sözü ile hatırlanan Erdoğan bu sözü Gezi’nin tam civcivli zamanında etmişti. Gezi Parkına bina inşa etmeye karşılık Barok Opera sözü veriyordu. Barok Opera binasına İstanbul daha kavuşamadı. AKM kapanalı yıllar geçti. İstanbul’da Opera seyredecek düzgün bir salon hala yok. Konser salonları, AVM’lerin show mekanları, kongre merkezleri sınırlı opera temsiline ev sahipliği yapıyor.

16 milyonluk şehirde 100 tane AVM ve 0 tane opera salonu var.

Opera salonu niyetine kullanılan Haliç Kongre Merkezinde opera seyretmeye gelenler karşılarında Binali Yıldırım’ı bulunca infiale kapılmışlar.
Hep beraber “herşey çok güzel olacak” demişler.
25 yıldır kesintisiz İstanbul’u yöneten iktidarın bunu 30’a tahvil etmesi ile hemfikir olmadıklarını beyan etmişler.

25 yılda İstanbul’daki Opera sayısını 1’den 0’a düşüren iktidar ile opera seyircisinin hoşlaşmasını beklemek iyimserlik olurdu zaten.

AKP’nin şu aralar oğlunu vekil etmiş kendisi harici olarak rol alan eski muktediri Bülent Arınç bir ara Radyo 3’e takmıştı. Ülkenin dört yanında Radyo3’ü, Türkü Radyosu ile değiştirmiş ve bunu hararetle savunmuştu.

Bu aralar AKP’yi derleyip toplamaya kendini vakfetmiş olan Arınç’ın opera sevenler nezdindeki anıları hiç de cazip değildir. AKP’nin iddialı olduğu saha Opera salonları olmadı. Opera seyircisi ise en favori seçmeni hiç değildi. Zaten bitmeyen 31 Mart seçimine başlarken Erdoğan’ın “kaymak yiyorlar” diye eleştirdiği kesimlerin operaya yatkın olduğu da yadsınamaz.

Operayı herkes dinlemez ama turşuyu herkes yer. Opera seyircisinin AKP adayı salona girdiğinde ona olan eleştirisini ya da en azından rakip adaydan olan umudunu ifade için makul bir gerekçesi vardı.

Operanın ana vatanı olan İtalya’da opera temsilini beğenmeyen seyircinin yuhlama hakkı vardır. Hal böyle iken salona giren siyasetçinin payına düşen karşı tezahürata gücenmemesi gerekir. Oysa ki, memlekette turşusu ile meşhur Çubuk’ta bir cenaze töreninde yaşananlar ne gerekçe ne de yöntem olarak opera salonunda olanlara benziyordu.

Salonda tezahürattan ibaret tepkileri; küfürlü, hakaretli, taşlı, sopalı, linç provası ile kabili mukayese tabii ki değildir. Zaten cenaze başında protesto yapmak akıl tutulmasından öte bir hal de olamaz. İşin asıl tuhaf yanı ise tıpkı operayı yıkanın CHP adayı olmadığı gibi, ülkenin güvenliğinden mesul olanın da CHP lideri olmadığı gerçeğiydi.

AKP’nin bol bekalı, hainli, zilletli 31 Mart kampanyasından motive olduğu su götürmez olan Çubuk ahalisinin belirli bir kesimi saldırganlıklarını muhalefete tahvil edebilmişti. Hükümetin ve yandaş basının da örtbas edip tecziyeden kaçındığı bu eylemin cezasız kalmasına kimse şaşırmadı.

Bundan daha şaşırtıcı olan Haliç Kongre Merkezinin karanlık salonunda yankılanan “her şey çok güzel olacak” nidasının sahiplerinin cesareti idi kimilerine göre. İnsanları taşlamak, küfretmek, anayasal bir kurum olan muhalefeti korkutmaktan daha cesaret gerektiren bir işti kapalı bir salonda AKP adayına kafa tutmak esasında.

Cesaret gayet bulaşıcı bir hastalık olarak ülkenin dört yanında 7 Mayıs 2019 Ekrem İmamoğlu manifestosunda vazedildiği şekilde yayılmaktadır.

Korku ile şiddetin bozulmuş turşu tadındaki kakafonisi, Opera salonundan yansıyan gayet medeni duruş karşısında daha da kulak tırmalamaktadır.

“Operadaki Hayalet” muhtemelen turşu için değil ama müziğin büyüsü için operanın dehlizlerine kendini gizlemiştir.
Dünyanın en sevilen müzikallerinin başında gelen bu gösteride söylendiği üzere;
“Gözlerini kapa ve müzik seni özgürleştirsin”…

Müziğin özgürleştirici ruhuna sadece İstanbul’da Haliç Kongre Merkezinde onları operadan yoksun bırakan adaya/partisine tepki gösterenlerin ihtiyacı yok.

Aklını ve iradesini kiraya verdiği son gelişmeleri gördüğümüzde iyice alenileşen Çubukluların da buna ihtiyacı var.

Aklını iradesini karın tokluğuna kiraya verenler biraz müziğe kulak verseler işler çok daha kolay olacak.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz