Esas sorun: TBMM’nde Çoğunluğu Olmayan Cumhurbaşkanı…!

0
Latest posts by Mustafa Kalabalık (see all)

Çoğunlukla düşünmekten ziyade, düşündüklerini ifade edebilmektir önemli olan. Ama bazen de, düşüncelerini kendine saklamandır önemli olan. Öyle istenir senden.

Sus! Konuşma! Dinle! Söyleneni yap! Denilene inan!

Öneri vermene bile tahammül yoktur çoğu zaman. Senin benim akıllarımıza ihtiyacı yoktur “en” bilenlerin her daim…

Yine de, 2010 yılında çıkan kitabımızın (s.147) “Nasıl Bir Strateji?” ve (s.189-200) “Sonuç ve Öneriler” başlıkları altında, HAS Parti ve Numan Kurtulmuş, DP ve Süleyman Soylu başta olmak üzere siyasi birliktelik ve sağ partilerin birleşmesini önermiştik.

Zaman içinde aslında Saadet Partisi’nin de bünyeye alınması için mücadele edilmiş ancak milli görüşçülerin sert reddi ile başarılamamıştı.

Geriye de sadece MHP ve Devlet Bahçeli kalmıştı.

Sanırım ki artık MHP ve Devlet Bahçeli, özellikle salı günkü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayla, MHP’nin bir baraj sorunu olmadığını yinelemesine rağmen, AK Parti’ye olan ilhak(?) olma kararını kesinleştirmiş oldular…

Madem ki yüzde 50+1 artık hedef..!

O hedefe MHP’nin tek başına, artık bu sonuca ulaşması asla mümkün olmadığının da bilincinde Bahçeli..!

Malum olduğu üzere İYİ Parti’nin kurulmasıyla beraber MHP’nin baraja takılıp takılmayacağı tartışılmaya da başlandı.

Ne kadar inkâr da edilse, gerçek olan sonuç bu…

Hâlbuki İYİ Parti en büyük darbeyi MHP’ye değil, AK Parti’ye vermek üzere yola çıktı.

Dolayısıyla da İYİ Parti’nin siyasi muhatabı şimdilik sadece AK Parti iktidarı…

Çünkü AK Parti’nin “sağ” seçmeni birleştirici adımlarını ve söylemlerini dikkate alan, yaptığı yanlışları(!) ve politik yön değişimlerini(!) de gördüğü düşünülen bir İYİ Parti, en başta AK Parti ve MHP’yi rahatsız etmektedir doğal olarak..

2019 seçimlerine doğru MHP’nin bağımsız bir kimliğe sahip siyasi parti olarak kabul görmesi bile bundan sonraki söylemleri ile siyasi adımlarına bağlı..

‘MHP’nin siyasi hayatımızda bir anlam ifade edip etmediği belli değil’ diyenler de giderek çoğalmakta.

Her gün şahit oluyoruz. Devlet Bahçeli, en sözcü AK Parti’liden de sözcü.. 

“AK Parti ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini, 2019’da sonuna kadar tesis etmek suretiyle çalışacağız” ve “aynı safta, aynı yerde duracağız” sözleri karşısında ne söylenebilir ki başka..!

Adeta AK Parti’nin muhalefet partilerine karşı söylemlerinin ihalesini almış, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları, sözcüleri ve milletvekillerinden de daha etkili bir şekilde muhalefete(!) saldırmayı sürdürüyor…

Galiba Devlet Bahçeli’nin siyaset sahnesindeki asli görevi turnusol kağıdı gibi ortaya çıktı…

Bu arada başka da bir hesapları var tabiî ki.

Oldu ya!

2019 seçimlerinde AK Parti, CHP, İYİ Parti ve HDP ile birlikte “Yeni TBMM’ne girebilmeyi bir şekilde başarabildiler.

Yüzde 50+1’i kıl payı da olsa geçen bir Erdoğan’ın, TBMM’deki çoğunluğu sağlayamayan bir AK Parti’li meclis tehlikesine(!) karşı, TBMM çatısı altındaki destekleri için muhakkak var olmalılar.

Bu mecburiyet kendileri, yani MHP için değil, bizzat AK Parti için bir zorunluluk haline geldi.

Bu tehlike aslında yeni değil. 16 Nisan referandumundan çıkan bir sonuç.

AK Parti ve MHP ittifakına ve 1 Kasım seçimlerindeki her iki partinin oylarının toplamına rağmen, referandumda özellikle YSK’nın tutumuna ve “mühürsüz” oylara rağmen ancak yüzde 51’e ulaşabilmesi, bu tehlikenin erken alarmlarıydı.

Bu tehlike seçimlere kadar da geçmiş ve geçecek değil…

Mesela uzak olmayan geçmişteki bazı belediye seçimlerinde, benzer şekilde sıkıntıların olduğunu hatırlatmak gerek.

Belediye başkanlığını kazanarak koltuğa ve makama ulaşan bir AK Parti, belediye meclisinde çoğunluğu sağlayamamıştı. Dolayısıyla da sıkı bir kontrol, muhalefet ve icraatlarında sorunlar, yumuşama ve siyasal frenleme yaşadı.

Bazı yerlerde, transferlerle bu dengesizliği(!) çözümleyebilseler de, bazı yerlerde çözemediler. Çözüldü gibi görünen yerlerde de istendiği ölçüde bir icraat içine girmediler maalesef…

Örneğin; 2009 yerel seçimlerinde İzmit Belediye Başkanlığı’nı kazanan AK Parti, belediye meclisi seçim sonuçlarında 37 meclis üyesinin sadece 16’sını alarak, 21 meclis üyesi kazanan CHP’nin gerisinde kalmıştı.

Yani başkanlık makamında AK Parti, mecliste CHP ağırlığı hâkimdi…

Sanırım sadece Kocaeli ve İzmit’te böyle tablolar ortaya çıkmadı. Başka il ve ilçe belediye seçimlerinde de benzer şekilde sonuçlarla da karşılaşıldı.

Mesela “metal yorgunluğu” ve “istifa” furyasında, bizzat kendi belediye meclis üyelerince çalıştırılmayan bir Kadir Topbaş’ı düşünün..!

Demem o ki; 2019 milletvekili seçim sonuçlarına göre, AK Parti, CHP, İYİ Parti, (oldu ya) HDP ve MHP’lilerden oluşan bir sonuç çıkarsa..,

Ve hatta AK Parti ve MHP’nin sandalye sayısı, değil 400’e, salt çoğunluk olan 301 sandalyeye bile ulaşamazsa..,

Ama Cumhurbaşkanlığı seçim sonucunda da (oldu ya) sayın Erdoğan seçilir ve yüzde 50+1’e ulaşırsa..,

Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri mi? Yoksa TBMM Kanunları mı? bizleri yönetecek..!

Bildiğiniz üzere 16 Nisan referandumu ile birlikte, yetkilerin sınırları şöyle belirlenmişti.

  1. a) Anayasada yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.
  2. b) Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.
  3. c) Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.
  4. d) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması hâlinde, kanun hükümleri uygulanır.
  5. e) TBMM’nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hâle gelir.

O halde buyurun buradan yakın!

Ve siyasetteki adımları, geri çekilmeleri, atılımları, söylem farklılaşmasını, hatta “Atatürk” üzerinden girişilen değişimciliği(!) dahi, bunlarla birlikte değerlendirin.

Yani asıl sorun(!) ve korku(!) başka.

Sorun(!) ve korku(!); ya sayın Erdoğan, TBMM’nde çoğunluğu olmayan bir Cumhurbaşkanı durumuna düşerse…

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz