Ülkece Çarşafa Dolanmak

0

Hoşgörü suistimal edilmeye açıktır evet ama hoşgörüsüzlük aşağıdaki örnekteki gibi toplumsal infiale neden olabilecek kontrolsüz çıkışlara neden olur. Orta vadede bile herkes için zararlıdır. İnsanlar özgürce düşünmeli düşündüğünü söylemelidir. Kimse içinde tuttuklarının siniriyle patlayacak noktaya getirilmemelidir ideal toplumda.

Bence tek yürünebilecek yol karşıt görüşü marjinalleşmeden önce dinleyecek olgunluğa erişmektir. İdeolojilerin savunucusu olmak başka şey, onun bağnazı olmak başka şeydir. Dinlemeden iteklemek sadece karşıt görüşü sivriltir, kriminalize eder.

Yazarlığım kadar; yapımcı ve sinemacı da olduğum için, daha kolay betimleyebiliyorum. “Çok zayıf bir prodüksiyon. Planlı bir mizansen.” diyorum dünkü hadiseye.

Güzel, sempatik ve gizemli bir kadın. İHL mezunu.
Seçimlerde Tayyip Erdoğan’a oy verme çağrısı yapmış.
Sosyal medya hesabı herkese açık.
Çarşaflı, ihtimal bir cemaat mensubiyeti ifade ediyor.
Ve bu kadın Anıtkabir’e gidiyor. Ve her ne hikmetse; video çekmek ve hiç alakası yokken Erdoğan ve Atatürk arasında bağ kurup, Atatürk’e hakaret edesi tutuyor.

Bu tip sivri hareketler çok dikkat çekicidir ve bunu normal insanlar yapmazlar. Yapılanla, söylenenle infial yaratıyorsa bir kişi, farklı bir amaç uğruna yapmıştır. Bu kişi insanları gerip, aitmiş gibi göründüğü zümreye nefret toplamak amacındaysa, bunu başarmıştır. Bunun da neye hizmet edeceği malumdur.

On bin yıllık insanlık tarihinde, dünya üzerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımış ilk ülkelerden biri olan Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu olan Atatürk’ü seversiniz ya da sevmezsiniz ama kabrine gidip hakaret etmezsiniz, edemezsiniz, etmemelisiniz. Kişileri bu konuda provoke etmek tamamen şuursuzluktur.

Bütün bunları son günlerdeki cemaat ve tarikat tartışmaları ışığında alıp değerlendirdiğimizde; milyon tane sual beliriyor….

“Acaba operasyonlara bir de laiklik ve Atatürk üzerinden mi hız verilecek?
28 Şubat’ta sembol edilmeye çalışılan Fadime Şahin gibi dikkat çekilmeye çalışılan biri olarak değerlendirilebilir mi?
Sonraki özür konuşmasından da anlaşılacağı üzere kullanışlı aptal ve erken gaza gelmiş birine benziyor.
Devşirilmiş bir provakatör olabilir mi?
Derinlerde buradan farklı bir operasyon hazırlığı olabilir mi?” gibi sorular raks ediyor ard arda…

Seksen sene önce vefat etmiş, eğrisiyle doğrusuyla askeri ve idari bir dâhi, serdar olarak cephelerde savaşmış, komutanlık yapmış, gazi olmuş bir insanla, neredeyse bir asra varacak, nefret ve sorgulamalarımız bitmedi. Türban ve baş örtüsü problemimiz de hakeza. Ülkenin enerjisi tükendi ama bu sığ tartışmalar tükenmedi gitti.

Bu fanatikleşme ve kutuplaşmanın dışa vurumudur. Bu kutuplaşmanın parçası olmamak lazım. Bu olayın kendisi bu olayı doğuran zincirleme bir hoşgörüsüzlük ve karşıt görüşlere tahammülsüzlük ikliminin sonucudur. Tekrarlanacaktır. Karşılıklı hakaret ederek çözülmesi mümkün değildir.

Bu ne nefret..? Bir taraf ülkedeki Müslümanlardan nefret eder, diğer taraf Atatürk ve Atatürkçülerden. “Bitaraf olan bertaraf olur.” sözüm ona cümlesi,
toplumun elle tutulur tarafının kalmadığını gösteriyor.

Uçlara kayıldığında gözlemlenen fikirler kalıcı değillerdir. Ses getirirler, toplumu irite ederler ve hızla azınlıkların zihnindeki yerlerine geri çekilirler. Düşüncenin doğal ritmi budur. Bu gereksiz münakaşa ve münazaraları görerek büyüyen nesil ne kadar sağlıklı kalabilir ki?
Seçimlerde Twittera çok anlam yüklenmişti. Seçim sonuçlarına yorumum; “Facebook Kazandı, Twitter Değil” şeklinde olmuştu. Bu önemli girişim ya da tek kişilik paylaşım da olsa ülke geneline yayıldığından ve hemen hemen herkesçe yorum ve analiz yapıldığından provoke bir eylem kanaati hasıl olmuştur.

Yalnız bende oluşan ve Twitterda ilk kez şahit olduğum bir paranoya hali daha belirmiştir ve bu durum artık sorgulanacak boyuta varmıştır. Dikkatle yorumlanmalıdır.

Son günlerde hukuk çalışmayınca vatandaşlar twitterda taglar açarak kimi istiyorlarsa onun tutaklanması yönünde kampanyalar yapıyorlar. #safiyeincitutuklansın #fatihtezcantutuklansın vs.

Mesela bunun güzel bir örneği de iki kardeşin bir kızı öldürmüş olabileceği kuvvetli ihtimali ile, ellerini kollarını sallayarak dışarda gezmeleri üzerine twitter’da kampanya yaptılar ve adamlar tutuklandı. Bu iyi görünse de aslında sorunlu bir durum. Net kanıtlar varken, en ufak itham altındaki kişi tutuklanırken bu katil zanlıları tutuklanmayınca vatandaş da maşeri vicdanı kullanarak hastag açarak kampanya yapıyor.

Birileri Atatürk’e hakaret ediyor, Atatürk’ü koruma kanununa (kaldırılması lazım) aykırı davranıyor. Ama bir savcı soruşturma açmayınca vatandaş da mecburen böyle bir yönteme başvuruyor. Nitekim son Anıtkabir olayında kampanya ardından kişiyle ilgili soruşturma açıldı.

Tüm bunlar bir yana sosyal medyadaki bu kampanyalar yargısız infazın birer örneği. Örneği trollerde çeken bir ülke olarak bot hesaplardan yapılacak bir kampanya sonucu masum bir kişi insanlar içine çıkamaz hale getirilebilmekte. Dün Melih Gökçek ile Yeliz namlı vekil birbiriyle irtibatsız iki kişinin fotolarını yanyana getirerek bir provokasyona yol açtılar. Sonrasında özür dilemiş olsalar da, o kişilerin yaşadığı travma değişecek mi?

Twitter’da “insanların tutuklama kampanyası başlatması”, hukuki bir sorundur. Ve bu sorun önemsiz değildir. Üzerinde durulmalıdır.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz