Yahudilerin Filistin’den Sürülüşleri ve Yayılışları (6)

0

1981 Haziran’da İsrail uçakları Bağdat’taki nükleer santralı tahrip etti.
Temmuz’da Beyrut’a yapılan İsrail hava saldırısında 300 kişi öldü, 800 kişi yaralandı.
Ekim’de Enver Sedat öldürüldü.

1982 Nisan’da Batı Şeria’nın işgali İsrail parlamentosunu ikiye bölerken, bölgede yaşayan Filistinlilerin düzenlediği gösterilerde çatışmalar çıktı.

Haziran’da İsrail uçakları Beyrut’u bombaladı. O güne kadar yapılan en şiddetli saldırıydı. Hemen ardından 6 Haziran’da İsrail’in Lübnan’ı işgal harekatı başladı. Bir hafta içinde 10 bin Filistinli öldürüldü. 2 bini esir alındı. 600 bin Filistinli ve Lübnanlı evsiz kaldı. 13 Haziran’da İsrail’in Beyrut kuşatması başladı.

Temmuz’da kuşatma, yoğun bombardıman ve çatışmalarla sürdü. İsrail Batı Beyrut’un su ve elektriğini de kesiyordu.

Ağustos’ta İsrail Batı Beyrut’a girdi. 21 Ağustos’ta FKÖ gerillaları Beyrut’u terk etmeye başladı. Ayın 30’unda Yaser Arafat da Beyrut’tan ayrıldı.
Eylül’de FEZ (Fas’ın Fès-Boulemane bölgesinde bulunan üçüncü büyük şehri) ZİRVESİ sonuçlandı. FKÖ’nün kararları benimsendi.

Lübnan’ın yeni devlet başkanı Beşir Cemayel öldürüldü. Batı Beyrut’ta Sabra ve Şatila Filistin mülteci kamplarındaki katliamda yaklaşık 1500 kişi öldü.

1983 Ocak-Şubat Cezayir’de Filistin Ulusal Meclisi toplandı.
Mayıs-Haziran FKÖ’de Arafat karşıtı isyan çıktı.
Ekim’de Arafat, Trablusşam’a gider. Trablusşam kuşatması ile beraber FKÖ-Suriye savaşı başlar.

1984 Kasım’da Amman’da FKÖ toplantısı yapılır.
1985 Şubat’ta Amman anlaşması açıklanır.
Ekim’de ise Arafat’ın Tunus’taki karargahı İsrail tarafından bombalanır.
1986 Şubat’ta Kral Hüseyin FKÖ ile ilişkilerin askıya alındığını açıklar.

Ondan sonraki gelişmeler hepinizin malumu. Ariel Şaron’lar, Şimon Peres’ler ve derken Davos’ta “One Minute”ler, Mavi Marmara olaylarına şahitlik ettik. Son 30 yıldır değişen pek bir şey olaylar nezdinde, gün aşırı hep olaylar vuku bulur. “Kahrolsun İsrail” lakırdısının hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur aslen. Devamlı surette artan bir toprağa kavuşur İsrail. Neredeyse Filistin’i yutmuştur.

Günümüze gelecek olursak:
Tarihler 2017 Aralık’ı gösterirken seçim vaadi olarak sözü verilen, “Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma” ahdi Abd’nin tırlak başkanı Trump tarafından dillendirilir. İlanı ile beraber Ortadoğu yine ateş çemberine çevrilir. Koltuğu sallanan Trump, medya tacizini böylece frenlemeye çalışırken, yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkan Netanyahu da durumdan istifade eder.

Cumhurbaşkanı Erdoğan için de gün doğmuştur. Buradan İslam ülkelerine bir “Lider” rol model çıkarmıştır. İslam ülkeleri nezdinde itibarı tekrar tescillenmiştir. Kudüs ya da İslam ülkeleri için bir tehlike söz konusu olduğunda en gür sesi verecek olanın Erdoğan olacağı beklentisi, tüm İslam devletleri için İstanbul’da yapılan kongre ile aşikar edilmiştir. İlan edilen kararlar tarihidir, iddialıdır ama tatbiki ne derece mümkün ve manidardır, göreceğiz. Reza Zarrab, Man Adaları dosyası ve derken Chpli belediye başkanlarına görevden el çektirilme işlemi de akim kalır. Bu arada İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da, Kemal Kılıçdaroğlu için “Sen bittin, gözlerinden öperim” sözü kulaklarımızı hala tırmalıyor.

Kudüs Krizinin dört lidere ne kadar vakit kazandırdığını kestirememekle beraber; kazananı olarak dört isim saymak mümkündür: Trump, Netanyahu, Putin ve Erdoğan…

Velhasıl diyeceğim odur ki; “Tüm yollar tükendiğinde sen de eline zülfikarı alırsın.”
Görevden alınması söz konusu olan Trump için de, ülkesinde yolsuzlukla suçlanan ve boğulan Netanyahu için de, 6 yıllığına Rusya’da tekrar aday olan Putin için de ve hem Amerika’da hem de Türkiye’de zor günler yaşayan Erdoğan için de…

(6 günlük seri yazım burada bitmiştir.)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz