Yalan Rüzgarı

0

Uygar bir toplum olmanın ilk ölçütü “ülkedeki korku ve kaygıyı ortadan kaldırmaktır.” Bu konunun bizim için özel bir önem taşıdığını düşünüyorum.

Korku ve kaygı yönetiminde egemenlik halkın elinde olmadığı gibi, devletin ve siyasal iktidarların elinde de olamaz. Artık iktidar gücü korku ve kaygı yaratan her türlü güç gruplarının eline geçmiştir.

Korku ve kaygıyı yenmenin yolu bu güç gruplarından birisi olmaktan geçer. Toplumdaki bütün mekanizmalar böyle bir oluşumun peşinden gider. Politikanın tıkandığı yeri de burada aramak gerekiyor.

Bir toplumu korku ve kaygı yönetiyorsa bütün kişisel ve sosyal davranışlar bu etkileşimin içinde, buna uygun biçimler kazanacaktır.

Stanley Schanchter korku ve kaygının toplumsallaşma üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Vardığı sonuçlara göre; korku içindeki insanlar yalnız kalmayı istemez. Kendi durumundaki insanlarla birlikte olmayı yeğlerler. Kaygı içindeki insanlar ise bunu paylaşamadıkları için kendi başlarına kalmayı seçerler. Kendine benzeyenle birlikte olmak, kendine benzemeyenden uzak kalmak isteği, korku ve kaygının ürünüdür.  “Ülkedeki kamplaşmayı böyle okumak gerekir.”

Korku ve kaygı önce güven duygusunu ortadan kaldırır. Kişi kendini güvensiz bulur. Bu durumda hayata katılımını azaltır. Çekinik kalmayı yeğler. İlgi  alanını daraltır. Kendine ve herkese karşı bir güvensizlik geliştirir.

Ülkemizdeki son durumu şöyle bir analize tabi tutarsak şunu görürüz: Eğer bir toplumu korku ve kaygı yönetiyorsa orada hiç bir kurumu, hiç bir mekanizmayı bunun dışında tutamazsınız. Bu durumdaki yönelişleri de arayışları da buna uygun olacaktır. O nedenle de toplumun orduyu, parlamentodan daha güvenilir bulması şaşırtıcı değildir.

Bir toplumu korku ve kaygı yönetiyorsa bütün kişisel ve sosyal davranışlar bu etkileşimin içinde yer bulur ve buna uygun biçimler kazanır. Ülkemin yeni insanını tanımamız gerekiyor.

“O nedenle de toplumun söylenen yalanlara bile bile inanır görünmesi, o yalanlara katılması, giderek o yalanların bir parçası olması şaşırtıcı değildir…!
Çevremizin onlarla dolu olduğunu daha da dolacağını unutmayalım.”

Yaşadığımız sancılar; güdülenmiş algının mı, seçici algının mı neticesidir? Güdülenmiş algılarla oluşturulan yüzeysel gündelik kültürün toplumumuza egemen olduğu gerçeğidir. Böyle bir bilgi oluşumuyla uygar bir toplum olabilme şansı hiç mi hiç yoktur.

Neden sonuç ilişkisine dayanmayan bilgi oluşumunun güdülenmiş algıya teslim edilmesinin başka bir sonucu olamaz. Her yaşta insanın kendi özgür seçici algısını yaratacak bir eğitim kültür dönüşümü gerçekleştirilmediği sürece gelecekte bugünlerimizi de çok arayacağız.

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz