Evet Ama Yetmez

2

TV TARTIŞMASINDA YILDIRIM-İMAMOĞLU İLE BİRLİKTE GÖKÇINAR DA OLMALI

Haberler doğru ise dağdaki kurt sizlere ömür. Diğer bir ifade ile “hangi dağda kurt öldü ise” Binali Yıldırım Ekrem İmamoğlu ile programa çıkmaya ikna olmuş.

Dünyada vaka-i adiye olan memlekette hadise-i kebir ya. Herkes bunu yazıyor. Bak bak İstanbul Başkan adayları tvye çıkıyormuş. İtiraz ediyorum. Necdet Gökçınar da aday o da çıksın.

Kabul görmeyeceğini bilsem de ben kaydımı düşeyim.
AKP halkın oylarında fazla aldığı için kendini konumladığı ali noktada öylesine konforlu ve rahat ki, yıllardır bir demokrasi geleneği olan basın önünde münazara, fikir atışması Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında yasak-ul azim.

Bırakın partinin başkanını 8. dereceden katibi dahi tenezzül etmiyor ve izin alamıyordu konuşmaya. Türkiye 1930’lardan kalma yassah hemşerim tiradının bir versiyonunu da bu tartışma alanında yaşadı.

AKP ve tabii bu dönemde yakın müttefiki MHP en tepede zinhar yasak olmak üzere aşağılara doğru etkisini yitirmeyen bir tartışma yasağı ile bühtanladı ekiplerini. Rakipleri tvye çıkarmama amacı da güden bir taşla bir sürü kuş vuran yasakçı iktidar zihniyeti, tartışmadan kaçarak uzun yıllardır mutlu mesut devam eden hayatını sürdürdü.

Daha da sürdürürdü.
Sosyal yardımlar hayatın pahalılığına önce büyük şehirlerde yetmedi. Mızrak çuvala artık sığmıyor.
AKP bir büyük ilçe kazanamadı 31 Mart’ta.
Kimse Samsun demesin Atakum derim.
Kimse Bursa demesin Nilüfer derim.
Kimse Kocaeli demesin İzmit derim.
Kimse Denizli demesin Merkezefendi derim.
Kimse Balıkesir demesin Bandırma, Edremit derim.
Kimse Manisa demesin Alaşehir, Turgutlu, Akhisar derim.

AKP buraları ücra köyleri büyükşehir diyerek pullamasa kazanamazdı.
Çeperlerin kifayet etmediği büyükşehirler için soğuk sular içildi. Kayyumla güç yetirilenlere ceste ceste müdahale edildi.

İstanbul’da kaybedilen seçime müdahale ise ağır lokma idi. Ağır lokma, demir leblebi ülkenin içine oturdu.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde eşi görülmemiş bir YSK operasyonu ile “undo” edilen, yok hükmüne tahvil olan İstanbul seçimlerine dair yaratılan algıyı George Orwell hayal etmez, Aldous Huxley acaba derdi.

Beyazın siyah olduğuna, kuzeyin güney olduğuna, boşun dolu olduğuna ve tabii ki yalanın gerçek olduğuna ikna olmamız gerekiyor.

Bu ikna faaliyeti için mevcut basın aparatı yetmiyor. Çok sebepten yetmiyor. Geçmişte de yetmemişti ama bu defa hem konvansiyonel basında da alternatifler var hem de sosyal medya basını çok ama çok daha güçlü.

İktidar bloku aleni biçimde kaybettiği seçimi akıllara ziyan biçimde yenileme rüyasını adım adım gerçekleştirdi. Meşruiyet zırhı içinde kalmaya gayret etti. Haksızlıkla kaybettiği seçimi yenilerken akıl tutulması yaşar gibi yeni bir kampanyaya girişti.
Makul bir insanın soracağı soru şudur: Madem haksızlığa uğradınız, neden ağız değiştiriyor, yeni yeni kampanya stratejisi kuruyorsunuz.
Madem sizi seçimde mandespi ile alt ettiler, siz neden duruşunuzu bozuyorsunuz?

Aynen devam edin.
Beka diyin.
Zillet diyin.
Televizyona rakip ile 31 Mart’tan önce çıktınız da mı şimdi çıkıyorsunuz?
Saadete 31 Mart’ta söz bırakmadınız çuvalda atılmadık. Hayırdır ne oldu da el uzattınız?

İnsanın bu senaryonun gerçekliğine inanması için Türkiye’de sağlam bir yaşam deneyimi olması lazım. Biz onlardanız. Deneyimli şerbetliyiz.
Binali Yıldırım gibi kudretli ve haşmetli AKP büyüğünün bizlere münazara için onay vermesine tabii ki şükran içindeyiz.
Ama bayram ve seyran olmadığını da ve bize kondurulan öpücüğün sebebini de gayet iyi biliyoruz.

AKP kendine kurduğu basın kozasının artık dünya ile insanlarla arasındaki rabıtayı kopardığını anlamak için seçimlerde uğradığı hezimetleri beklemekten vazgeçse iyi olacak.

Gözümüze sokulan bu sözde demokrasi özverisinin arka planını gayet iyi tartıyoruz.

İstanbul belediye başkanlarının tartışması bundan 25 sene önce olan geçmişte yapılmış sıradan bir vakadır. Bunu uzaylı istilası olarak görmemize yol açan iktidar bloku o şapkasını eline almalı, kafasında eksik olan saç tellerini eğer kaldı ise tek tek saymalıdır.

Sadece İmamoğlu ve Yıldırım değil, Gökçınar da burada olmalı, tartışma usule uymalıdır.
Haydi iyi seyirler…

Not : Yazıyı dün erken saatlerde tamamlamıştım. Akşamına Saadet Partisi iftarına Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım’ın davet edilmesi ne kadar doğru düşündüğümü bana gösterdi. İmamoğlu’nun fiziken, Yıldırım’ın telgrafla katıldığı (katılmadığı) geceden izlenimlerimi hızla yazıya dökeceğim. Twitterda söylediğim üzere davete icabet sünnettir. Hele ki bir aday diğerini davet ettiyse bu hafiften farza çalan sünnettir. İmamoğlu bu konuda gösterdiği duyarlılıkla alkışı haketti. Diğer taraftan yakın zamanda Saadet oylarına talip olan Yıldırım ise, belki de Gökçınar’ın çıkışından olsa gerek, davetin gereğini yapmadı. Herkesin tercihi kendi bileceği şeydir. Ama benim dün geceden anladığım nezaket sınavında İmamoğlu öne geçti. Seçilmiş başkanın bu zoraki seçimi sırf iktidarın gönlü olsun diye bir kez daha tamamlama zorunluluğuna rağmen nezaketini muhafazası şayanı takdir. Ülkenin ağır sıklet boksörünün hem dövüp hem de “bizi dövüyorlar” diye şikayet ettiği bir halde bu durum fazlasıyla övgüyü hak ediyor.

2 YORUMLAR

  1. Bende itiraz ediyorum ve diyorum ki o zaman Vatan Partisi’nin adayı Mustafa İlker Yücel’de aday o da TV’ye çıksın. Sırf birilerine laf çakıp diğerlerini ön plana çıkarmak değilse derdiniz bunu görmezden gelmeyin.

    Yeni bir yazımı yazarsınız yoksa bu yazıyı mı düzenlersiniz bilmem ama ‘Mustafa İlker Yücel’inde aday olduğunu unutmayın..

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz