Muhalif Beyan Rahatsızlığı

1

Bilmediğimiz bir sözcüğün bütün harflerini elde etmekle, o sözcüğü kuramayız. Buna karşı bir melodiyi başka bir tonda dinlesek de bütün sesler değişmiş olduğu halde tanıyabiliriz. Çünkü; birinci örnekte bütünsel yapıyı bilmemekte, ikinci örnekteyse bilmekteyiz. Öyleyse biçim ve yapı, kendisini meydana getiren parçaların verimi değil, onlardan büsbütün bağımsız bir varlıktır. Bu varlık başka bir varlığa indirgenemez.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) başında bulunan “Türk ve Türkiye” sözcüklerinin kaldırılması ile ilgili çalışmalar bana bir kısır döngü hissi veriyor. Bu iki kurulun ve bu isimle başlayan daha başka kurulların başında bulunan bu kelimelerin kalkması, yapılmış ve yapılması muhtemel bundan sonraki açıklamalar için bir nakısalık, bir eksiklik oluşturmaz ki. Burada yaşanan şey; bu kurumların yaptığı açıklamalarla “farkındalık yaratma” gayesidir.

Ülke olarak kaybımız maalesef ve maalesef; keskin bir bıçak sırtında olduğumuzdur. “Savaşa Hayır” beyanları ile bu insanların, hemen aforoz edilmesi, terör sevici ve bir nevi hainlikle yaftalanmaları yakışıksızdır. Ben bu makaleyi yazmak için; iki saat süresince şablonu kafamda oturtmaya çalışırken, gece yarısına doğru ajanslara “2 şehit ve 11 yaralı” haberi daha geldi. Benim gibi zannımca 80 milyon insanın içi acımıştır.

Her dile getirilen hissiyatla; herhangi bir kurumu, herhangi bir oluşumu, herhangi bir kişiyi ötekileştirmemeli, ötelememeli, ayıplamamalı, yadırgamamalı ve yargılamamalıyız. Her düşüncede ittifak olunsaydı; dünyada 72 buçuk devlet, 72 buçuk millet, 72 buçuk illet, 72 buçuk zillet olmazdı…

Kişi kendini bilmeli, tanımalıdır. Kişiler de kendilerini tanıtmalıdırlar. Kişi ya da kişiler kendilerini bilmedikleri için ve bildiremedikleri için kötüdürler. Erdem, bizim yapımızda saklıdır ve ancak öğrenmekle açığa çıkar. Savaşa karşı yapılan açıklamaların özelinde; bu kişilerin içinde uyuyan ortak eğilimdi. Dile geldi. Düşman bellenmeleri abestir.

Yaramıza bıçak vurduruyoruz. Çünkü aklımız ve bilgimiz ilerideki büyük acıdan korunmak için, şimdiki küçük acıya katlanmamızı gerektiriyor.

Acıdan kaçmak ve hazza ulaşmak, bedensel hoşlanmaların peşinde gitmekle değil, aklın ve bilginin peşinde gitmekle gerçekleşir.

Yakın acıyı görüp, yakındaki acıyı hissedip dile gelmek ahlaki, vicdani, insani ve hakkanidir.

Ülkemizdeki tüm yapıların sosyal davalara duyarsız kalmalarını istemek, manasızdır. Diğer türlü; içten içe göstermelik inefektif kukla olmaktan öteye gidemeyen kurumlar olur dört bir yanda.

Sosyalleşen bir millet kazanımdır.

Siyasilerin her konu hakkında politize olmaları, her gün milyon tane beyan dile getirmeleri; tek konuşma yetisinin kendilerinde olduğu hissi uyanması, biz vatandaşta da şişme kusma bezdirme belirtileri uyandırmaktadır. Vatandaşın muhalif beyanı kazanımdır.

Ülkedeki 80 milyon insanın her bir ferdi, dile gelmeli ki özgür bireyler yer bulsun, can bulsun, dil bulsun. Vatandaşın bireysel olarak özgürlüğe, fikrini beyan etmeye meyyal olmasından çekinilmemelidir. Bu maddelerin her biri ülkemiz adına kazanımdır.

1 Yorum

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz