Sağlıklı Düşünmenin Önündeki Engel: Sezgilere Aşırı Güven

0
Latest posts by Psk. Dr. Ziya Doğan (see all)

Sezgi, genel bir duruma dair genel bir kanı oluşturma veya alternatif genel kanılar arasından özel bir duruma uyan kanıyı bulma yeteneğidir.

Bireysel ve toplumsal açıdan fayda üretmek için sezgilere ihtiyaç duysak da, nedenleri ihmal etmek, akıl yürütme yeteneklerini geliştirmeden sonuçlara varmak bizi hataya sürükleyebilir.

Daha sağlam dayanağı olan, geniş çerçeveli ve alçak gönüllü inançlar sayesinde insanlar kendileri adına düşünebilir, geniş ufuklu bakış açıları geliştirebilir, mantıklı sonuçlar çıkarabilir, tutarlı düşünebilir ve birbirlerini nedenler ortaya koyarak ikna edebilirler.

Sezgiler, nedenlere dayalı inanç ve deneyimlerle desteklendiğinde sağlıklı düşünmeye hizmet ederler. Ancak sezgilerin doğruluğu, sezgi dışındaki kaynaklarla desteklenmiyorsa, hatta sezgiler bilinen, görülen dünyanın işleyişine aykırıysa insanı yanıltır.

Deneyim ve akıl yürütmeden tümüyle kopuk bir sezgi, doğru düşünce ve davranışın bulunmasına izin vermez. Herkes kendi inanç ve içinde bulunduğu zihnî şartların diğerlerininkinden daha iyi olduğunu düşünmeye eğilimlidir.

Sezgilerin önemli bir kısmı yaşamı kolaylaştırır ve aslında davranışlarımızı biz farkında olmadan yönetir. Özellikle gündelik yaşamı sürdürmek için gerekli davranış ve sözlerin önemli bir kısmı, akıl yürütme, varsayım veya deneyimden çok sezgisel temele dayanır.

Yaşamı devam ettirmek için dayandığımız duyu verileri, yani gördüklerimiz, duyduklarımız ve dokunduklarımızdan edindiğimiz izlenimlerin güvenilir olduğuna sezgilerimizle karar veririz.

Duyu verileri her zaman güvenilir değildir. Bir uçak bize yıldız gibi görünebilir. Bir kelimeyi yanlış duyabiliriz. Algımız seçici olduğu için, ortamdaki verileri olduğu gibi almayız. Bu nedenle, duyu verilerinin doğruluğuna dair sezgi, bireyi her zaman doğru yönlendirmiş olmaz.

Çoğu durumda, görünüşe göre hareket etmek ve anlamaya çalışmak, başarılı sonuçlar verir. Bir olayda olan bitenin en iyi açıklaması, olayın herkes tarafından görülebilecek kadar açık seçik görünüşü olabilir. Özellikle toplumsal olaylarda görünüşlerin güvenilirliği ciddi şüphe altındadır.

Toplumda yaygın görüşün doğru olduğuna dair bir sezgiye de sahip olabiliriz. Çoğu zaman yarar ve zararı gözetmek üzere başkalarının örnekliğine bakmayı sağladığı için doğru olan bu sezgi, özellikle soyut kavramlar söz konusu olduğunda kişiyi yanıltabilir. İnançların doğruluğu, ne kadar çok insanın ona inandığına bağlı değildir.

Sezgisel olarak edinilen bir diğer inanca göre, sebepleri bilmek sonucu tümüyle ortaya çıkarır. Deneyim ve akıl yürütmeyle desteklenmediği sürece, sebep olarak gördüklerimizin her zamanki sonuçları doğurması sadece alışkanlıkladır.

Sezgilere aşırı güven, gözlem yapma gücünü zayıflatır, olayların ardındaki esas sebeplerin bulunmasına engel olur.

Sebep sonuç ilişkileriyle ilgili bir sezgimiz de art arda gelen olayların bağlantılı olduğudur. Su döküldüyse pantolonunuz ıslanır. İlki sebep, ikincisi sonuç olan bu gibi örüntüleri, sezgi sayesinde kurarız. Ancak art arda gelen her iki olay, her zaman sebep-sonuç olarak birbirine bağlı değildir. 

Neyin ne olduğu ve olması gerektiği arasındaki farkın tam gözetilemediği çocukluk çağından kalma bir alışkanlıkla, çevreye uyum sağlama çabamız, her şeyin olması gerektiği gibi olduğuna dair bir sezgiyle desteklenir. Bu sayede olana odaklanarak bilgi ve görgü geliştirilebilir. Fakat aynı sezgi nedeniyle, olanların daha iyi olabileceği de gözden kaçırılabilir. İnsanlar da algıları da düşünceleri de mükemmel değildir ve her şey zamanla değişir. Kısacası, sezgiye aşırı güven, gelişimin önünü keser.

Gelişimin önünü açmak için inançları, değişimin gerekli olduğuna dair bir başka sezgiyle destekleriz. Eğer bir sorun varsa, orada değiştirilmesi gereken nesneler, haller, davranış ve inançlar vardır. Var olan bir durumdan daha iyi bir durumun çıkarılması için değişimin gerektiği inancı, deneyim veya akıl yürütmeden önce sezgiyle elde edilir. Ancak her değişim iyi değildir. Bazen sorunlar, bir şeyleri değiştirmekle değil var olan durumda sebat etmekle ve sabırla çözülür. 

Yaşamı sürdürmek ve anlamlandırmak için gereksinim duyduğumuz daha pek çok sezgi vardır. Çoğu zaman, düşüncelerimizin bize ait olduğu, bir düşüncede hata bulduğumuzda o düşüncenin tamamında hata olabileceği, hafızamızın güvenilir olduğu, konuştuğumuz kişilerin kullandığımız kelimelerin anlamlarını bildiği gibi sezgilere bağımlı yaşarız. 

Birey, sezgiyle ulaştığı inançlarını, diğer yollarla destekleyerek daha güçlü bir sezgi gücüne kavuşabilir.

Her ne kadar tüm bilgi edinme yolları tek çeşit bilgi oluşturmasa da, güçlü sezgileri olan biri, hem daha çeşitli varsayımlarda bulunur, hem deneyimlerinden daha çok şey öğrenir hem de daha sistematik akıl yürütebilir.

(Devam edecek…)

YORUM YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz